“Bunlar (FETÖ’cüler) ne olduklarını, kim olduklarını unutarak, her biri sadece sahiplerinin emirlerini yapan birer ‘mankurt’a dönüşmüşlerdir. Kalplerini ve zihinlerini bir şarlatana kiralamışlardır.”
Yukarıdaki sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. Hafta içinde Türkiye Bilimler Akademisi ödül töreninde söyledi.

*  *  *

Mankurt nedir ya da kimdir?
İnsanların beynini eriten, insanlığını unutturan, düşündürmeyen, köleleştiren bir metottur.
Mankurtlar sadık köpekler gibidir. Hatta daha fazlasıdır. Efendilerine körü körüne bağlıdırlar.
Beyin yıkma operasyonları nedeniyle bunların kimlikleri, ne oldukları, ne olacakları bilinçlerinden yok edilmiştir. Efendilerine sorgusuz sualsiz bağlılığı kabul etmişlerdir.
Bir ‘mankurt’, efendisi emrederse kendi öz annesini bile tereddütsüz öldürür.
Dünyaca ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov “Gün olur asra bedel” adlı eserinde bir mankurtun öz annesini öldürüşünü anlatır!.

*  *  *

Mankurt efsanesi yüzyıllar öncesine dayanır.
Günümüzde de insanların mankurtlaştığını görüyoruz.
Günümüzün modern mankurtları gerçek mankurtlardan daha vahim, daha acınacak durumdadır.
İnsanlar günümüzde televizyon, radyo ve gazete gibi “modern beyin yıkama araçları” ile mankurt yapıkıyor!
Yaşanan olaylara şöyle bir bakın, ülkenin yıkımı için uğraşan günümüzün mankurtlarını siz de görürsünüz.
Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un (1928-2008) anlattığı “Mankurt Efsanesi”ni aşağıda sizlere özetle nakletmek istiyorum.

Kan dolu efsane!


Yüzyıllar önce Juan-Juan diye bir ırk varmış. İşgal ettikleri ülkelerde tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış.
İnsanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan bir işkence usulleri varmış.
Önce esirin başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarırlarmış. Sonra bir devenin derisini yüzer, derinin en kalın yeri olan boyun kısmını esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış.
Deri kurudukça daralır, tutsağın başını cendere gibi sıkarak korkunç acılar verirmiş.
Esiri, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye uzak, ıssız bir yere götürürler, elleri ayakları bağlı, aç, susuz, yakıcı güneşin altında öylece bir kaç gün bırakırlarmış.
Böyle korkunç işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da aklını, hafızasını, tüm benliğini yitirip insanlıktan çıkarmış!
Juan-Juanlar, yaptıkları işkencenin beşinci günü gelip bakarlar, hafızasını kaybetmiş olan esiri alır, boynundaki kalıbı çıkarır, ona yiyecek verir, beslerlermiş.
Köle zamanla kendine gelir, yiyip içerek gücünü kuvvetini toplarmış. Ama o bir mankurt imiş artık...

*  *  *

Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan, hangi kabileden geldiğini, anasını, babasını, çocukluğunu, kardeşlerini bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş.
Ağzı var, dili yok, itaatli bir hayvandan farksız, karşı gelmeyen, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arz etmeyen bir köle imiş.
Mankurt, efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka şey düşünmeyen, acınacak bir yaratık...…
Onun için önemli olan efendisinin emirlerini yerine getirmek ve karnını doyurmakmış...”

*  *  *

Eski yüzyıllara ait efsanenin özeti böyle...…
Günümüzde mankurtların değişik modelleri var!
Her taraf modern mankurtlarla dolu ne yazık ki!
Çağlar değişiyor, yöntemler değişiyor, bir kısım insan mankurtluktan kurtulamıyor!

TEBESSÜM

Kayık ziftlenirken…


Devlet parasını yemek eskiden de vardı, şimdi, de var!
Osmanlı paşasının kayığı su alıyormuş. Tüm işlerini gören kâhyasını çağırıp çıkışmış:
“Şu kayığın su aldığından haberin yok mu lan? Tez kayığın altını ziftlet!
“Baş üstüne paşa hazretleri, derhal ziftletirim.”
Birkaç gün sonra kâhya huzura varmış:
“Kayık ziftlendi paşam. Artık su almaz!”
“Kaç paraya ziftlendi?”
“On altına paşam!”
Paşanın gözleri faltaşı gibi açılmış:
“Nee? Ulan on altına bir kayık ziftlenir mi?”
Kâhya boynunu bükmüş:
“Müsaadenizle biraz da ben ziftlendim paşam!”

GÜNÜN SÖZÜ

Referandum maçında
önemli olan kimin başlattığı
değil, kimin bitirdiğidir!

11rahmibey30cm