Erdoğan’ın, AKP Genel Başkanı olurken verdiği temel mesajlardan biri şuydu:
“İsterse babamın oğlu olsun, kimin böyle bir yanlışı (FETÖ’cüleri kastediyor) varsa karşısında yer alırım. Kimseye diyet borcumuz bulunmuyor. Elbette mazlumun hakkını aramak görevimizdir ama bu mazlum kılığına girmiş zalimlerin oyunlarına teslim olacağımız anlamına gelmiyor.”
Bunlar güzel, doğru sözler. Fakat sadece o kadar... Gerisi boş... Uygulamada böyle bir şey yok! Ya ne var?
Nerede muhalif varsa, (Atatürkçü, yurtsever, vs.) FETÖ’cü diye damgalanarak aynı çuvalın içine tıkılıp içeri atılıyor.
İşte SÖZCÜ’ye yapılan operasyon da bunlardan biri... Gerçek FETÖ’cüler dışarıda serbestçe dolaşırlarken, yayın hayatı FETÖ ile büyük mücadele içinde geçen, Fetullah ile 30 ayrı ceza ve tazminat davası bulunan SÖZCÜ’ye saldırdılar. İki SÖZCÜ mensubu, Gökmen Ulu ve Mediha Olgun, günlerdir, ifadeleri bile alınmadan gözaltında tutuluyor. Bu bir işkence, ya da eziyet değil de nedir?
Peki, operasyonların siyasi ayağı nerede?
Her kurumda FETÖ’cü var da bir siyasette, AKP içinde mi yok? Kim inanır buna?