Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Başdanışmanı Can Pulak’a, Amerika’dan gelen arkadaşı Cenk Tuncay sordu:
“Memleketin durumu nasıl?”
Can Pulak derin derin içini çekti:
“Ne sen sor, ne ben söyleyeyim!”
Amerika’da güzel işler yapıp zengin olan Cenk Tuncay, vatan hasretini gidermek için uzun bir süreliğine Türkiye’ye gelmişti.
Can Pulak sonunda arkadaşını kıramayıp anlattı:

*  *  *

“Ülke maalesef senin bıraktığın günlerdeki gibi değil. Her şey bozuldu!
Ne oldu da bu güzel millete?
15 yılda emin ol, tanınmayacak hale geldik?
Devletine düşman olanlar, bayrağımızı çöpe atanlar, karılarını ya da sevgililerini öldürenler, yasaları açıkça çiğnemeyi marifet sayanlar, Atatürk’e dil uzatanlar, heykellerini alçakça kırmaya kalkışanlar, önüne gelene kabadayılık taslayanlar, külhanbeyliğini meslek haline getirenler, çocuklara cinsel tacizde bulunanlar...
Hangi birini sayayım?
Sokaklara bakın, yanınızdan geçenleri bir inceleyin, eskinin efendi, saygılı ve terbiyeli insanlarının azınlığa düştüğünü göreceksiniz.
Kılık kıyafetler hırpanileşti. Pırıl pırıl tıraşlı o güzel yüzler sakallarla karartıldı. Kravat, gömlek ve takım elbiseli insanlarımıza rastlamak iyice zorlaştı.
Devleti yönetenler bile halkın içine kravatsız çıkmayı marifet sayıyorlar.
Şimdi en iyileri, en seçkinleri, en iyi yetişmişleri ve en başarılıları değil, beşinci sınıf adamları birinci sınıf görevlere getiriyorlar!
Yaşamımızın her kesiminde görüyoruz çürümeyi!
Dokusu bozuldu toplumun...
İyi ve güzelin yerini kötü ve çirkin aldı.
İleriye yürüyen dünün saygın Türkiye’si, bugün dev adımlarla geriye basıyor!
Müspet bilimlere ve ilimlere değil, imam hatiplere yöneltiyoruz çocukları...
Araplaşıyoruz!
Din işleri devlet işleriyle harman hale geldi. Laikliğin adı bile geçmiyor artık!
Sahi, ne oluyor bize?
Bu asla böyle devam etmez, etmemeli, edemez!”

*  *  *

Sevgili okurlar... Bir zamanlar Türkiye’yi yöneten Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Başdanışmanı hayretler içinde bunları söylerken, daha birçok serzenişte bulundu... Amerika’dan gelen arkadaşı Cenk Tuncay üzüntü içinde dinledi onu...
Son 15 yılda geldiğimiz nokta bu maalesef...
“Bu daha iyi günlerimiz” diyen çok karamsar insanlarımız da var...
Biz umudumuzu hiçbir zaman yitirmeyeceğiz. Can Pulak’ın dediği gibi bu böyle devam edemez.
Yarınların güzel olacağına inanalım, inandıralım, uykudaki insanlarımızı uyandıralım!

“Önce sizi ısıracağım”


Mustafa F. Narinç adındaki bir okurum şu e-postayı gönderdi:
“Saldırgan köpek” olayını gündeme getirmeniz çok iyi oldu. Tedbirli olmakta fayda var.
Size kısa bir süre önce başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. Bir süpermarketin dışarıda sergilediği sebze ve meyvelere bakıyordum. Ben hiç farkında değilken ayaklarımın altında dolaşan bir kedi birden tırmık atıp ‘Hart’ diye bacağımı ısırdı. Can havliyle ayağımı sallayınca kediye çarptı. Emin olun tekme filan atmadım. Sadece refleks... Bir de baktım ki, bacağım fena kanıyor!
Oradaki birkaç kadın koşup kediyi kucakladı. Bir taraftan da ‘Vah zavallı yavrucak’ diyorlar ve bana kötü kötü bakıyorlardı. Kanayan ayağıma aldırış ettikleri yoktu.
Hayvansever olduklarını iddia eden ama içlerinde insan sevgisi olmayan o kadınlar hâlâ kediyi mıncıklıyor ve bana kötü kötü bakıyorlardı. Onlara dönüp:
“Bana bakın hanımlar! Hepinizin suratını ezberledim. Eğer kudurursam önce gelip sizi bir bir ısıracağım” dedim. Bu, tabii ki, şakaydı. Fakat beni ciddi sanıp ‘Ay, ay!’ diyerek dehşet içinde kaldılar! Aklıma geldikçe hâlâ gülüyorum! Hastaneye gidip mecburen kuduz aşısı oldum!”

Tebessüm 

“Arkadaşımın rakısı!”


Başhekim, akıl hastanesinde koğuşları teftiş ederken, akıl hastalarından birinin koltuğunun altında bir şişe saklamaya çalıştığının görür:
“Nedir o?”
“Rakı efendim!”
“Çabuk dök onu!”
“Dökemem efendim!”
“Neden dökemezmişsin?”
“Rakının yarısı arkadaşımın da ondan...”
“O halde sana ait olan yarısını dök!”
Dökemem efendim! Çünkü şişenin üst kısmı arkadaşımın rakısı!”

GÜNÜN SÖZÜ 

En büyük yalancı ve en
güvenilmez kişi kimdir? Hep
kendinden söz eden insandır!

11rahmibey30cm