CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Strazburg’a gidince, birilerinin aklına “Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’yi yabancılara şikayet ettiği” gelmiştir. Kılıçdaroğlu, devleti, bürokrasiyi ve geleneklerini biliyor. O yüzden, yurtdışı temaslarını Dışişleri Bakanlığı’na da gönderiyor. Keşke hükümet, bazı konularda ana muhalefet partisini bilgilendirse, sorunlar el birliğiyle daha kolay aşılır.

Kılıçdaroğlu, 1970’li yıllarda Ankara’da görev yaparken, görevi gereği sıkça İstanbul’a gidiyordu. Bir otobüs firması çok kaza yaptığı için buna “intihar turizm” diyorlardı. Kılıçdaroğlu bu firmanın otobüsüyle yolculuk yapmıyordu ama yakın arkadaşı da “intihar turizm”in yolcuları arasında oluyordu. Arkadaşına “niçin intihar turizmle yolculuk yaptığını” sorduğunda, “Tehlikenin dışında olmaktansa içinde olmayı isterim” karşılığını almıştı. Dünya Demokrasi Forumu’nda “Tehlikenin içinde olanlarla, tehlikeyi görenler” bir araya gelmişti. Gündem popülizmdi.

ÖYLE BİR SÖMÜRÜ BAŞLAR Kİ...

Popülizm yapan siyasetçiler etnik kimlikleri, dini inançları sömürerek iktidarlarını devam ettirmek ister. Bunun için önce medyayı yok etmeye çalışırlar. Sansür başlar. Gazeteciler tutuklanır. Yargı bağımsızlığını önemsemez ve yargının kendi emirlerinde olmasını isterler. İnançlar, kültürler üzerinden insanlar kutuplaştırılır. Ekonomiyi kullanmayı, kontrol etmeyi isterler. Yozlaşma, yolsuzluk sıradanlaşır. Üniversite özerkliğine tahammül edilemez. Sosyal medyayı acımasızca kullanır ve trolleriyle yalanı yaymak için uğraşırlar. Seçimlere müdahaleyi ihmal etmezler. Siyaset bu olup bitenler karşısında aciz kalır.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, bir konuşmacı da popülizmle mutlaka etkin mücadele gerektiğini belirtiyorlar. Kılıçdaroğlu’nun çağrısı şöyle oluyor:

1. Her şeyden önce otoriter yönetimlere karşı iç ve dış siyasette cesur ve ödünsüz olmalıyız. Otoriter popülist siyasetçilerle al- ver yapmaya başlarsanız, onları uluslararası camiada meşrulaştırırsınız. Meşrulaştıkça güçlenirler, güçlendikçe demokrasiyi daha da tehdit ederler. Bunlara karşı yalnız siyasetçiler değil, uluslararası kurumlar, uluslararası yargı makamları da aynı duruşu sergilemeli. Bu kurumlar ve yargı makamları eğer otoriter rejimlere, sadece bürokratik iş yükü kaygıları ya da siyasi hesaplarla göz yumarlarsa hem onları meşrulaştırır, hem de kendi meşruiyetlerini kaybederler.

2- Nerelerde hata yapıldığını iyi görmeliyiz. İçinde bulunduğumuz popülist dalganın doğuşunda sosyal devleti çökerten, bölüşüm politikalarını zayıflatan politikaların çok büyük etkisi oldu. Artan eşitsizlikler, zayıflayan sosyal güvenlik algısı insanları uçlara itti. Küreselleşmenin ve gelişen teknolojinin müthiş bir zenginlik yaratma potansiyeli var. Ama bu potansiyelden çok küçük bir grup faydalanırsa sistemin devamı imkansızlaşır.

3- Eşitsizlik ile mücadele için güç birliğine ihtiyaç var. Bunu tek başımıza değil, Avrupa Birliği ile birliktelikler içinde yapabiliriz. Bu bir tercih değil, zorunluluktur.

YÜRÜYELİM ARKADAŞLAR

4- İnsan hakları ve hukukun üstünlüğünün sadece azınlıklar için değil hepimiz için gerekli olduğunu, toplumsal barışımız, ekonomik kalkınmamız ve hatta uluslararası barış için vazgeçilmez olduğunu anlatmak için seferberliğe ihtiyacımız var.

5- ‘Demokrat Enternasyonale’, ‘Dünyanın tüm demokratları birleşin’ diye yola çıkmaya ihtiyacımız var. Çünkü otoriter popülistler, birbirleri ile düşman gözükseler de birbirlerini besliyorlar. Yeri geliyor kavga ediyor, şovenizmi körüklüyorlar. Yeri geliyor en kirli ticari ilişkilere girip kamu kaynaklarını birlikte iç ediyorlar. Onlarınki bir nevi suç birlikteliği. Biz de onlara karşı birlikte ayağa kalkmalıyız. Biz, onlardan korkarak, çekinerek siyaset yapamayız.

6- ‘Hak, hukuk, adalet’ diye onbinlerce kişiyle 432 kilometre yürüdüm. Son durakta milyonlarla bir araya geldik. Yürüme hem sizi, hem sizinle yürüyenleri değiştiriyor. Kendilerini ülkelerinin tek halkı zannedenlere, milli iradeyi bir tek kendilerinin temsil ettiğini iddia edenlere ‘biz de halkız, buradayız’ demeye ihtiyacımız var. Yolumuz uzun ama ben çok iyi biliyorum, yürüdükçe güçlenecek, yürüdükçe hızlanacaksınız. Yolumuz açık olsun.

Karl Marx “Dünyanın bütün işçileri birleşin” demişti. CHP Genel Başkanı’nın çağrısı ise medya, ifade, din ve vicdan özgürlükleri, kadın hakları için “Dünyanın bütün demokratları birleşin” oldu.