“...Ben 14 yaşındayım. Yaklaşık üç yıl önce ÖSO, Nusra ve IŞİD militanları birlikte gelip Halep’e bağlı kasabamızı işgal ettiler. Sonra IŞİD onları kovdu ve kasabayı tek başına kontrol ederek uygulamalarına başladı. Camide açılan kursa gittiğimde şeyhimiz ‘Kur’an’ı öğrenmekten çok daha önemli işleriniz olmalı. İslam düşmanı Alevileri, Şiileri ve gerekirse
kafir Sünnileri yok etmek için savaşmalısınız’ dedi. Kurs süresince bize bu yönde ayet ve hadisler öğretildi.

*  *  *

Kurs bitince silah kullanmayı öğrettiler. Kamp yöneticilerinin İslam’a ve insanlığa aykırı davranışları beni hem rahatsız ediyor hem de ürkütüyordu. ‘Bunlardan nasıl kurtulurum’ diye düşünmeye başladım.

*  *  *

Bölge emiri, intihar eylemcisi olmak isteyenlere böyle bir şans tanınacağını söyledi. Aralarında konuşurken hep cennetteki huri ve cariyelerden söz ederlerdi. Ben ise bunun kaçmak için bir fırsat olabileceğini düşünerek ‘Ben varım’ dedim. 3-5 dakikada intihar eylemcisi sayımız 20 kadar oldu. Hepimiz Bağdat’a götürüldük.

*  *  *

Benden bir Şii caminin önünde kendimi havaya uçurmamı istediler. Başkalarına da benzer görevler verildi. Dört kişi kısa bir motivasyon konuşmasının ardından beni ve bir Almanı patlayıcılarla donattıktan sonra, hedef gösterdikleri caminin yakınına getirdiler. Alman da bölgede bulunan ve Şiilerin yemek yediği bir lokantayı havaya uçuracaktı. Caminin önüne geldiğimde ezan okunuyor ve insanlar namaza yetişmek için koşuşturuyordu. Duvara yaslandım ve ‘Demek ki ben bu Müslümanları öldürecek ve belki de benim yaşımda yüzlerce çocuğu yetim bırakacağım. Üstelik bize kafir dedikleri Şiiler de bizim gibi Müslümanlar ve namaza yetişmek için işini gücünü bırakıp gelmişler’ diye düşünmeye başladım. Tam bu sırada Irak askerlerinin caminin avlusuna doğru ilerlediklerini gördüm ve koşarak gidip teslim oldum. Hem kendim kurtulmuş, hem de masum insanları yok yere ölmekten kurtarmıştım!..”

*  *  *

14 yaşındaki çocuğun trajik öyküsünü burada keselim ve IŞİD’in gençleri nasıl kandırdığını anlatalım:
IŞİD sempatizanlarının internette en çok paylaştıkları propaganda videolarının birinde, cami imamı cemaate şu telkinde bulunuyor:
“Şehit düşmeniz halinde, cennette 70 huri ve her hurinin 70 cariyesi sizi bekliyor olacak. Eğer bu dünyada evliyseniz, 70X70 huri ve cariyeyi ekleyin. İki, üç veya dört eşiniz varsa, hesabı ona göre yapın” diyor!
Hoca gülerek kesin rakamı da veriyor:
“Toplam 24.504 kadınınız olacak!..”
Cemaatten biri çıkıp “Hocam bir erkek bu kadar huri ve cariyeye nasıl yetişecek” diye sorunca yine tebessüm ederek şunları söylüyor:
“Allah ona sürekli motor gücü nasip edecek!..”

*  *  *

“...Suudi Arabistan ve Katar’ın para akıttığı bu katiller her şeyi göze almışlar! Her tarafta eylem yapar, bomba patlatırlar. Türkiye’yi ve coğrafyamızı bekleyen tehlike, hayal edilemeyecek kadar büyük! Bunu yıllardır söylüyorum ve hep söyleyeceğim. Çünkü Türkiye, çağdaş, demokratik ve harika bir ülke. Bunca kötülüğü hiç hak etmiyor...

*  *  *

Arap Baharı’nın daha ilk günlerinde bilinçli olarak ‘Bu pis oyunun nihai hedefinde Türkiye var’ dedim ve bunu yüzlerce kez tekrarladım.
Kapkara IŞİD, Nusra ve benzeri katil sürüleri şimdilik pusuda. Kafa kesen ve insanları tüyler ürperten işkencelerle öldürenler er ya da geç Türkiye’ye yönelecekler. Uygun mekan, zaman ve emirleri bekliyorlar. Uyarıyorum!..

*  *  *

Ne yapmak gerektiğini de çok açık söylüyorum:
Türkiye öncelikle Suriye politikasını değiştirmeli. Rusya ve İran’la iyi ilişkiler geliştirip, bu canilere karşı onlarla işbirliği yapmalı. Esad’ın gitmeyeceğini görerek, mezhepçi politikalardan ve düşmanlıktan vazgeçmeli...”

*  *  *

Sevgili okurlarım,
İnsan hayatını hiçe sayarak masumları katledenler ister Sünni olup Şiilere, ya da Şiilik adına Sünnilere kıysınlar, bunların yüce dinimizle hiçbir ilgisi olamaz!
Başından itibaren tırnak içine aldığım düşüncelerin sahibini artık açıklama zamanı geldi:
“Ortadoğu uzmanı gazeteci Hüsnü Mahalli!..”
IŞİD ve Nusra gibi sapkın terör örgütlerinin pusuda olduklarını, uygun zaman ve mekanı bulduklarında harekete geçerek bize büyük acılar yaşatacaklarını söylemiş!
Ne yazık ki yaşadık, yaşıyoruz!
Türkiye’nin bu canilere sınırlarını kapatması, Suriye politikasını değiştirerek Rusya ve İran’la işbirliği yapması gerektiğini yazmış.
Yapıyoruz!..
“Esad’a düşmanlıktan vazgeçmeli” demiş!
Vazgeçiyoruz!..
Yani ne dediyse yerine getiriyoruz!..
Karşılığında da “teşekkür plaketi” vermek yerine, Hüsnü’yü tutukluyoruz!..