Ancak, bütün samimiyetimle söylüyorum, Beşiktaş’ın şampiyonluğuna çok sevindim.
Gazeteciliğe spor muhabiri olarak başlamıştım. İlk görevim de Beşiktaş Kulübü muhabirliği idi. Bugün TOKER Yayınları’nın sahibi olan koyu Beşiktaşlı arkadaşım Yalçın Toker de o yıllarda başka bir gazetenin Beşiktaş muhabiri idi. Onunla rekabet halindeydik, uzun yıllar sonra bugün de dostluğumuz devam ediyor.
O dönemin Beşiktaş Kulübü Başkanı Baba Hakkı (Hakkı Yeten), takım kaptanı Baba Recep (Recep Adanır), yönetim kurulu üyesi (daha sonraki yılların Efsane Başkanı) Süleyman Seba ve bütün futbolcular hep tanıdığım, sevdiğim kişilerdi. Bu bakımdan kendimi yarı Beşiktaşlı sayarım.
Bu yıl Beşiktaş oynadığı futbolla ve bileğinin hakkıyla şampiyonluğu aldı, helâl olsun.
* * *
Başarıda Başkan Fikret Orman’ın, yöneticilerin, futbolcuların, herkesin büyük payı var. Fakat ben, aslan payını Teknik Direktör Şenol Güneş’e veriyorum.
“Yabancı antrenör sevdası”nın egemen olduğu Türkiye’de, bir Türk Teknik Direktörün üstün başarı gösterebileceğini kanıtladı.
Şenol Güneş Hoca, hem çok iyi bir teknik adam, hem de beyefendi bir insan... Bazıları gibi ona buna hava basan, “Küçük dağları ben yarattım” edasıyla burnu havada dolaşan, artistlik, şovmenlik yapan biri değil.
Başardığı büyük işe rağmen mütevazı bir gönül adamı.. Onu ayrıca, içtenlikle kutluyorum.
* * *
Futbolcularla birlikte kutlamam gereken bir grup daha var: Beşiktaş taraftarı.
Hele Çarşı Grubu... Bir harika... Bir alkış da onlara...
“Beşiktaşlı” deyince her şeyden önce yurtsever, cumhuriyet yanlısı ve Atatürk sevdalısı insanlar akla geliyor. Hepsini içtenlikle kutluyorum.
Uğradıkları haksızlıklara, maruz kaldıkları soruşturmalara rağmen aslanlar gibi dimdik durdular, hiçbir baskıya boyun eğmediler.
Şampiyonluk sana yakıştı Beşiktaş...
Kaldırılan Şampiyonluk Kupası Beşiktaşlılara analarının ak sütü gibi helaldir.
Sadun Boro’suz iki yıl
Büyük denizci Sadun Boro’yu bana, Hürriyet’in efsane Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran tanıştırmıştı.
Boro, 1965-1968 yılları arasında, Kısmet adlı küçük teknesiyle okyanusları aşarak dünya turu yapmıştı.
O dönemde pusuladan başka âlet yoktu. İmkânsızlıklar içinde uçsuz bucaksız denizleri aşarak dünya turuna çıkmak büyük bir cesaret ve hatta çılgınlık isterdi. İşte o cesaret ve çılgınlığı gösteren ilk Türk olan Sadun Boro, muhteşem bir başarı kazanmıştı.
Daha sonraki yıllarda Sadun Boro’yu sevgili arkadaşım Can Pulak’la birlikte bazen Bodrum limanında, bazen Okluk Koyu’nda demirlediği teknesinde zaman zaman ziyaret etmiştik. Bilgili, kültürlü, esprili, hoşsohbet bir insandı.
Sadun Boro’yu 2 yıl önce, 5 Haziran 2015 günü kaybettik.
Bugün büyük denizcinin ikinci ölüm yıldönümü nedeniyle, başta kadim dostu Can Pulak ve büyük denizcinin kızı Deniz olmak üzere sevenleri, Karacasöğüt’ün Okluk Koyu’ndaki köy mezarlığına gidecek ve Boro’nun ruhuna Fatiha okuyacaklar. Mekânı cennet, ruhu şad olsun.
TEBESSÜM
“Baştan söyleseydin ya!”
CHP, Karadeniz bölgesinde tüm çabalarına rağmen bir türlü güçlenemiyor. Neden? CHP’ye o kadar çok iftira atılıyor ki, “Din düşmanı parti, İslâm düşmanı parti” yaftasını hâlâ üzerinden atamadı. Kılıçdaroğlu bu önyargıyı silmek için Mehmet Bekâroğlu gibi Atatürk karşıtı dincileri bile partiye aldı, milletvekili yaptı ama bu yaftayı üzerinden atamadı.
Eski bir tarihte bizzat Kılıçdaroğlu, 1980 öncesi yaşanan şöyle bir olay anlatmıştı:
CHP milletvekili adayı Rize köylerini dolaşırken, yolda bakraçla su taşıyan yaşlı bir kadına rastlar. Elindeki bakraçları kaparak evine kadar taşır.
Yaşlı kadın “Allah razı olsun” dedikten sonra sorar:
“Oğlum sen kimlerdensin? Buralarda ne işin var?”
CHP’li genç adam cevap verir:
“Ben CHP milletvekili adayıyım, oyunuzu istemeye geldim.”
Yaşlı kadın: “Ah be oğlum” der, “Baştan CHP’li olduğunu söyleseydin ya... Ben o suyla abdest alacaktım.”
GÜNÜN SÖZÜ
Ülkenizde korku
içinde yaşıyorsanız
asla hür değilsiniz!
