Adalet isteyenlerin terörist sayıldığı, darbecilerle bir tutulduğu, hak arayanların FETÖ’cü diye hapse atıldığı bir ülke haline geldik.
Ortada vicdanları sızlatan bir “Açlık grevi” var.
Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, “Ölüm orucu”nun 124’üncü günündeler.
Hayatları tehlikede ama devleti yönetenler umursamaz görünüyor.
Oysa dünya basını bu açlık grevini dikkatle izliyor, yayınlar yapıyor, Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü ile birlikte bu ölüm orucundan da bahsediyor.
Eğer Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın açlık grevi ölümle sonuçlanırsa, bu olay Türkiye’nin üzerine kara bir leke gibi yapışacak, dünyada zaten sarsılan itibarımız iyice yerle bir olacak.

* * *

Gerekçesi açıklanmadan, idari bir kararla biri üniversitedeki, diğeri ilköğretimdeki işlerinden atılan iki talihsiz insan, Ankara sokaklarında pankart açarak hak arıyor ve adalet istiyorlardı.
Sonra açlık grevine başladılar.
“Haksızlığa uğradık!” diyorlardı. Amaçları, ülkeyi yönetenlere seslerini duyurmak, dertlerini anlatmaktı. Fakat... Açlık grevinin 75’inci gününde önce yakalanıp gözaltına alındılar, sonra tutuklanıp hapse atıldılar!
49 gündür açlık grevine cezaevinde devam ediyorlar!
Ölüm yolundalar.
Bu gidişle mutlaka ölecekler!
Olay bir facia, içler acısı bir insanlık dramı olacak.

* * *

Ey Başbakan!
Ey Adalet Bakanı!
Ey İçişleri Bakanı!
Ey diğer bütün bakanlar!
Ey tüm siyasiler!
İki genç insanın açlık ıstırabına seyirci mi kalacaksınız?
Göz göre göre ölmelerine razı mı olacaksınız?
Âdil olun! Bu insanlık dramına el koyup ölümü engelleyin.
Size muhalif olan herkesi terörist ya da FETÖ’cü olarak damgalama yanlışlığından ne olur vazgeçin artık!

MUM GİBİ ERİDİLER

Haksızlığa uğradıklarını iddia eden iki eğitimcinin, açlık grevi yaparak hayatlarını tehlikeye atmaları, aylardır aç kalarak ıstırap çekmeleri, haksız bir işlemin mağduru olduklarını söyleyerek ölüme doğru gitmeleri çok üzücü...
122 günde mum gibi eridiler. Açlığa daha ne kadar dayanabilirler ki?Açlık grevine başlamadan önce 59 kilo olan Nuriye Gülmen 44 kiloya, 86 kilo olan Semih Özakça 61 kiloya düştü. İki eğitimci de artık yürüyemiyor!

* * *

Eğitim Sen üyesi oldukları için yargı kararı olmadan, Kanun Hükmündeki Kararname ile biri üniversitedeki, diğeri ilköğretimdeki işlerinden atılan iki eğitimci “Muhalif ve solcu” oldukları için başlarına bunun geldiğini söylüyor.
Halen cezaevinde olan Semih Özakça’nın dedesi Eskişehirli çiftçi Ali Rıza Özakça “Semih babasız olarak büyüdü” diyor ve şunları anlatıyor:
“Onu biz yetiştirdik. Eğitiminin liseye kadar olan bölümünü köyde okudu. Öğretmenleri Semih’i çok takdir ederdi. Okulları başarı ile bitirdi. Öğretmenlik mesleğini çok seviyordu. Onun görevine iade edilmesini bekliyoruz. Onunla beraber biz de acı çekiyoruz. O karıncayı bile incitmezdi. Kendisinden açlık grevini bitirmesini istedik. Herhangi bir suç işlemediğini, bunun için açlık grevini bitirmeyeceğini söyledi. Onun hayatından ve geleceğinden endişe ediyoruz.”

* * *

Açlık grevini cezaevinde sürdüren akademisyen Nuriye Gülmen’in kız kardeşi Beyza Gülmen “Ablamla en son bayramda görüştük” diyor ve şunları anlatıyor:
“Nuriye ablam çok zayıfladı. Otururken bile ağrısı olduğu için genelde uzanıyor. Hiçbir işi tek başına yapamıyor. Avukatlarından aldığımız haberlere göre sağ böbreğinde şiddetli bir ağrı varmış. Bir an önce işlerini geri kazansınlar, sağlıklı günlerine geri dönsünler istiyorum. Ablamın kazanacaklarına dair inancı tamdır. Benim de öyle. Ablamla gurur duyuyorum. Kimsenin sesini çıkaramadığı bir zamanda bir direniş yarattılar.”

TEBESSÜM

“Ben hata yapmadım ki!”


Rüşvet yüzünden birçok ülkede, birçok polisin işine son verilmiş...
Özellikle trafik polisleri çok rüşvet alıyorlarmış...
Komşu ülkelerden birinde geçen fıkra gibi olay bu... Bizde böyle şeyler olmaz tabii ki!
Şişman, babacan bir trafik polisi sürücüyü durdurmuş, makbuzsuz ceza kesmeye hazırlanıyor. Adam ağlaşmış:
“Fakat ben hiçbir hata yapmadım ki...”
“Evde dört nüfus aç” demiş trafik polisi “Senin hata yapmanı mı bekleyeceğiz?”

GÜNÜN SÖZÜ
Bütün kaçıklar, deliler, kendilerinden başka hekesi deli sayarlar

11karika20cm