Türkiye, şimdi de Reza Zarrab’ın casus olduğuna inandırılmaya çalışılıyor. Oysa aynı kişi yakın bir dönemde, şanlı bayrağımızın önüne oturtulup ne kadar vatansever, hayırsever olduğu anlatılıyordu. Yardımseverliği, bazı siyasilerin seçim bölgesine gönderdiği yardımlarla ilgiliydi. Bitmedi, çapraz sorguda Zarrab yeni isimler de açıklayabilir.

Unutmayalım, 17 Aralık rüşvet, yolsuzluk, karapara soruşturmasının fezlekesinde de hangi bakana, hangi bürokrata ne kadar rüşvet verildiği yazılıydı. Ortada ses kayıtları da vardı. O dönem bunlara “montaj”, “dublaj” demeden, bağımsız kuruluşa ses analizleri yaptırılmış olsaydı, bunlar şimdi ortaya dökülmezdi.

ABD’NİN YAPTIĞI...

Ülkemizde neredeyse bütün kurum ve kuruluşları bir ağ gibi saran FETÖ’nün, ABD’de de başta mahkeme olmak üzere bütün kurumları ele geçirdiğini bazı siyasiler açıklıyor. Unutmayalım, ABD’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti yargılanmıyor. Siyasetçi-hukukçu Şahin Mengü, “Siyasi iktidar, çarpıtmak için bunu kullanıyor” görüşünde...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “FETÖ’nün adamlarıyla kurulan sanal mahkeme, asla benim ülkemi mahkûm edemez” dedi. Dahası, FETÖ’nün ABD’de yargıdan kongreye kadar bütün kurumlara sızdığı Türk yetkililerce sıkça dile getiriliyor. Ancak dava devam ederken, üstelik de nasıl sonuçlanacağı belli olmamasına karşın bu tür açıklamalar yapılmamalı.
ABD’nin birçok konuda Türkiye’yle farklı düşündüğü doğru. Kıbrıs, Kuzey Irak, Suriye gibi konularda görüş ayrılığı da giderek derinleşiyor ama bu durum mahkemeleri etkiler mi? Önemli birçok yasanın çıkmasına öncülük yapan Adalet eski Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yapılan açıklamaları şöyle yorumladı:

KONUŞMASI GEREKENLER

“İç politikada, kamuoyunu etkilemeye yönelik sözler, Amerikan yargı sistemi hakkında yanıltıcı niteliktedir. Ceza davasında duruşmaların sonunda hâkimin, 12 jüri üyesine soracağı en önemli soru, sanığın ‘suçlu’ veya ‘suçsuz’ olduğuna ilişkin kanaatidir. Oybirliğiyle verilecek cevaba göre, hâkim kararını verecektir. Karara itiraz yolu da açıktır.”
Ülkemizde “kovuşturmaya yer olmadığı” kararıyla kapatılan soruşturma, ABD’de davaya dönüştü. Dava devam ederken yapılan sert ve itham edici açıklamalar, davaya zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Yapılması gereken, bu tür konuşmalar değil sanık sandalyesinde oturan banka genel müdür yardımcısının savunmasına yardımcı olacak kanıtların mahkemeye sunulmasıdır.

Dışişleri eski Müsteşarı, emekli Büyükelçi Onur Öymen, gençlik ve diplomasi anılarını Remzi Kitabevi tarafından yayımlanan “Zor Rota” kitabında toplamış. Kitapta, Türkiye-ABD ilişkilerinin dününe de ayrıntılı yer veriyor. Öymen de, sohbetimizde mahkemeyle ilgili olarak davanın ortasında yapılan yorumları son derece yanlış buluyor, “Davanın sonu beklenmelidir” diyor.

MAHCUP OLMAK DA VAR

Hakkında rüşvet gibi ağır suçlamalar bulunanlar konuşması gerekirken, onlar susmayı tercih ediyor. Konuşması gerekenler susarken, hakkında suçlama olmayanlar konuşuyor. Hem de mahkemeyi yerden yere vurarak... “FETÖ, ABD mahkemesine sızmış iddiaları” için Onur Öymen’in görüşü şöyle:

“Bu tür söylemler, ABD sistemini iyi bilmeyenlerin görüşüdür. ABD’de yargı, başkanın en önemli fren unsurudur. Başkanlık rejimi var diye ABD başkanı astığı astık, kestiği kestik değildir. Bin 400 kişinin atanabilmesi için ABD Senatosu’nun onayı lazım. Yargı, başkanın birçok kararını engelleyebiliyor. Bırakın Trump’ın yargıyı etkilediğini, onun başı yargıyla dertte.”

İddialar kanıtlanmadan, davayla ilgili yorum yapılıyor ama bunun sonunda mahcup olmak da var. Dava, hukuka uygun olarak sonuçlanmazsa, bunun arkasında kim olduğunu, Zarrab’ın sözlerinin doğru olmadığını ortaya koymamız lazım. Türkiye’yle ilişkileri kötüleştirmek için davanın açıldığını söylüyorsak, bunun bir de kanıtı gerekir.

ÇOK RAHATSIZ EDİYOR

ABD’nin, PKK, onun Suriye kolu YPG’yle işbirliği tabii ki görmezden gelinemez. ABD’nin terör örgütlerine desteğinin nedeni de stratejik menfaatlerinin Türkiye’yle örtüşmemesinden kaynaklanıyor.

Irak’ın kuzeyinde nasıl peşmergeye destek verdilerse, Suriye’de de YPG’ye destek veriyorlar ve orada da yerel yönetim oluşturmak istiyorlar. Irak ve Suriye’nin kuzeyi ile Türkiye arasında sadece silahlı terör örgütü olacak, Arap alemiyle bağlarımızı kesecekler.

Yaklaşık 1.300 kilometrelik sınır hattında siyasi coğrafyayı değiştirmeye Türkiye haklı gerekçelerle karşı çıkıyor ama bu olaylarla mahkemeyi yan yana getirmek ne kadar doğru olur?