Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile hükümet “menzile varmak” için yıllarca birlikte yol aldı. Bakan çocuklarına uzanan 17 Aralık operasyonu, ünlü işadamlarının da bulunduğu 25 Aralık operasyon hazırlıkları bu birlikteliği iyice bozdu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 100 binin üzerinde kamu görevlisinin ihraç edilmesi, 40 bine yakın kişinin tutuklanmasının yanı sıra örgütün bazı yönetici ve üyelerinin pişmanlık duyarak örgütten ayrıldıklarını öne sürüp soruşturma ve cezadan kurtuldukları konuşuluyor.
Cumhurbaşkanlığı internet sitesine “sıkça sorulan sorular” sıralamasında üçüncü sırada cumhurbaşkanının af yetkisinin kapsamı, bu yetkiyi hangi durumlarda kullandığı, af kararını cumhurbaşkanının tek başına mı alıp almadığı yer alıyor. Cumhurbaşkanının “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ve kaldırmak” yetkisine sahip olduğu bunun dışında af yetkisinin olmadığı belirtiliyor.

“PİŞMANIM” DEMEKLE OLMUYOR

Nasıl oluyorsa, “Ben FETÖ’cülere kandım, aldatıldım. Bunların gerçek yüzünü 17 Aralık operasyonunda gördüm. 15 Temmuz darbe girişimiyle daha iyi tanıdım ve örgütten ayrıldım” diyenlerin bir kısmı tutuklanmazken, bazıları tutuklandığı gibi şirketleri de kayyuma devredildi.
“Pişmanlık”nedeniyle affedilmek var mı? Bu sorunun cevabı da Türk Ceza Kanunu’nun 221. Maddesi’nde belirtiliyor. Bu örgütle ilgili soruşturmaların başladığı 17-25 Aralık 2013 tarihinden sonrası yakalanmış olanlar için “örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde” henüz yakalanmamış ve hakkında soruşturma devam edenler için “Ben pişmanlık duyarak örgütten ayrıldım” demek yeterli olmuyor. Sadece “gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde” pişmanlığı hukuki sonuç doğurabiliyor.
Özetle, “pişmanım, tövbekarım, örgütten ayrıldım” sözlerinin bir anlamı yok. Kişi, örgütün çökertilmesi için bilgi verecek, örgütle ilgili olarak verilen bilgilerin doğru olup olmadığı bu değerlendirmeler doğrultusunda pişmanlık ifadesinin samimi olup olmadığını takdir yetkisi de sadece ve sadece yargılamayı yapan mahkeme tarafından yapılabiliyor.

O YETKİ SADECE ONA AİT

Cumhurbaşkanının, bir başka makamın, cumhuriyet savcılığının, kişi örgüt üyeliğinden ayrılmış olsa bile affedilmesi sonucunu doğuracak (takipsizlik vs.) karar verme yetkisi yok. Tek yetkili mahkemedir. Geçmişte verdiği kararlar nedeniyle FETÖ’cülerin hedefinde olan, sonunda kumpas da kurulan Sincan eski Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’dan dinliyorum:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, Anayasal Düzenine ve Türk Milleti’ne kurşun sıkıp, bomba atacak kadar kin besleyen bu örgüt mensupları kanunlarımızın öngördüğü şekilde cezalandırılmaz, devlet, siyaset ve iş aleminden temizlenmezseler bu milletin huzuru ve buna bağlı kalkınma ile refahı yakalaması mümkün olmaz. FETÖ’yle mücadele sadece bu örgütün temizlenmesi değil buna benzer hayaller içerisindeki diğer tüm paralel devlet yapılanması hayali taşıyan kişi ve kurumlara da ders olacaktır.”
Ancak bu mücadele, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin büyüklüğüne yakışır bir biçimde ve hukuk devleti ilkesinin sınırları içerisinde gerçekleştirilmeli. Bu mücadele sırasında sırf iktidara yakınlığıyla bilinenlerin, onların iş ortağı ya da akrabası diye önemli isimler devre dışı bırakılıyorsa bundan adalet de büyük yara alır.

İŞTE O YÜZDEN SORULUYOR

Kaçmaz, “Örgütün İslami referanslarına kanıp sadece hayır işlemek adına küçük faaliyetlerde bulunan ve FETÖ’nün gücünden yararlanarak kendisine, yakınlarına maddi ve makam çıkarları sağlamamış kişilerin cezaevlerine konulması adalet adına derin yaralar açacak ve FETÖ operasyonlarını da sonuçsuz bırakacaktır” diyor.
Yakın döneme kadar Fethullah Gülen’i ziyaret eden siyasiler şimdi “Biz onu böyle bilmiyorduk” deyip kurtuluyor. Bazı işadamları da aynı şekilde... İyi de “biz de aldandık” diyen, gariban memurun sözleri, cezaevinde kanser tedavisi gören Ankara eski Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş ve diğer hastaların durumu hiç dikkate alınmayacak mı? Cumhurbaşkanın bu durumdakileri affetme yetkisi var.
İşte o yüzden Cumhurbaşkanlığı’na hep “af” sorusu yöneltiliyor.