Emniyet İstihbarat Şubesi’nin telsizinde “pantolon” diye söz edilen M. Gül, örgütün önemli isimlerinden biriydi. Gül’le ilgili istihbaratlar bu kişinin MİT’in ve Emniyet’in servis araçlarına ya da Emniyet Genel Müdürlüğü binasına eylem yapağı şeklindeydi. İstihbarat Müdürü H.A., İstihbarat Dairesi Başkanı’nı aradı. Örgütün, Kuzey Irak’tan silah ve mermi almak için girişimlerde bulunduğunu söyledi. Örgüt bunun için 1994’ün para değeriyle 1 milyar 250 milyon lira ayırmıştı. Silah alımı için kaçakçılarla temasa geçilmişti.

Emniyet Şube Müdürü H.A., başkanına, “Uygun bulursanız, bir elemanımızı silah kaçakçısı olarak ‘rampa’ edelim” önerisinde bulundu. Yani, “eleman” silah kaçakçısı olacak, silah ve mermiler bunun aracılığıyla örgüte satılacaktı.

MÜTHİŞ BİR PLAN HAZIRLANDI

Örgüte satılmak üzere 6 bin adet Kalaşnikof mermisi, 6 adet lav silahı alındı. “Eleman” bu silahları örgüt evine götürdüğünde her şey kontrol altında tutuluyordu. O an eve girip militanları silah ve mermilerle yakalamak bir işe yaramayacaktı. Bu silah ve mermilerin hangi birimlere gideceğini belirlemek için hücre evi ve bu evdeki üç militan izleniyor, militanlar izlendiğinden şüphelendikleri zaman takibe ara verildiği de oluyordu.

O günlerde Ankara’ya, örgütün silahlı birliklerinden dört ayrı tim sızdı. Dört ayrı ekip ayrı ayrı çalışıyordu. Her timde dörder kişi vardı. Eylem yapılacak yerleri belirlemek için çalışıyorlardı. Servis aracına yapılacak eylem yerini saptamak için “en uygun yeri” arıyorlardı. Günler süren takip ve araştırmalarla eylem yeri belirlenmişti: Subay Evleri Şehit Makbule Sokak’ta MİT servis aracının önüne el bombası atılıp durdurulacak, ardından Kalaşnikoflarla taranacaktı.

Servis aracının üzerinde başka bir kamu kuruluşunun adı yazıyordu ama örgüt, aracın içindekilerin MİT mensubu olduğunu biliyordu. Araç sokağa girdi. Bir binayı kendisine siper eden dört kişi hızla midibüse doğru fırladı. Aracın önüne el bombası atıldı. Bir anda ortalık savaş yerine dönmüştü. Silahlar patlıyor, Kalaşnikof’tan çıkan mermiler ancak birkaç metre öteye düşüyordu. Örgüt militanları bu işin içinde “bir şey olduğunu” o anda anlamadılar. Silahlardan biri de tutukluk yapmış, mermi ağzında kalmıştı.

Militanlar olay yerinden kaçmayı başardı. 11 Ekim 1994 tarihinde televizyon haberlerinde, “Yasadışı sol bir örgüt militanları tarafından MİT servis aracına bombalı ve silahlı saldırı yapıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Teröristler eylemden sonra kaçmayı başardı. Saldırganların yakalanması için geniş çaplı operasyonlar başlatıldı” deniliyordu.

ROKETATAR DA PATLAMIYORDU

Yapılan şuydu: Kurşunlar kutularından tek tek çıkarılıyordu. Her görevlinin elinde pense ve pamuk vardı. Merminin kapağının üzerine önce pamuk sarılıyor, penseyle kapak açılıyordu. Amaç, barut boşaltılırken, merminin üzerinde pense izi bırakılmamasıydı. Altı bin mermi, tek tek açıldı, az barut kalacak şekilde boşaltıldı. Amaç, silahın patlamasını sağlamak ancak mermileri etkisiz hale getirmekti. İşlem bittikten sonra örgütle bağlantılı elemana “teslime hazır” hale getirildi. Aynı saatlerde, roketatar ve lav silahlarını da özel eğitimli görevliler bozuyordu. Bu barutu azaltılan ve bozulan roketatarlar örgüte satıldı.

Yukarıdaki olayı Doğan Kitap’tan çıkan “Devletin Derinliklerinde” isimli kitabımdan alıntıladım. Çünkü o günlerde güvenlik birimlerimizin yaptığının benzerinin, bu kez Silahlı Kuvvetlerimize karşı yapıldığına ilişkin kuşku var.

Güneydoğu’da Jandarma Bölge Komutanlığı’nda önemli bir görevde bulunan komutan, askerimizin Afrin’e girme hazırlıkları yaptığı bir dönemde önemli bir uyarıda bulundu. İşte, komutanın uyarısından bir bölüm:

ABD’NİN OYUNU MU?

“Maalesef uçaklarımızın attığı bombalar sahte... Son bir ayda, Van, Şırnak, Bitlis bölgesinde çok net iki olay var. 7 kişilik terörist guruba üç bomba atılıyor, 25-30 metre yakınlarına düşmesine rağmen bir terörist yaralı kurtuluyor. Diğer olayda uçak bombası, ağaç altında oturan iki teröristin 8 metre dibine düşüyor ancak bunlar da hiçbir şey olmamış gibi kalkıp gidiyor. Bu nasıl bir iş? Normalde tek bomba 300 metre mesafede ne varsa öldürür. Bombaları üreten de ABD firmasıdır.

Bu mühimmatlarla sınırlarımız dışında gireceğimiz bir savaşta nasıl bir tabloyla karşılaşacağımızı düşünmek bile istemiyorum. ABD 4 bin TIR silah ve mühimmatı PKK\PYD\SDG’ye verdi. Bizim Hava Kuvvetlerimizin uçaklarının kullandığı bombaları üreten de ABD... Ordumuz, içleri boş uçak bombalarıyla bilinçli ve kasıtlı olarak bir savaşa doğru sürükleniyor. Bu plan, Mehmetçik için bir katliam planıdır.”

Tabii ki bu ülkenin insanı ölmesin. Uçaklarımız kendi topraklarımızı bombalamasın. Ancak güvenlik gerekçesiyle ve zorunlulukla bunlar atılıyorsa, bugün bize bu oyunu yapan ABD, yarın yabancı bir ülke toprağına girdiğimizde de bu tuzakları kurabilir. En azından bu iddialar mutlaka incelenmeli ve Genelkurmay Başkanlığı bizleri de bilgilendirmeli...