“AKP’yi kazırsanız altından FETÖ çıkar.
SÖZCÜ’yü kazırsanız, altından Atatürk çıkar, ilkeli, objektif habercilik çıkar.
SÖZCÜ Gazetesi’nin tüm çalışanları onurlu, namuslu, dürüst, Atatürk ve basın ilkelerinden ödün vermeyen isimlerden oluşur.
SÖZCÜ mensubu 2 gazetecinin tutuklanması Türkiye’de basın özgürlüğüne ağır bir darbe daha indirmiştir.”
Yukarıdaki sözler, CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel’e ait.
Aynen katıldığım bu sözlere başka bir şey eklemeye gerek yok.

*  *  *

Türkiye ne yazık ki, Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “Yarı açık cezaevi” haline getirilmiş bulunuyor.
Tutuklanan iki arkadaşımızın da ilavesiyle ülkemizin hapishanelerindeki gazeteci sayısı 159’a yükseldi.
Cezaevlerinin kapasitesi yetmediği ve yeni tutuklananlara yer bulunmakta güçlük çekildiği için iktidar harıl harıl yeni hapishaneler inşa ettirmekle meşgul.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 50 bin civarında hükümlü ve tutuklu varken, bu rakam 4 misli artarak yaklaşık 200 bine yükseldi.
AKP’nin 15 yıl içinde en başarılı olduğu konu, cezaevlerinin sayısını artırmak ve içlerini tutuklularla doldurmak oldu.

*  *  *

Herkesin yalakalık yaptığı ve AKP liderlerinin bile Feto’ya övgüler yağdırıp:
“Ne istedin de vermedik? Gel artık, ülkene dön, bu hasret bitsin!” diye Pensilvanya’ya haberler yolladığı bir dönemde, FETÖ denilen bu örgütün gerçek yüzünü cesaretle yazan ve Feto ile tam 30 defa mahkemelik olan SÖZCÜ’ye şimdi FETÖ’cü lekesi yapıştırmaya çalışmak vicdani midir?
Bunu yapanların aynaya bakıp, kendilerinden utanmaları gerekir!

*  *  *

İki arkadaşımızın tutuklanmasıyla aslında halkımızın özgürce haber alma ve doğruları öğrenme hakkına kelepçe vurulmuş oluyor.
Doğruluk nedense bazı çevreleri ürkütüyor, korkutuyor ve eleştiriler de onları kızdırıyor.
Biz doğru yoldan ayrılmayacağız.
Doğruluk güneş gibidir, örtemezsiniz. Örtmeye çalışsanız da nasıl olsa bir gün doğar.
Yalan ölümlü, doğru ise ölümsüzdür.

Galatasaray Adası’nın yıkımı!


Dün İstanbul Boğaziçi’nin güzide semti Kuruçeşme’de ilginç olaylar yaşandı!
Güneş daha doğmamıştı. Ortalık yeni aydınlanmaya başlıyordu.
Boğaz’ın incisi Galatasaray Adası’na kocaman bir çıkarma gemisi yanaştı. İçinden devasa makineler çıktı... Ve o makineler takır takır çalışarak adadaki tesisleri yıkmaya başladı.
Kuruçeşme halkı dozerlerin çıkardığı gürültülerle şaşkın bir şekilde uyandı.
Sabahın köründe ne oluyordu böyle?
Galatasaray Adası’ndaki tesisler kaçak olduğu için yıkılıyormuş!

*  *  *

Ben gazeteciliğe başladığım 1957 yılında su sporlarını izlemek için Galatasaray Adası’na sık sık giderdim... Yani o tesisler tam 60 yıldır var.
60 yıl sonra mı yıkmak akıllarına geldi?
Dürüst olalım! Boğaziçi’nde kaçak olmayan ne var? Hele Kuruçeşme kaçak binalarla dolu...
Yıkılacaksa, bütün kaçak binalar yıkılmalı. Aradan cımbızla seçilen yapıların yıkılması garip oluyor.
Adadaki tesislerin işletmecisi Mehmet Koçaslan “Her yer kaçak dolu. Bula bula gelip bir beni buldular. Onları Allah’a havale ettim” diyor.

*  *  *

Aklıma Reza Zarrab’ın kaçak yalıları geldi... O yalılar hakkında mahkemenin “Yıkım kararı” var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi neden yıkamıyor? Yıkamaz, çünkü yıkmaması için emir büyük yerden geliyor!
Ülkemizde böyle çifte standart oldukça iki yakamız hiçbir zaman bir araya gelmez!
Ülkede kuvvetliler yaşar, zayıflar ise ezilir. Bunun da adına “Sosyal adalet” denir!

TEBESSÜM

Ey günahkâr insanoğlu!


Kilisenin papazı, kiliseye gelenlerin her geçen gün biraz daha azaldığını görünce, ziyaretçileri artırmak için düşünmüş taşınmış, aklına bir çare gelmiş.
Kilisenin kapısına, kocaman harflerle yazılı şöyle bir levha astırmış:
“Ey günahlardan kurtulmak isteyen insanoğlu...
Günahtan yorulduysan içeri gir. Ben oradayım.”
Bir süre sonra levhanın altına kırmızı rujla şu satırlar eklenmiş:
“Yorulmadıysan 0088 569 numaraya telefon et. Ben oradayım.”

GÜNÜN SÖZÜ

DİKKAT! Top atılmadan önce açılan oruçlar da geçerli sayılacaktır.
(Yüksek Seçim Kurulu)

hkkk