Olağanüstü Hal (OHAL) Yasası’na dayanarak 150 bine yakın kamu görevlisi Fetullahçı Terör Örgütü’yle (FETÖ) bağlantılı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarıldı. Atılanların hemen tüm hakları yandı. Bu konuda haksızlıklar yapıldıysa bunun düzeltileceği sözü verildi. Ancak aradan 11 ay geçmesine rağmen iç hukuk yolları da açılmadığı için hiçbir somut adım atılmadı. Herkes bir umutla bekliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) 20 bin civarında atılan kamu görevlisi başvurunca AİHM, Türkiye’ye bu konuda gerekli adımları atması uyarısında bulundu. 7 kişiden oluşan OHAL İnceleme Komisyonu’nun kurulacağının açıklanmasından ancak 3 ay sonra bu kurul oluşturuldu. Yani hiç aceleleri yok. Bu kurulun hangi kriterlere göre dosya üzerinde inceleme yürüteceği henüz belli değil. İncelemeler belki de yıllarca sürecek. Temmuz ayı başından itibaren komisyon başvuruları kabul edecek.

“ADALET... ADALET”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu boşuna “adalet... adalet” deyip yürümüyor. Ülkede hemen her alanda adaletsizlik almış başını gidiyor. İnsanlar kamu görevinden ihraç ediliyor, kimse hakkını arayacak makam bulamıyor, yargıya gitmelerine bile fırsat verilmiyor. Aradan bir yıl geçtikten sonra komisyon kurulacak, “haksız yere atıldığına” karar verilenler göreve döndürülecek. İyi de siz bu insanları zamanında neye göre attınız, damgalanmasına nasıl seyirci kaldınız?
Bu adaletsizliğin hesabı hiç mi sorulmayacak? Aradan bir yıl geçmesine rağmen kimse hakkını arayacak makam bulmuş değil. Tam bir “oyalamaca” dönemine girilmiş. Komisyon, kişinin dosyasını kimbilir kaç yılda sonuçlandıracak. Dolayısıyla atılan kamu görevlisinin iç hukuk yoluna başvurmasının da yıllarca önü yine kapalı tutulmuş olacak.
Kılıçdaroğlu’nun “adalet” yürüyüşü devam ederken, o yürüyüşte yer alanların en büyük korkusu da her an bir provokasyon olabileceğidir. İnsanlar kardeşlik, dostluk, adalet duygularıyla yürüyor. Bu yürüyüşün sonunda hükümetin “bağımsız ve tarafsız yargı için yeni düzenlemeler” yapacağını da kimse beklemesin. Hatta var olan bazı haklar bu yürüyüş sonunda kaybedilirse de sürpriz sayılmaz. Çünkü uzlaşmaya kapalı, “Ben ne dersem o olur” anlayışında olan bir hükümet var.

BAŞSAĞLIĞI BİLE YOK

Kılıçdaroğlu, bu uzun yürüyüşü tek başına sürdüreceğini söylemişti. Milletvekilleri grup grup yürüyüşe katılıyor. Kadın Kolları Genel Başkanı Fatma Köse de ilk günden beri yürüyenlerden, hem de yürüyüşün aksaksız geçmesi için çabalayanlardan... Yürüyüşte kadınların kalabalık olması da ayrı bir ilginçlik olarak ortaya çıkıyor.
O yürüyüşte yaşlılar var, kadınlar var ama gençler yok. CHP’nin gençliği nerede acaba? Bu gençler anlaşılan seçimlerin yaklaştığı dönemde aday olabilmek için ortaya çıkacak. Genel başkanın bu uzun yürüyüşünde yaşlı bir partili hayatını kaybetti. AKP’nin hiçbir yöneticisi çıkıp “adalet” yolunda ölen bu kişi için başsağlığı dileme gereği bile duymadı. İşte yollar bu kadar ayrışmış durumda...

Tatlı kazanca alıştılar


Manisa 1. Er Eğitim Tugayı’nda yaşanan zehirlenmelerin gerçek nedeni henüz ortaya çıkarılmış değil. Olay aydınlatılamadığına göre, benzer durumlar yine yaşanabilir. Olayı adli ve idari yönden soruşturanların üzerinde durması gereken bazı konuları Kimya Mühendisi Hasan Küçük anlattı:
- Piyade Tugayı’nın içme suyu kimyasal ve bakteriyolojik analizi yaptırılıyor mu?
- Rota fabrikasının kullandığı kuyu mu, yoksa şehir şebeke suyu mu?
- Suyun analizi yapılıyor mu? Yapılıyorsa hangi aralıklarla yapılıyor?
- Firmanın aldığı et, bakliyat gibi gıdaların analizi yaptırılıyor mu, yaptırılıyorsa hangi laboratuara yaptırılıyor? Çünkü her parti gıda alımında yaptırması sağlık ve kalite açısından zorunlu...
- Rota fabrikasında sorumlu müdür var mı? Ayrıca fabrikada gıda, kimya, bakteriyolog istihdamı zorunlu olması gerekliyken istihdam ediliyor mu?
- Gıda fabrikalarının denetiminden sorumlu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı denetim yapmış mıdır?
- Rota fabrikasının çalışanlarının zorunlu olan sağlık kontrolleri yapılmış mıdır?
Bunların cevapları aranırken, 2007 yılında çıkarılan yasayla Mehmetçiğin yemek işinin neden kaldırıldığı üzerinde durulmalı... Mühendis Hasan Küçük, “Askeri kurumlar, daha önce olduğu gibi iaşelerini kendileri yapmalı. Bu yaşamsal önemdedir” diyor. Siyasetçilere yakın firmalar böyle bir düzenlemeye kolay kolay fırsat vermezler. Çünkü onlar asker üzerinden tatlı kazanca alıştılar.