Önceki gece...
Habertürk’te Fatih Altaylı’nın Teke Tek programının konuğu Nihal Olçok idi. 15 Temmuz’da öldürülen Erol Olçok’un eşi, gencecik Abdullah Tayyip Olçok’un annesi...
Programı Abdullah Tayyip Olçok’un yaşında oğlumla izliyorduk. Dayanamadım. Ağlamamak için başka kanala geçtim...
Başka kanalda ne seyrettim hatırlamıyorum. Aklımda hep Nihal Olçok’un sözleri vardı. Birden... Masama geçip notlarıma şu cümleyi yazdım: “Kimin hatası?”
Evet, FETÖ hakkında burada yine ağır cümleler yazabilirim. Ama 15 Temmuz’u yaratan sadece FETÖ mü? Siyasal iktidar FETÖ’yü ısrarla neden görmezlikten geldi?
Nihal Olçok eşinin kaç kez uyarıda bulunduğunu ve fakat, “bakmak ile görmenin” ayrı olduğunu belirterek, iktidarın “baktığını” ama bir türlü “görmediğini” anlatmaya çalıştı.
Erdoğan’ın samimi olarak “kandırıldım” sözü dışında -bırakın hesap vermelerini- tek bir özeleştiri görmedik. Şimdi “Şehitler Haftası”nda hepsi gözyaşı döküyor! Fakat. Gözyaşı yeterli mi? Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip’in failini biliyoruz. Ya, baş katil F.Gülen’in yaptıklarına yıllarca yardımcı olanlara, gözlerini yumanlara ne diyeceğiz?
Sadece siyasal iktidarı kastetmiyorum. Nihal Olçok’un konuştuğu Habertük’ün dört bir yanına FETÖ elemanlarını “gazeteci” diye kim yerleştirdi? Kimse kusura bakmasın, gazeteciler de özeleştiri yapmalıdır. Abdullah Tayyip’in iki kurşun yediği vücudundan fışkıran kanlar -maalesef- medyaya da sıçradı...
Şöyle...

Özkök’ün özeleştirisi


Özeleştiriyi sadece Ertuğrul Özkök mü yapacak?
Hürriyet gazetesindeki dünkü köşe yazının başlığı şuydu: “Korkak bir genel yayın yönetmeninin itirafları.”
Şöyle diyor yazının girişinde:
“Bu yazı, 2010 yılında görevinden ayrılmış bir genel yayın yönetmeninin ‘Arkadaş, ben o gün görevimi yapamadım’ itirafıdır. Ama bilin ki... Benim için bir itirafsa, başka bazıları için bir suçüstü belgesi, başka bazıları için de suç ortaklığı numunesidir...”
Özkök’ün “görevimi yapamadım” dediği şuydu:
Tarih Eylül 2008...
2 ay önce Ergenekon iddianamesi açıklanmıştı. Bir ay sonra davalar başlayacaktı.
O günlerde... İstanbul Emniyet İstihbarat Dairesi, Ergenekon Davası’nı yürüten İstanbul (Beşiktaş) Ağır Ceza Mahkemesi’nin savcıları-hakimlerini iftar yemeğinde bir araya getirdi!
Birlikte fotoğraf çektiriyor!
Ertuğrul Özkök diyor ki:
“Dünyada hiçbir hukuk devletinde bu kadar önemli bir davayı sürdüren polis-savcı-hâkim üçlüsü böyle bir fotoğrafa girmez. Böyle bir fotoğrafta yakalanmışlarsa eğer, o dava o gün çöker... Ama çökmedi... Bu fotoğraf o günlerde,  ben de dahil birçok gazeteciye gitti.
Kimi, ‘bu davanın savcısıydı’... Görmedi... Çünkü onlara da ‘alnı secdeye değen’ insanlar diye bakıldı... ‘Aynı kıbleye yürüyoruz’ dendi. Benim gibi, kimi korktu bu hain çetenin hiddetinden, şirretinden... Öyle terör günleriydi ki, kaşını kaldırana Ergenekoncu damgası yapıştırılıyordu. Gazeteciler evlerinde valizlerle bekliyordu...”
O “belalı fotoğrafları” Odatv haber yaptı!
Tarih: 15 Ekim 2009 idi...

Terkoğlu’nun haberi


Eylül 2008’de çekilen fotoğraflar bir yıl sonra Ekim 2009’da Odatv’ye ulaştı. Demek bir yılı aşkındır medyada çalmadık kapı bırakmamıştı!
Tarih: 14 Ekim 2009.
Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu elinde büyük kahverengi zarfla yanıma geldi. Fotoğrafları gösterdi.
Zarfı avukat Hasan Gürbüz “yayınlasa yayınlasa bunu Odatv yayınlar” diye vermişti. Avukat Gürbüz de zarfı iftara giden bir hakimden almıştı. Hakim “böyle rezalet olmaz” diye sızdırmıştı haberi.
İftarı düzenleyen polisler rahattı; fotoğraflar çekmiş ve hatta fotoğraflardan müzik eşliğinde klip yapıp CD olarak misafirleri savcı-polislere dağıtmışlardı!
Barış Terkoğlu, “Abi” dedi; “bu fotoğraflar gazetelere gitmiş kimse basmamış!”
Dedim ki, “biz basarız ama başımıza neler geleceğinin farkındasın değil mi?” Güldü. “Farkındayım abi” dedi. Haberi yazdı. Düzeltmeleri ben yaptım.
Haberi yayına verirken Terkoğlu’na sarılarak, “yarın görüşemeyebiliriz” diye veda ettim. Film gibi!
Haberi şu başlıkla yayınladık:
“Bu fotoğraflar olay yaratacak.”
Olay da yarattı!.. Bir hafta
sonra Odatv’ye üç polis geldi. Haberi kimin yaptığını sordu. Terkoğlu üstlendi. Yargılandı; “terörle mücadele eden kamu görevlilerini terör
örgütüne hedef göstermekten!”
Yargılayan hakim ise, fotoğraflarda bulunanlardan biriydi!
Sonra... Telefonlarımız dinlenmeye başlandı!
Haberin suç sayıldığı o karanlık günlerde ısrarla gazetecilik yapmakta ısrar edince hapse atıldık. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu haberden dolayı verdiği ödülü geri aldı!
Şunu demek istiyorum:
15 Temmuz şehitleri için gözyaşı dökenler sorumluluklarını 
unutturamazlar!
Evet...
Abdullah Tayyip Olçok gibi gencecik ana kuzularının ölümünden sadece FETÖ sorumlu değildir! Çok kişi var üzerinde kan lekeleriyle dolaşan...
Gerek politikacı, gerek gazeteci...