15 Temmuz tarihinde Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda mezuniyet töreni yapılacaktı. Bunun için hazırlıklar yapılıyordu. Ancak 11 Temmuz’da, tören tarihinin 18 Temmuz’a ertelendiği duyuruldu. 12 Temmuz’a gelindiğinde bu kez tören tarihinin 14 Temmuz saat 16.00’ya alındığı, mezunların tören alanına eğitim elbisesiyle katılmaları istenmişti. Darbe girişiminden bir gün önce görkemli bir tören yapılan Özel Kuvvetler’de, burayı ele geçirmek isteyen darbecilere karşı destan yazılıyordu.
Darbe girişimiyle ilgili bugün tutuklu bulunan komutanların bazılarının tutuklanma gerekçesi, isimlerinin “görevlendirme listesi”nde yazılı olmasından kaynaklanıyor. Darbe girişiminde bulunanların, bu girişimin sadece Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından değil bütün Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) girişimin içinde olduğu izlenimi yaratmak amacıyla böyle bir yola gitme olasılığı da göz ardı edilmemeli...

FETÖ’NÜN İLK TUZAĞI

FETÖ’nün, TSK’ya kurduğu ilk tuzak 2005 yılında Şemdinli iddianamesiyle başlamıştı. O iddianameye; Yaşar Büyükanıt, Ahmet Yavuz, Aziz Ergen gibi çok sayıda komutanı da dahil etmişlerdi. Soruşturmayı yürüten Savcı Ferhat Sarıkaya, o iddianamenin Fetullahçılar tarafından hazırlandığını, bu örgüt tarafından kendisine maaş bağlandığını yıllar sonra “itirafçı” olarak savcıya anlattı.
Bu tezgahlardan biri de 15 Temmuz darbe girişiminde sıkıyönetim komutanı ya da başka görevler için hazırlanan listeler için de geçerli olabilir. FETÖ’yle ilgisi olmayanlar listelere konulup onları da kendilerinden gösterebilirler. Kuşkusuz cumhuriyet savcıları, mahkemeler bu durumu da değerlendirecektir. İstedikleri kişinin adı, o kişinin haberi bile olmadan yazılması da niçin mümkün olmasın...

“ÖDÜLLENDİRİLMEM GEREKİRDİ”

Korgeneral Erdal Öztürk, 26 Temmuz 2016 tarihine kadar İstanbul’daki 1. Ordu Komutanlığı’na bağlı 3’üncü Kolordu ve NATO Kolordusu’nun komutanıydı. 16 Temmuz’da gözaltına alındı, 18 Temmuz’da tutuklandı. İfadesi, 10 Kasım 2016 tarihinde alındı.
Erdal Öztürk, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısına gönderdiği dilekçede, darbe girişiminin yaşandığı gece eşiyle birlikte Side’de tatilde olduğunu belirtiyor, darbe girişiminin özellikle İstanbul’da başarısız olmasına önemli ölçüde katkı yaptığını hatta bunun için ödüllendirilmesi gerektiğini anlatıyor. 7 aydır cezaevinde olan Öztürk’ün karargahının darbeciler tarafından ele geçirilmediğini, 1’inci amiri olduklarının darbe girişimine katılmadığını da kaydediyor.

“O SES ASLA BANA AİT DEĞİL”

Korgeneral Erdal Öztürk olduğunu ve İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı’na atandığını belirten kişi, darbe girişimi gecesi İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılarını arayıp “Genelkurmay Başkanı adına bildiri okuduğunu, yönetime el konulduğunu” söyledi. İşte burada da ilginç bir durum ortaya çıkıyor. Gerçekten o bildiriyi okuyan, sıkıyönetim komutanlığına atandığını söyleyen kişi Erdal Öztürk mü?
Bilemem ama Erdal Öztürk’ün cumhuriyet savcısına gönderdiği dilekçedeki o önemli iddiasını okuyalım:
“O bildiriyi okuyan, onları arayan şahıs kesinlikle ben değilim. Ben o telefon konuşmasının yapıldığı saat ve zaman diliminde Side’de idim. Bu konu gerek cep telefonlarının HTS kayıtlarından, gerek kayda alınmış olan arayan kişinin sesi incelendiğinde kolaylıkla tespit edilebilir. Bu durum, benim FETÖ’cü ya da darbeci olmadığımın kanıtıdır.

BU DA BİR ETKİLEME YÖNTEMİ Mİ?

Eğer ben FETÖ’cü olsaydım, hem beni İstanbul sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirip, hem de bu rolü oynayacak başka birisi, Korgeneral Erdal Öztürk olduğunu söyleyerek İstanbul sıkıyönetim komutanı rolünü oynayacak başka birisini görevlendirmezdi. Benim izinde olacağım Aralık 2015’ten beri biliniyordu. Hem adımı, makamımı ve rütbemi paravan olarak kullanıp sivilleri ve polisleri etkilemek ve hem de İstanbul’daki 3’üncü kolordunun birliklerine/komutanlarına, Kolordu Komutanı’nın da kendileriyle birlikte hareket ettiği propagandasını yapmayı düşünmüş olabilirler. Bu şahsın kayda alınmış olan sesi bana dinletildiğinde, sesin sahibinin çok hazırlıklı olduğu, önceden hazırlanmış bir metin üzerinden konuştuğu kanaatini edindim.”
İnsanların bilgisi dışında görevlendirmeler yapılması suçtur. Bunların ortaya çıkarılması zordur ama bunlar da belirlenip yargı önünde hesap sorulmalıdır. Birilerinin ayak oyunlarıyla insanların hayatları karartılıyor. Gerçekten bu olaylarla işi olmayanların da kendilerini anlatabilmekte zorlandığı bir dönemdeyiz.