Ülkede gerçek anlamda tek muhalefet partisi kaldı: CHP.
Eğer CHP de olmasa, koca Türkiye’de hak, hukuk ve demokrasi yolunda bir tek ses çıkmayacak.
Fakat... CHP’nin en sert eleştirileri dahi iktidar partisi AKP’ye vız geliyor, tırıs gidiyor!
O halde CHP lideri Kılıçdaroğlu ne yapmalı?
Farklı, çarpıcı, etkileyici eylemlerle muhalefet dönemini başlatmalı?
Lider olmak kolay değil. Kılıçdaroğlu “Ölüm orucu” ya da “Açlık grevi” adı verilen eylemleri bile düşünmeli.
Bu fikir bana ait değil. Dün de yazmıştım. Bu çarpıcı eylem fikri, önceki dönemin Sağlık Bakanı Rifat Serdaroğlu’na ait.

* * *

Düşünebiliyor musunuz? Ana muhalefet liderinin Anıtkabir veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önünde “Ölüm orucu” adı verilen açlık grevine başlaması hem Türkiye’nin, hem tüm dünyanın gündemine oturur!
Deneyimli siyasetçi Rifat Serdaroğlu’na “Bu fikir nereden aklınıza geldi?” diye sordum. Anlattı:
“Bugün için iktidara karşı elimizdeki tek organ, tek muhalefet partisi CHP’dir. CHP, herkesi kucaklayarak Türk milletinin büyük çoğunluğunun kabul edeceği ulusal ve demokratik değerler etrafında hepimizi birleştirmelidir.
Bunun için Türk milletini ayağa kaldıracak eylemler başlatmalıdır. ‘Ölüm orucu’ bunlardan biridir. Bu eylemi benim aklıma sokan bir köylüdür.
Bergama’nın Bölcek köyünde kahvede sohbet ederken TV’de Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyordu. Ben ‘Kemal Bey namuslu adamdır, ona destek olmak lâzım’ dediğimde, köylülerden biri:
‘Ben ona oy vermem. Kendi milletvekillerini hapisten çıkaramayan adamdan millete bir fayda gelmez’ dedi. (CHP milletvekillerinin tutuklu olduğu zamandı.)
Ben ‘İyi de, ne yapsın adam?’ dedim.
Köylü gayet sakince ‘Ölsün’ dedi.
‘Anlamadım!’ dedim. Köylü ‘Binsin otobüse, gitsin Silivri’ye, orada ‘Açlık grevi’ yapsın, adamlarını almadan gelmesin. Gerekiyorsa ölsün. Bu millet başka türlü uyanmaz’ dedi.
Tabii ki bu düşünceler geliştirilebilir. Ülkenin içinde bulunduğu hassas duruma zarar vermeden milletle de paylaşarak, yeni yöntemler yaratılabilir. Tabii ki, bu iş için cesaret, vatan sevgisi ve özellikle tarih bilgisi gereklidir.”

İnsanoğlunun yaptığını hangi hayvan yapar?


Dünkü yazımda çok eski bir tabir olan “Eşref-i mahlûkat” sözünü kullanmıştım.
Okurlarımdan Muhlis Orgun bu deyime bir itiraz mektubu yazdı. Diyor ki:
“Evet, insanlar ‘Eşref-i mahlûkat olarak bilinir. Yani yaratılmışların içinde en şereflisi!
Gerçekten böyle midir?
Sadece insanoğlunun yeryüzünde yaptıklarına bakalım...
Kendi nesline, insanlara ve insanlığa karşı,
Diğer canlılara ve doğaya karşı yaptıklarını bir düşünün.
Sonra eşref-i mahlûkat ha?
Hangi hayvan şerefsizdir? Hangi, hayvan, insanoğlunun yaptığını yapar?
Eşref-i mahlûkat!!!
Bu, insanoğlunun kendi kuruntusudur. Daha doğrusu din temelli, yaradılışa atıfta bulunarak insanı yüceltmeye çalışan bir hüsnü kuruntudur, o kadar! Saygılarımla.”

* * *

Kanın oluk gibi aktığı savaşları, insan kılığındaki kan içici teröristlerin vahşi tuzaklarını, “medeniyet denilen tek dişi kalmış canavarın” zayıf ulusları nasıl ezdiğini, onlara nasıl zulmettiğini düşününce okuruma hak vermemek mümkün değil.

Harika bir insanı andık


Önceki gün, Türk karikatür sanatının en ustalarından biri olan Bedri Koraman’ın ikinci ölüm yıldönümüydü.
Yarattığı eşsiz karikatürlerle basın tarihine geçen Koraman, benim hem meslektaşım, hem komşumdu. Onunla oynadığımız iddialı tavla ve poker oyunlarını unutamam.
Oyunda kaybeden insanlar genellikle kızar, değil mi? Bedri Koraman, yense de, yenilse de her zaman sakin ve güler yüzlü halini bozmayan harika bir insandı, büyük bir gönül adamıydı.
Koraman’ın, Bodrum’un Torba mezarlığındaki kabri başında toplananlar arasında Emekli Orgeneral Çetin Doğan, vefakâr şarkıcı Fedon ve Konacık’ın eski Belediye Başkanı Mehmet Tosun dikkati çekti.
Sanatçının eşi Nil Koraman:
“Bedri benim arkadaşım, eşim, hayatım, çocuğum, her şeyimdi. Tam 47 yıl mutlu ve huzurlu bir hayat geçirdik. Onu unutmayanlara teşekkür ediyorum” dedi.
Koraman, herkesin dostu ve tüm Bodrum’luların ağabeyi idi. Nur içinde yatsın.

GÜNÜN SÖZÜ

Karga papağana sormuş:
“Seni niye kafeste tutuyorlar?
Papağan cevap vermiş:
“Çünkü ben konuşuyorum!”

1