Daha çok “Ergenekon”, “Balyoz” davaları döneminde ortaya çıktılar. Her olayı onlar biliyor, duyuyor, içinde yer alıyordu. Çok kişi bunların açıklamalarına dayanarak tutuklandı, mahkum edildi. Sonra kumpaslar ortaya çıktı. Bu kez aynı kişilerin bazıları yeni davaların “gizli tanığı” ya da “itirafçı”sı oldu. Lehinde oldukları kişilerin kendilerini nasıl kandırdıklarını anlatmaya başladılar.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) eski imamlarından olduğunu öne süren itirafçı kişi, Fetullah Gülen’in eski bakanlardan Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Refaiddin Şahin’le Ankara’da sık sık görüştüğünü de belirtti. Çiçek ve Aksu, 1991-1995 arasında milletvekili olmadıklarını, böyle bir görüşmelerinin de bulunmadığını söyledi. Üstelik, Gülen de 1999 yılından bu yana Türkiye’de değil.

“O BENİM ESKİ DAMADIM”

Cemil Çiçek’i o gün telefonla arayanlardan biri Hatice G. idi. Çiçek’e, “Cemaat eski imamı olduğunu söyleyen itirafçı diye ismi geçen kişi benim eski damadım” diye söze başladı. Hatice Hanım’ın Çiçek’e ve bana anlattıklarını dinleyince, bir kez daha itirafçıların itiraflarının mutlaka diğer bilgi ve belgelerle desteklenmesi gerektiği ortaya çıkıyor. İntikam amaçlı olarak insanların hayatlarını karartanlar hakkında da mutlaka gereği yapılmalı ve bu tür itirafçılık ortadan kaldırılmalı...
Anne Hatice G.’nin anlattıklarını dinleyince dehşete düşürüyorsunuz. Kendisini iş adam olarak tanıtan kişi, Hatice Hanım’ın doktor kızıyla evleniyor. Evliliğin üzerinden kısa süre geçiyor, bozulduğunu belirttiği işlerini düzeltmek için eşi, kayınbiraderi üzerinden kredi çekiyor. Bunların ödemesi de yapılmıyor. Doktor hanım, evde değişik kimliklerin üzerinde eşinin fotoğraflarını görünce daha da şaşırıyor. Şikayet etmemesi için ikna ediyor.
Evlere bankalardan hacizler gelmeye başladı. TEDAŞ Tunceli Şubesi’nde görevli olan baba, çocukları adına çekilen borçları kapatmak için çırpındı. Doktor eşi de artık durumları anlıyor ve 7 Kasım 1999 yılında anlaşmalı olarak boşanmaya karar veriyorlar. Koşullardan birisi de boşanmanın “anlaşmazlık” nedeni dışında başka bir gerekçesi olmayacaktı. Sözleşmeye de “eşim ve kayınbiraderim hakkımda dava açmayacak” maddesi var. Alacak-verecek işini böylece kapatıyorlar. Bu konuda ellerinde belgeleri de var. Boşanma işi de böylece gerçekleştirilmiş oluyor.

“PARA VERMEZSENİZ PİŞMAN EDERİM”

Doktor kızı, boşandıktan 4 yıl sonra bir albayla evlendi. İkisinin de ikinci evlilikleriydi. Çocukları oldu, son derece mutluydular. ODTÜ Makine Mühendisliği bölümünü bitiren oğlu Ö.G., Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda göreve başladı. Hükümet-FETÖ ilişkilerinin bozulduğu günlerde, eski damat yine ortaya çıkıyor. Hatice G.’yi dinliyorum:
“Bizden darbe girişimi öncesi para istedi. Vermezsek pişman olacağımızı, savcıya şikayet edeceğini söyledi. ‘Bizim çekinecek bir şeyimiz olmadığı için’ isteğini tabii ki yerine getirmedik. Darbe girişiminden 8 gün önce doktor kızımın eşi emekli albay FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Şikayet İzmir’den yapılmış ve şikayetçi de eski damadım.
Oğlum Ö.G. Deniz Kuvvetleri’nde yolsuzluk iddiasıyla bir albayın şikayet edilip görevden alınmasına oğlumun sebep olduğu ve FETÖ için çalıştığına ilişkin eski damadım tarafımdan şikayet edildi. Bitmedi, sıra eski eşine geldi. Kızım için ‘2015 yılından beri İzmir’e kadın doğum doktoru olarak gidip geliyor. FETÖ adına çalışıyor’ diyor. Oysa kızımın bir kez İzmir’e gitmişliği var ve o ilde hiç çalışmadı.”
Sonuçta, kendisini “eski cemaat imamı itirafçı” diye tanıtan eski damadın şikayetiyle tam 18 yıl sonra eski eşi, onun emekli albay olan eşi ve subay olan eski kayınbiraderi tutuklanıyor. Anne Hatice G. olanları ayrıntılı olarak anlattıktan sonra sesi titriyor, “Biz sosyal demokrat bir aileyiz. Çocuklarımızı en temiz bir şekilde eğittik. Devletimiz bu çocuklarımıza inanmıyor, nasıl oluyor da kendisini cemaat imamı diye tanıtan bu kişiye inanıyor. Asıl bizi bu yakıyor. Ailesinin bile reddettiği bir kişinin sözleriyle pırıl pırıl insanların cezaevine atılmasını kabul edemiyorum. Ne olur her ihbarcıya, her cemaat itirafçısı diye kendini tanıtan, ikna edici konuşan tiplere de inanılmasın” diyor.
Gerçekten bu konuda cumhuriyet savcılarına önemli görev düşüyor. “At izinin, it izine karıştığı” dönemleri çıkarı için, intikam için kullananlar her dönemde çıkmıştır. Annenin bir damla gözyaşının hatırına bu konular bir kez daha araştırılmalı. O anne dinlemeye değmez mi?