15 Temmuz darbe girişimi ve bu konuda yürütülen soruşturmalar, kritik birimlere Fetullahçıların yerleştirildiği, Fetullahçı olduğundan kuşkulanılan askerlerle ilgili olarak MİT’in “temiz” raporu gönderdiği anlaşıldı. FETÖ’cüler arasındaki bu paslaşmanın ortaya çıkarılmasından sonra MİT’in ilgili bölümünde, aralarında üst düzey görevlilerin de bulunduğu 37 kişi meslekten çıkarıldı.
Hiçbir kanunda “MİT, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde istihbarat yapamaz” diye bir madde bulunmuyor. İstihbarat yapacak olanın gelip TSK içinde büro açacak hali yok. İstihbaratın, kendi kuralları içerisinde yürütülmesi gerekiyor. TSK, örgüt mensubu olduğundan şüphelendiği askerler hakkında İstihbarata Karşı Koyma (İKK) birimine yazı gönderiyor.

“KAYDI YOK” YAZISI

MİT’ten bilgi sorma yetkisine sahip olan bu birim, oradan gelen cevabı ilgili bölüme aktarıyor. Darbe girişimiyle, FETÖ bağlantısı olanların korunduğu, FETÖ bağlantısı olmayanlardan bazıları hakkında da “şüpheli personel” raporu düzenlendiği, böylece bu kişilerin terfilerinin de önünün kapatıldığı anlaşıldı.
Bazı durumlarda personel hakkında Emniyet İstihbarat Dairesi’nden de bilgiler isteniyordu. Bu dairenin verdiği bilgilerin de önemli bir bölümünün “yanıltıcı” olduğu, Fetullahçılar hakkında “ilişiğinin bulunmadığı”nın bildirildiği ortaya çıktı. Darbe girişiminden önce de MİT ve Emniyet’e yaklaşık 4 bin askerle ilgili örgüt bağlantısının bulunup bulunmadığının sorulduğunu öğreniyorum. Ancak tam anlamıyla yazışmaların “danışıklı” olduğu, cemaatçinin cemaatçi olmadığı, cemaatçi olmayan hakkında da “cemaatçidir” denilmesi de planın bir parçasıydı.

GÜMBÜR GÜMBÜR GELDİ

Açıkçası “gümbür gümbür gelen darbe”nin görülmesi düzmece bilgilerle engellendi. O dönem “cemaatçi” denilen bugün ise mahkeme kararıyla Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak nitelendirilen yapıyı ortaya çıkarmak, bunların destekçileri ya da yapının mensupları tarafından önlendi. Örneğin, bir yarbayın odasında viskiler açıkta duruyordu. Bu yarbayın, izinden dönüp 15 Temmuz’da darbecilerin bildirilerini Genelkurmay sitesine koyduğunu öğreniyoruz.
Bakıyorsunuz, Genelkurmay özel kalem müdürlüğünden atılan albay, personelin en kritik birimine yerleştiriliyor, sonra bu kişinin Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı, daha sonra general olması sağlanıyor. Öğrencilik döneminden beri “mimli” olan kişinin yükselişi baş döndürücüydü. Bugün, ortaya çıkan bazı belgelerin ne kadar düzmece olduğu da anlaşılıyor. Örneğin o gece Jandarma’yı kurtaran isimlerden Korgeneral Arif Çetin’i, kaçırılan İletişim Daire Başkanı Ertuğrulgazi Özkürkçü’yü bile FETÖ’cü gösterdiler.

MY 114-1C YÖNERGESİ

28 Kasım 2011 tarihli “Hizmete Özel” kayıtlı MY 114-1C yönergesi, TSK Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği ile ilgili... Buna göre “terör örgütlerinin veya yasadışı oluşumların faaliyetlerine karıştığı ve İKK (İstihbarata Karşı Koyma) zafiyeti olduğu için haklarında personel güvenlik incelemesi yapılanların; 1-Kıt’a içi (birlik, kurum, karargâh ve diğer askeri tesisler) tutum ve davranışları, iç hizmet kanun ve yönetmeliği çerçevesinde personelin sıralı sicil amirleri marifetiyle ilgili birlik komutanlığınca, 2- Kıt’a dışı tutum ve davranışlarının ise yetkili istihbarat birimlerince (MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, vb.) takip ve kontrol edilmesi sağlanır” hükmünü içeriyor.
Bu ifadeler, 21 Kasım 2011’de yürürlüğe giren sadece MY 114-1C’de değil bundan önceki MY 114-1B (30 Mayıs 2001) ve MY 114-1A’da (30 Mart 1990) da yer alıyor. Dolayısıyla son dokümana eklenen yeni bir ifade de yok. Söz konusu her üç yönerge incelendiğinde temel değişiklikler de şöyle:
- Kıt’a dışı tutum ve davranışların incelenmesinde Garnizon Komutanlıkları’na görev verilmesi ortadan kaldırıldı. Bunun nedeni de geçmişte bazı personel tarafından bunun art niyetli olarak kullanılması. Kıt’a dışı istihbarat sadece MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü aracılığıyla yapılıyor.

İSTİHBARAT YAPAMIYOR MU?

- “Sakıncalı personel” yerine “Terör örgütlerinin veya yasadışı oluşumların faaliyetlerine karıştığı ve İKK zafiyeti olduğu için haklarında personel güvenlik incelemesi yapılanların” ifadesi kullanılarak hedef alınacak kaynağı muğlaklıktan kurtardı. Çünkü “sakıncalı personel” tabiri çok geniş bir yelpazeyi kapsıyordu. Her personeli araştırma, soruşturma yetkisini komutana sağlıyordu ve bu durum sıkıntılara yol açıyordu.
Söz konusu yönerge, TSK kapsamında koruyucu güvenlik ve işbirliği esasları sadece TSK’yı bağlıyor. Başka bir kurumu sınırlayıcı veya yasaklayıcı bir hükmü de yok. Kaldı ki MİT’in, TSK içinde istihbarat çalışmalarını engelleyici bir cümle de yönergede yer almıyor. Yani, TSK içinde MİT’in istihbarat yapamadığı gerçeği yansıtmıyor. İşin doğrusu bu...