Ülkemizde anayasa da, yasalar da gerekli araştırmalar yapılmadan, özensiz, düzensiz hazırlanıyor, muhalefetin uyarıları dikkate alınmadığı için istenildiği biçimde de yasalaştırılıyor. AKP döneminde hazırlanıp, AKP döneminde değiştirilen yasaların haddi hesabı yok.
İdam, telafisi olmayan bir ceza infaz yöntemidir. İdam uygulanıyor olsaydı, Balyoz’dan, Ergenekon’dan mahkum edilenlerin çoğunun idam edilmesi gerekirdi. Oysa, bu davaların nasıl birer kumpas olduğu geç de olsa ortaya çıktı. Belki de o davaların sanıklarının kumpas sonucu idam edildikleri yıllar sonra anlaşılacak, bugün birçok örneği olduğu gibi itibarının iadesi istenecekti.

392 KİŞİDEN 129’U

Hakkında idam kararı verilen, “kalem kırılan” kişinin idam edilebilmesi için yasa çıkarılması gerekiyor. Yasa çıkarılıp idam edilenler arasında başbakan, bakanlar, gençlik liderleri de bulunuyor. Bazı dönemlerde, idam cezası verilenin dosyası TBMM’ye geldiğinde, komisyon “dönem sonuna” bırakıyor, böylece idamlar gerçekleşmiyordu. Buna rağmen, idam cezası yasalarımızda olduğu için yurtdışına kaçanların ülkemize iadesi önünde de önemli bir engel oluşturuyordu.
1960 yılından, idam cezasının kaldırıldığı 2004 yılına kadar tam 390 kişi hakkında idam cezası verildi. İdama çarptırılanlardan 129’unun cezası infaz edildi. Son iki infaz 1984 yılında gerçekleştirildi. Yasalarımızda olmasına rağmen o tarihten sonra idam cezalarının hiçbiri yerine getirilmedi. Yapılan araştırmalar da idam cezasının kalkmasının idamı gerektiren suçlarda bir azalma olmadığını da ortaya koydu.
Darbe dönemlerinde idam cezasına çarptırılanlar çok ama o sayıya göre infazları incelediğimizde “yine ucuz kurtulmuşlar” diyorsunuz. 1960 yılından sonra idam cezasına çarptırılanlardan 261’inin idam dosyası TBMM’den geçmediği için infazları da yapılamadı. Ancak çoğu siyasi hükümlülerden 129’u o kadar şanslı değildi. TBMM kayıtlarını araştırdığımda yıllara göre idam edilenlerin sayısı şöyle:
1960 (13), 1961 (18), 1962 (22), 1963 (10), 1964 (2), 1967 (2), 1968 (3), 1970 (6), 1972 (3), 1975 (2), 1976 (2), 1977 (2), 1978 (4), 1979 ‘3), 1980 (6), 1981 (10), 1982 (10), 1983 (9), 1984 (2) . Yasada olmasına rağmen idam yıllarca gerçekleştirilmedi.

ONLAR İÇİN AĞLAYAN DA O

Başbakanlığı döneminde, Erdoğan miting meydanlarında, idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu’nun ardından göz yaşı dökmüştü. Erdal Eren’in yaşının büyütülüp idam edilmesini (Gerçekten yaş büyütme diye bir olay kesinlikle yok) eleştirmişti. İdama karşı olduğunu her fırsatta dile getirmişti. Sonra mı ne oldu? Avrupa Birliği normları gereğince ülkemizde idam cezasının kaldırılması için adım atıldı. 1984 yılından beri fiilen uygulanmayan idam cezası, Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde de 2004 yılından bu yana da hukuken bulunmuyor.
Ölüm cezası önce 2001’de “savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışındaki suçlar” için kaldırıldı. 3 Ağustos 2002’de “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç” şartı ile kaldırıldı. AKP’nin iktidarda olduğu dönemde 7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı kanun ile anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarıldı, 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı kanunla Türk Ceza Kanunu’ndan ölüm cezası Türk Hukuku’ndan tamamen kaldırıldı.

İDAMI GETİRMEK İSTEYEN DE O

İdamın kaldırılmasına öncülük yapan Erdoğan, şimdi idam cezasının getirilmesinin öncülüğüne soyunmuş durumda. Kanunlar geriye işlemez denilse de, idam cezası getirilip 15 Temmuz darbe girişiminin içinde yer alanların idam edilmesi amaçlanıyor. Aslında bunun böyle olamayacağını miting meydanlarında konuşanlar da biliyor. Ancak, sonuçta Cumhurbaşkanı ne istiyorsa o yapılıyor.
Asıl amaç, bundan sonra girişilebilecek darbelere karşı bir önlem… AKP’ye yakın yayın organlarının gündeminde hep “yeni darbe girişimi” bulunmuyor mu? “Batı ne derse desin”, “getirsinler ben imzalarım” yaklaşımı halk oylaması sürecinde de hep gündemde olacak gibi gözüküyor.

Bozdağ, anneyi bebeğine kavuşturdu


Ardahan’da özel bir dershanede öğretmenlik yapan Özlem Meci, “FETÖ’ye üye olmak, darbe girişiminde bulunmak” suçlamasıyla 3 Kasım’da 6 aylık hamileyken İzmir- Aliağa Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi.
Özlem Meci, 15 Şubat 2017 tarihinde Aliağa Devlet Hastanesi’nde bebeğini dünyaya getirdi. Doğum sonrası hastanede bebeğin enfeksiyon kaptığı anlaşıldı. Bebek, İzmir- Menemen’de bulunan hastaneye sevk edildi. Solunum problemi yaşayan, anne sütüne ihtiyacı olan bebeğe, anne cezaevinde olduğu için süt verilemiyordu. Anne ve bebeğin durumunu bu köşede yazdık.
Bunları yazdığımız gün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, sorunu çözdü. Anne Özlem Meci’yi, cezaevinden alıp bebeğinin bulunduğu hastaneye götürdüler. En azından annenin göz yaşları dindi, bebeğini emzirmeye başladı.