Zeytinliklerini korurken sergiledikleri direnişle tarihe geçen Manisa’nın Yırca Köyü’ndeki Halk Arenası bitmiş, vakit gece yarısını çoktan geçmişti.
Bir buçuk saat sürecek yolculukla İzmir’e dönüş zamanımız gelmişti.
Hepimizin genzi yanıyor, öksürüp aksırıyor, saatlerdir soluduğumuz kömür dumanlarından bir an önce kurtulmak istiyorduk.
Çünkü az ötedeki termik santralin küllüğünden gelen yoğun duman tabakası dingin havanın da etkisiyle köy meydanını göz gözü görmez hale getirmişti.
Buna karşın meydan, zehirli havayla yaşamaya alışmış cesur ama yasalara sonuna kadar saygılı kadın ve erkeklerle hıncahınç doluydu.
Herkes başta CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel olmak üzere Aykut Erdoğdu ve Atilla Sertel’e teşekkür ediyor, hatta yaşça başça onlardan büyük olan bazıları eğilip ellerini öpüyorlardı. Kadınlar hep bir ağızdan “Ne olur gitmeyin. Sizi evimizde ağırlayıp hiç olmazsa bir çorba içirmek
istiyoruz. Yoksa ailemizin aklı sizde kalacak” diye ısrar ederken, gözüm ağaç altındaki bir karaltıya takılmıştı.
Dikkatlice bakınca, oracığa yığılıp kalmış kişinin canlı yayında zeytin ağaçlarının katledildiği süreçte yaşadıklarını içimizi ürperterek anlatan köylülerden Mehmet Öksüz olduğunu fark etmiştim.

*  *  *

İşçi Öksüz’ün öyküsünü yüreğimiz yanarak dinlemiştik.
Kömür madeninde 3 yıl çalışmış, şirketi iflas edince işi bırakmak zorunda kalmıştı.
Geçim umudunu, yer altında geçirdiği ölüm tehlikeleriyle dopdolu yıllarının karşılığı olan 3.500 liralık kıdem tazminatına bağlayan gariban Öksüz, tahsilat sürecinde de ağır bir darbe yemişti.
Zira müflis şirket, senetlere bağladığı ödemeleri yapmamıştı.
Birçok Yırcalı gibi, bazı yakınlarının termik santralin yarattığı çevre kirlenmesi nedeniyle kanserden öldüklerini öne süren Mehmet Öksüz, tüm yaşam umudunu bağladığı zeytin ağaçları da kesilince, hayattaki her şeyini yitirmişti.
Öyle ki, çaresizliğin oluşturduğu ruh halini “Ya intihar edeceğim, ya da birilerini götüreceğim” diyerek haykırıyordu.
“Aman lütfen sakin olun, hakkınızı hukuk yoluyla arayın” deyip yatıştırmaya çalıştığımız talihsiz köylüyü o ağacın altında gözyaşları içinde bırakarak, tarifsiz kederlerle yola koyulmuştuk.

*  *  *

Sevgili okurlarım,
Kamuoyunda “zeytinlik alanların idam fermanı” olarak algılanan “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi” başlıklı yasa tasarısı Meclis’teki komisyondan geçince, gözümün önüne hemen Yırca’da tanık olduğum hüzün dolu tablo geldi.
Zira kendine yeten ülkemizi saman ithal eder duruma düşüren AKP, eğer düşündüğünü hayata geçirirse, birçok zeytin yetiştirilen bölgede yeni Yırcalar oluşacak. Güzelim zeytinliklerin yerini, ölümün kol gezdiği maden ocakları ve zehir saçan termik santraller alacak. Karşı çıkanlar, “Termik santral kuracak başka yer kalmadı mı” diyenler, “Bunlar enerji düşmanı, bunlar dış güçlerin maşası” gibi hiçbir inandırıcılığı kalmayan suçlamalarla yaftalanacak.
İnanmayan Yırca’ya gitsin.
O cennet yurt köşesinin yeryüzü cehennemine nasıl dönüştüğünü gözleriyle görsün!..