“Herkes İçin Adalet Yürüyüşü”nün ilk günlerinde iktidar kanadı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu zorlu yolculuğa en fazla 60 kilometre dayanabileceğini düşünüyor ve o nedenle kortejin önünü bir yerde kesip durdurmaya gerek görmüyordu!
Oysa büyük yürüyüşe katılanlar her etapta biraz daha artıyor, “çetin ceviz” çıkan CHP Genel Başkanı da vazgeçmek bir yana, adımlarını daha kararlı ve hızlı biçimde atmaya başlıyordu.

* * *

Yürüyüşün temel felsefesini Büyük Önder Atatürk’ün “Adaletin olmadığı bir ülkede hiçbir şey yoktur” deyişi oluşturuyordu.
Yolda birlikte yürürken konuştuğum Kemal Bey de “Eğer bir ülkede adalet yoksa, en başta insan hayatının değeri yoktur! Bilim yoktur, teknoloji yoktur, gelişme yoktur! Adaletin olmadığı bir ülkede güven, huzur ve istikrar da yoktur. O nedenle ülkemizin güzel yarınları için her şeyin başı olan adaleti bir an önce sağlamak zorundayız” diyordu.

* * *

Büyük yürüyüş “hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla sürerken, dünya da dönmeye devam ediyor, ajanslardan yağmur gibi haberler yağıyordu.

* * *

Örneğin bazı AKP önde gelenlerinin “Bizim yol yapmamızı eleştiriyorlardı, şimdi o geniş yollarda yürüyorlar” dediği günlerde, gelişmiş ülkeler elektrikli araçların hareket halindeyken şarj edebilmelerini sağlayacak yol yapım teknolojisine geçiyorlardı. İnsansız hava araçlarıyla günde 100 bin ağaç dikilebiliyor, Çin’de orman şehirler kuruluyor, Singapur’da, içinde alışveriş merkezlerinin yanı sıra orman ve şelale bulunan havalimanı tasarlanıyor, 3 boyutlu yazıcı ile yapay damar üretiliyor, karşısındakinin ne hissettiğini anlayan robotlar devreye giriyor, felçli hastaları yürüten, görme engellilerin görmesini sağlayan buluşlar başarılı sonuçlar veriyor, uçaktan hızlı trenlerin çalışmaya başlaması, teknolojik gelişmenin baş döndürücü hıza ulaştığını gösteriyordu...

* * *

Nitekim Singapur’da kişi başına düşen teknolojik ihracat 26 bin doları bulurken, Türkiye’de sadece 27 (yirmiyedi) dolarda kalıyordu!..

* * *

Değerli bilim insanı Prof. Özgür Demirtaş’a göre; Türkiye’nin bu müthiş gelişmeler karşısında aciz duruma düşmemesi için “yazılım” ve “alternatif enerjiye” tüm gücüyle yatırım yapması, gerekirse varlık fonunu bile satıp, yurtdışına göç eden beyinlerini geri getirmesi gerekiyordu.
Prof. Demirtaş ayrıca gelişmenin önünü sadece çağdaş bilimsel eğitimin açabileceğini, çağdışı eğitim anlayışında ısrar eden ülkelerin sefiller ligine düşeceklerini söylüyordu.

* * *

Ama dedik ya her şeyin başı “adalet” idi!
Adaletin olmadığı bir ülkede, hiçbir güzel şeyin olması mümkün değildi!

* * *

Büyük yürüyüş bu amaçla yapılmış, Türk siyasi hayatının en görkemli mitingi bunun için düzenlenmiş, adalete hasret milyonlarca insan Maltepe’ye akmış, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu manifesto niteliğindeki tarihi konuşmasını adaletin bir an önce tecellisi için gerçekleştirmişti.

* * *

Ama sonra ne oldu?
Adaletin hava gibi, su gibi, gıda gibi elzem olduğu gerçeği, bazılarının mitinge katılımın 80 bin kişide, kimi yandaşların da en fazla 175 bin kişide kaldığını öne sürmeleriyle, bambaşka bir mecraya kaydırıldı.
Pazar gecesi kadim dostum Müjdat Gezen’le bu komik saptırmaları konuşuyorduk.
Bir ara Müjdat “O kişiler rakamı abartmışlar! Oysa ben arkadaşımı gönderip tek tek saydırdım. Alana gelenlerin sayısı tam 8 bin 681 kişiymiş” dedi!
Tabii tepki gösterip sordum:
“Kim bu arkadaşın çok merak ettim?..”
- Avni!..
“Hangi Avni?..”
- Avanak Avni!.. Merhum Oğuz Aral’ın Avanak Avni’si!..

* * *

Birlikte acı acı güldük, sürüp giden bu adaletsizliğe!..