Türkiye’de değersizleştirme operasyonu var.
Cahilce ya da kızgınlıkla değil, sistemli yapıldığını düşünüyorum.
Ve bunu FETÖ’nün/AKP’nin ortaya çıkardığı “insan tipi” yapıyor.
Çok rahatsız olduğum bir örneği paylaşmalıyım:
Çığırtkan sunucu tv ekranında sürekli, “ver mehteri ver; dosta düşmana karşı ver mehteri” diyerek mehter çaldırıyor!
Bu pespayeliğe kimse sesini çıkarmıyor.
Bu bayağılık karşısında Türkler susuyor.
Bu kalitesizlik karşısında Müslümanlar susuyor.
Bu vasatlık karşısında tv sahibi Gökçekler susuyor.
Yetmezmiş gibi...
Çaldığında, kurucu Osman Bey’den itibaren bir dönem, -Selçuklu hükümdarlarına hürmeten- Osmanlı padişahlarının ayağa kalktığı mehter’in, televizyonda eğlence aracına dönüştürülmesini çoğu kimse gülümseyerek izliyor.
Ayıptır...
Nasıl susulur?
Dünyanın en eski askeri birimidir, mehter!
Genelkurmay Başkanlığı mehteri şöyle tanıtır:
Mehter, bağımsızlıktır...
Mehter, hakimiyettir...
Mehter, azamettir...
Mehter, bir and, bir dua, bir niyaz, bir alkıştır...
Mehter, Türk ulusunun kıtalara yayılmış sesidir...
Böylesine görkemli bir tarihi sembol, bugün tv ekranlarında ayaklar altına alınıyor.
“Ver coşkuyu” diye adeta alay ediliyor.
Demek...
Fatih Sultan Mehmet kanunu gereği, yatsıdan ve sabah namazından sonra çalınıp, dua edilen mehter, şov malzemesi yapılacak öyle mi?
Ve sizler! AKP-MHP’li arkadaşlar susacaksınız öyle mi?
Tarihimize bu kadar mı yabancılaştırıldınız?

Tarihi bilmiyor


Mehter, dünya askeri müzik tarihinin başlangıcıdır.
Mehter, dünya askeri bandolarının atası/temel taşıdır.
Belgeler, tarihini MÖ 200’lere Orta Asya’ya kadar götürüyor. Kuşkusuz çok daha eski.
Bugün dünyada tanınmış Çin-Japon davullarının kökeni şamanlar/Türkler idi.
Orhun Yazıtları’nda mehter’in atası olan “tuğ” takımlarından söz edildi.
Türklerde “sancak”, “tuğ” ve “davul” egemenlik simgesiydi. Türk hakanları bir kişiye beylik vereceği zaman mutlaka bir davul gönderirdi. Beyliğin geri alınması durumunda davul geri alınırdı.
Selçuklular, davullar topluluğu anlamında “tabılhane” adını kullandı. Selçuklu bu topluluğu “nefir” ve “buk” gibi (trompetlerin atası) madeni borularla zenginleştirdi.
Osmanlı, Farsça’dan gelen “en büyük/ulu” anlamını taşıyan “mihter” sözcüğünden “mehter” kelimesini üretti.
Mehter...
Malazgirt Savaşı’nda da vardı, İstanbul Fethi’nde de...
Belgrad’ın alınmasında da vardı, Viyana kuşatmasında da...
Barbaros Hayrettin Paşa, Preveze Savaşı’yla 1538’de mehteri deniz kuvvetlerinde ilk çaldıran komutan oldu.
Padişahlar, sefere çıkarken sarayın mehter takımı iki misli artırılıyordu. (Büyük davul/kös sadece padişahların mehter takımında vardı; ve bunlar deve veya fil üzerindeydi. Örneğin, Mohaç Savaşı’nda 500 kös vardı!)
Mehter, savaş meydanlarında psikolojik harbin en etkili silahıydı.
Bu nedenle...
İlk Fransızlar, 1643 yılında ordusunda obuaları kullanarak mehteri taklit etmeye başladı. Polonyalılar/Lehistanlılar, -III. Ahmet’in hediye ettiği- mehteri örnek alıp ilk askeri bandolarını 1741’de oluşturdu.
Avusturyalılar, Almanlar, Ruslar mehterden etkilenerek askeri mızıka takımları kurdu.
Sadece bu kadar değil...

Türk işi


Batı’da kullanılan “alla Turca” söylemi “Türk işi” demektir.
Kimi müzik terimleri gibi İtalyanca’dır.
İspanyolca “a la Turca” diye anılan bu akım Türkçe’ye -bir galat-ı meşhur olarak- “alaturka” olarak yerleşti.
Ancak bu stilin doğduğu yer, Viyana’dır. Bu, sadece Viyana kuşatmasıyla olmadı; diplomatik ziyaretlerde mehter, Türk Ordusu’nun haşmetini göstermesi için kullanıldı.
Mehter kaynaklı “alla Turca” stili Batı müziğini etkiledi. Bu tarzda 138 yapıt bulunduğu biliniyor.
Kimler mehterden etkilenmedi ki...
İşte Mozart:
- 1775’de, Türk konçertosu olarak bilinen 5. Keman Konçertosu’nu yazdı.
- 1778’de, Türk Marşı olarak bilinen Piyano Sonatını yazdı.
- 1780’de, konusu Osmanlı Sarayı’nda geçen Zaide Operası’nı yazdı.
- 1782’de,  Selim Paşa’nın yazlık sarayında geçen Saraydan Kız Kaçırma Operası’nı yazdı.
Mozart mektuplarında mehtere “Yeniçeri Korosu” diyordu.
Peki ya Beethoven:
- 1811’de, Atina Harabeleri’ni mehter (ve Mevlevilerden) etkilenerek yazdı. (Bunun içinde “Türk Marşı” bölümü vardır.)
- 1824’de, -bugün Avrupa Birliği’nin resmi marşı olan- Dokuzuncu Senfoni’nin finalindeki armoni ve ritmi mehterden etkilenerek yazdı. Besteci, Dokuzuncu Senfoni’yi, “Türk işi müzikli Almanca senfoni” diye tanımladı.
Haydn’dan Rossini’ye, Brahms’dan Musorgsky’e kadar unutulmaz bestecilerin mehterden etkilenerek eserler ürettikleri biliniyor.
Ne acıdır:
“Batıcılık” hülyasına dalan II. Mahmut, 1826’da Yeniçeri Ocağı’yla birlikte mehterhane’yi de kapattı. Yerine Avrupa’dan etkilenip “bando takımı” kurdurdu!
Mehtere tekrar can veren 1911’de İttihatçılar oldu.
Uzatmayayım...
Savaş meydanında düşmana yaklaşıldığında mehterin sesi giderek yükselmeye başlardı; kös ve kudüm çalanlar hep bir ağızdan “Yekdir Allah Yek” diye bağırırlardı.
Nerelere savrulduk:
Bugünün ekran çığırtkanları “ver coşkuyu” diye bağırarak şov yapıp  mehteri değersizleştiriyor.
İşte... Yeni “insan tipi” bu...
Oysa. Ne diyor mehter sözleri:
Yürekler kabarık, gözlerde damla, Mehteri saygıyla, dur da selamla, Bir huşu içinde, dinle gülbankı, Sesleniyor tarih, bu ses o yankı...