Türkiye’nin başına “Başkanlık Sistemi” derdini musallat eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli siyasi tarihe, seçmenlerini aldatan bir lider olarak geçecek! Neden?
Çünkü, seçimde vaat ettiklerinin tam tersini yapmaya devam ediyor.
MHP’den ihraç edilen Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ “Tarih Bahçeli’yi affetmeyecek” derken, MHP camiasına yakınlığıyla bilinen Yeniçağ yazarlarından Ahmet Gürsoy, hem kendisinin hem de ülkücü camianın duygularını yansıtan şu satırları yazıyor:
“MHP’nin kurumsal kişiliğini elinde tutanlar tarafından seçmen olarak aldatıldık!
İşte, apaçık ispatı...
Hem de kendi sözleri ile...
‘Oturmuş, teamülleri yerleşmiş parlamenter sistemi yıkmak ve başkanlık kılıfıyla diktatörlüğe geçmek yenilikse, bırakın eskiden bakalım’ dediğinde inandık... Doğru söylüyor sandık... Oy verdik... Başımızın tacı yaptık.
Yanılmışız.
Aldatılmışız.
Dün söylediklerinin bugün tam tersini yapıyor.
Dün yalan dediklerine, bugün doğru diyor.
Dün ülkücülük, bugün Başkancılık oynuyorlar.
Devlet Bahçeli ‘Erdoğan ve Öcalan başkanlık sisteminde söz kesmiş, bölücü çevrelerden gelen mesajlar da bunu doğrulamıştır’ dedi.
Gene inandık ve doğru söylüyor sandık.
Meğer iş başkaymış.
Aldatıldık...”

* * *

Ahmet Gürsoy, Devlet Bahçeli’nin sözlerinden uzun örnekler veriyor, onun “Bunların tutar ve kayda değer yanı yoktur. Mesele Erdoğan’ı güvence altına almaktır” dediğini naklediyor ve duygularını şöyle noktalıyor:
“Bu sözleri söyleyen adamın tarih önünde kendini imha etmesinin ilginç örneğini yaşıyoruz.
Evet, aldatıldık...
Ama sürü olmadığımızı, birey olduğumuzu, inancımızı, değerlerimizi, anahtar teslimi bir kişi ya da kuruma teslim etmeyeceğimizi tarih önünde ispat ediyoruz.
Evet aldatıldık... Ama farkındayız...”

* * *

Genel Başkan Devlet Bahçeli ve ekibinin bundan böyle hiçbir seçimde ülkücü camiadan oy alamayacağı anlaşılıyor.
Meclis Genel Kurulu’nda, Başkanlık Sistemi’ni içeren Anayasa değişikliği önerisini destekleyen MHP milletvekilleri aslında hem kendilerinin, hem partinin sonunu hazırlıyorlar!

Başika’da neler oldu?


Bizim dış politikamıza akıl erdirmek mümkün değil!
Irak’a girdik, Başika bölgesinde güçlü bir askeri bir kamp kurduk.
Bir süre sonra Irak Başbakanı İbadi “Türk askeri sınırlarımızı terk etsin” diye tutturdu.
Güya dost (!) Amerika da, sözcülerinin yaptığı açıklamalarla Irak’ı destekledi.
Devletimizi yönetenler yüksek perdeden konuşuyor:
“Askerimizi Başika’dan kimse çıkaramaz!” diyorlardı.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Binali Yıldırım, Irak’a giderek Başbakan Haydar el İbadi ile görüştü...
Iraklılar “Türkiye’nin Başika’daki işgal durumu daha ne kadar sürecek?” diye sıkıştırdılar.
Daha önce Irak yönetimi Türk askerinin işgalci olduğunu söylediği vakit Ankara sert bir tepki göstermiş ve “Başika’dan çekilmemiz mümkün değil. Orası bizim için çok önemlidir!” diye açıklamalar yapmıştı.

* * *

Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat’ı ziyaretinden sonra Başika kampı birdenbire önemsiz oluverdi. Dışişleri Bakanlığı, Başika’nın gereksiz hale geldiğini açıkladı.
Sonuçta Türk askerinin Başika bölgesini terk edeceği bildirildi.
Madem böyle olacaktı, madem tası tarağı toplayıp geri çekilecektik, neden o kadar gürültü koparıldı? Neden ona buna posta koyduk?
Hep bağırıp çağırıyoruz ama nedense afra tafra ile söylenen her şeyin tersi oluyor!
Dedik ya, bizim diş politikamızı anlamak mümkün değil!

Tebessüm

Temel nasıl savaşır?


Nur içinde yatsın, rahmetli Demirel’den Başbakanlığı döneminde dinlediğim bir fıkra:
Komutan, Temel onbaşıyı çağırır ve sorar:
“Söyle bakalım onbaşı! Düşman karşıdan saldırırsa ne yaparsın?”
“Vururum onu komutanım.”
“Peki, düşman arkadan gelirse ne yaparsın?”
“Döner, el bombamı atarım komutanım.”
“Ya paraşütle havadan tepene inerse?”
“Süngümü kaldırır poposundan şişlerim!”
“Ya düşman hem önden, hem arkadan, hem de havadan saldırırsa ne yaparsın?”
“Komutanım, başka askerin yok mu senin? Bu memleketin tek askeri ben miyim yaa?”

Günün sözü


Eleştiriden korkan ya da eleştiriye kızanlar siyasete soyunmamalı!

1