Ülkemiz ne halde? Yarına umutla bakabiliyor muyuz?
Üzüntüler bitecek, işler düzelecek, demokrasi ve özgürlük gelecek diye düşünebiliyor mu insan?
Tam tersine, geleceğe endişeyle bakıyoruz.
İyi temenniler, mutluluk dilekleri sadece mesajlarda kaldı.
Anayasa değişikliği ve Başkanlık Sistemi görüşmeleri bugün Meclis’te başlıyor.
Devlet Bahçeli, AKP yandaşı olunca muhalefet tek başına CHP’ye kaldı.
İşin doğrusu, CHP de olmasa, iktidarın “Tek Adam” dayatmasına kimsenin sesi çıkmayacak, o zaman da ülkede umutlar tükenecek!

*  *  *

İlhan Kesici’yi tanırsınız... Türkiye’de ekonomiyi en iyi bilen sayılı kişilerden biridir.
Soruyoruz:
“İktidar, parlamenter sistemi değiştirmek, Cumhurbaşkanlığı adı altında Başkanlık Sistemi’ni getirmek istiyor. Peki, sistem değişirse, iyi gelir mi Türkiye’ye?”
Acı acı tebessüm ediyor:
“Çok kötü gelir, çok kötü olur!” diyor ve anlatıyor:
“Ekonomimiz fazla kırılgan... Uluslararası organizasyonlar son beş yıldır, Türkiye’yi dünyada en kırılgan 5 ülke arasında gösteriyorlardı, son üç yılda bu kırılganlık daha da aşağıya indi.
Şimdi, en kırılgan üç ülkeden biri olduk. Hatta bazı bakımlardan birinci ülkeyiz. Bu çok ciddi, ürkütücü bir olaydır.
Bunların üstüne bir de içinde bulunduğumuz hal geldi. OHAL (Olağanüstü Hal) var.
Bütün bunları topladığımız zaman Türkiye’nin ne kadar ciddi bir durumla karşı karşıya olduğu net olarak anlaşılır!”

*  *  *

“İktidar partisini uyarıyorum ve inanmalarını istiyorum!
Çok ağır bir risk var Türkiye’nin üzerinde... Artık patinaj hali de bitti, aşağıya doğru kaymaya başlıyor!
Mevcut AKP yönetimi tıkanmış haldedir.
Son 14 yılın toplamında 2,4 trilyon dolar ithalat yapıp, 1,6 trilyon dolar ihracat yapmışız. 773 milyar dolar dış ticaret açığı vermişiz. Bizi ilgilendiren bu...
Aldığımız borçlara ne ödemişiz? Faiz! Bu faizin tutarı, bu milletin cebinden çıkan 43,3 milyar dolar!
Bu çok büyük bir bedeldir. Müthiş bir rakamdır. 100 tane Atatürk Barajı eder. Yani 14 yılda 100 tane Atatürk Barajı’nı faiz olarak ödemişiz. Yemeden yok etmişiz! Bu, kötü yönetimin sonucudur!”

*  *  *

“21’inci Yüzyıl’ın birinci çeyreği neredeyse bitiyor. Biz ne yapıyoruz? Dünya ülkeleri demokrasiye koşarken, biz demokrasiden geriye gidiyoruz!
İktidar, parti başkanlığı ile cumhurbaşkanlığını birleştiriyor. Cumhurbaşkanı’mız parti başkanı olmak için Anayasa’yı değiştirtiyor.
Hiç kimse sistem değişikliğinden iyi bir sonuç beklemesin. Şimdiden söylüyorum, kötü olacak, kötü!”

Kâfir işi olmayan ne var?


Yılbaşı sonrası yaşanan olayları kınayan okurlarım bu konuda mesajlar yağdırıyor.
İşte bunlardan biri... Muhlis Olgun yazıyor:
“Yılbaşını kutlamak kâfirliktir, diyenler!
Elindeki tebliğin kâğıdı kâfir değil mi?
Tweet yazan makine kâfir değil mi?
Tebliği basan matbaa makinesi kâfir değil mi?
Tweet’i yazan parmaklarla dokunduğun tuşlar kâfir değil mi?
Yazdığın bilgisayar kâfir değil mi?
Bastığın tuşla yolladığın Tweet kâfir değil mi?
Yolladığın Tweet’i taşıyan internet kâfir değil mi?
İnternetin taşıdığı Tweeti uzaya uçuran anten kâfir değil mi?
Uzaya çıkan Tweet’i yakalayan uydu kâfir
değil mi?
Yakaladığı Tweet’i Amerika’ya yollayan uydu kâfir değil mi?
Bindiğin uçak, kullandığın otomobil, izlediğin televizyon kâfir değil mi?
Bütün bunları yapan kâfirse, her şey kâfirin elinde...
Öyleyse bunları da kullanmasana!
Ayrıca... Kâfire kâfir demek günah değil mi?”

TEBESSÜM

“İslâm’ın şartı kaç?”


Temel askerde... Çavuş onu imtihan ediyor:
“Söyle bakayım, İslâm’ın şartı kaç?”
Temel “40”diyor. Çavuş “Vay zındık, İslam’ın şartının kaç olduğunu bile bilmiyorsun” diye kızarak onu dövüyor.
Dışarıda Temel’in perişan halini gören Dursun:
“Ne oldu? Neden dayak yedin?” diye soruyor. Temel durumu anlatınca Dursun:
“Ula oğlum yanlış demişsin. İslâm’ın şartı 40 olur mu? Şimdi git, çavuşun elini öp, özür dile ve İslâm’ın şartı 5 de” diye akıl verince Temel acı acı başını sallıyor:
“Sen deli misin be? Adam 40’ı bile kabul etmedi, 5’i kabul eder mi hiç?”

GÜNÜN SÖZÜ

Umudunu kaybetmiş
olanın, kaybedecek
başka şeyi kalmamıştır!
11rahmibey_aynen