Cumhurbaşkanını halk seçince bakın neler oluyor neler... Ama ülkemizde 1963 yılında, belediye başkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi uygulamasına geçildi. Buna rağmen o tarihten sonra da mevzuatta, belediye başkanının görev, yetkileri, belediyenin görüşme ve karar organlarına ilişkin düzenlemelerde herhangi bir değişiklik yapılmasına gerek duyulmadı.
Anayasa değişikliği teklifinde yürütme (hükümet etme) görevi, yetkisi tümüyle ve tek başına cumhurbaşkanına bırakılıyor. Teklifte, 1876 anayasasından itibaren siyasi/yönetim yaşamımızda yer alan Bakanlar Kurulu’nun kaldırılması öneriliyor. Bakanların bir araya gelip kararname çıkarması, karar alması, kanun tasarısı hazırlaması, tüzük, yönetmelik çıkarması, kararname ve kararların ortak sorumluluk bağlamında başbakan ve bakanlarca imza altına alınmasına yönelik, 150 yılı aşkın demokrasi uygulamamız, siyasi/yönetim deneyimiz tarihe karışmış olacak.

O YETKİ TEK BAŞINA BAŞKANDA DEĞİL

Cumhurbaşkanına, demokratik parlamenter sistemle bağdaşması zor görev ve yetkiler veriliyor. Bu değişikliğe ihtiyaç duyulmasının temel nedeni olarak “Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi”, dolayısıyla halka karşı taahhüdü ve sorumluluğunun olması gösteriliyor.
Anayasa değişikliği önerisinin daha iyi algılanabilmesi için ülkemizde “demokrasinin beşiği” olarak kabul edilen, genel karar organları halk tarafından seçilen, kuruluş tarihi Tanzimat dönemine kadar uzanan belediyelerimizdeki uygulamaların, birikimlerin göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Üstelik cumhurbaşkanının TBMM yerine doğrudan halk tarafından seçilmesine benzer bir durum, yakın tarihimizde, belediye yönetimlerinde de yaşanmıştı. 19 Temmuz 1963 gün ve 307 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önce belediye başkanları, belediye meclisi tarafından (iki dereceli seçim sistemiyle) seçiliyordu. Anılan kanunla, belediye başkanlarının meclis tarafından seçilmesine ilişkin düzenleme kaldırıldı, 17 Kasım 1963 tarihinde yapılan mahalli idareler genel seçimiyle belediye başkanı halk tarafından seçilmeye başlandı.
O dönem yürürlükte olan 1580 sayılı Belediye Kanunu’nda; belediye başkanının görev, yetkileri veya belediyenin görüşme ve karar organlarına ilişkin herhangi bir değişikliğe gerek duyulmadı. Bu yapı günümüzde de aynen korunuyor. Diğer bir ifadeyle belediyenin başı, temsilcisi, yürütme organı olduğu ve doğrudan seçimle iş başına geldiği halde (adı başkanlık olsa da) yürütme yetkisi tek başına, belediye başkanına bırakılmadı.

PARTİ YÖNETİCİSİ OLAMIYOR

Mevzuatı çok iyi bilen Mülkiye Müfettişi Mahmut Esen, “Belediyeye ait görev ve yetkiler; belediye meclisi, ‘belediyenin kabinesi’ sayılabilecek encümen ve belediye başkanı arasında dengeli bir şekilde paylaştırılmış. Bu bağlamda; belediye meclisinin belediye faaliyetlerine yönelik bilgi edinme, faaliyet raporu değerlendirme, denetim komisyonu kurma, soru sorma, genel görüşme isteme ve gensoru verme yetkileri bulunuyor” diyor.
Belediye başkanı, görevinin devamı süresince siyasi partilerin yönetim ve denetim organlarında görev alamıyor. Belediye başkanı, kanunlarla belediyeye verilen belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak, belediye meclisi, encümeninin kararlarının uygulanmasını sağlamakla da yükümlü...
Belediye başkanının (izin, hastalık vb. nedenle) görev başında bulunmadığı hallerde belediye başkanına seçilmiş bir üye vekalet edebiliyor. Belediyelerimizdeki anılan yönetim biçimi, parlamenter demokrasinin küçük bir modeli olarak yıllardır başarılı bir şekilde uygulanıyor. Belediyelerimizin “demokrasinin beşiği” olma özelliğini korudukları, atanmışların seçilenlerin önüne geçmediği bu modelin halk tarafından da benimsendiği, yönetimde istikrar sorununun yaşanmadığı biliniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her hafta muhtarlarla bir araya geliyor. Ülkemizdeki en eski mahalli idare birimlerinden köy yönetimleri 18 Mart 1924 tarihli Köy Kanunu’na göre oluşturulmuş, belediyelere benzer demokratik bir yapılanma var. Cumhurbaşkanıyla sistem bozulacağına göre parti başkanı belediye başkanları, parti yöneticisi muhtarlar dönemine de geçilirse şaşırmamak gerekiyor.