Önceki gün eski istihbaratçı bir dostumla sohbet ederken, “İnsan kaçakçılığı yine aldı başını gidiyor” dedi. Edindiği bilgiye göre, Ege’de sıkı önlemler alınınca, kaçakçılar rotayı Batı Karadeniz’e çevirmişler. İnsan götürüyor, her türlü kaçak silah ve uyuşturucu getiriyorlarmış. Konuştukça tüylerimi ürperten olaylar anlattı. Örneğin Ege’nin derin sularında avlanan balıkçıların ağlarına hala çocuk cesetlerinin takıldığını, ama balıkçıların sorguya çekilip yargılanma korkusundan, tekrar denize attıklarını söyledi. Bu arada ülkemizin hem silah hem de uyuşturucu kaçakçıları için açık bir pazar haline geldiğini ve şu anda büyük kentlerimizde deneyimli narkotik dedektiflerinin bile adlarını ilk kez duydukları sentetik uyuşturucu çeşitlerinin adeta peynir ekmek gibi satıldığını belirtti. Uyuşturucunun etkisiyle parklarda ve tenha köşelerde yığılıp kalan gençlerin sayısında müthiş bir artış olduğunu, önlem alınmadığı takdirde toplumsal yıkımın korkunç boyutlara ulaşabileceğini sözlerine ekledi.

*  *  *

Dostumdan ayrılıp eve dönerken, trafik ışıklarında aracımın çevresine Suriyeli çocuklar doluştu. Onları ilk kez bu kadar çoğalmış görüyordum. Kiminin elinde mendil, kiminde su şişesi vardı. Hiçbir şeyi olmayan biri de kaldırıma oturmuş ağlıyordu. Onlar bana, ben onlara öylece bakarken, usumda Ziya Osman Saba’nın çocuklar için yazdığı o unutulmaz dizeler akıyordu:

*  *  *

“Çocuklar bakıyorlar,
gözlerinde mavilik,
Bize bakıyorlar, bir deri
bir kemik.
Çocuklar tutamıyorlar
ellerinde oyuncakları,
Çocuklar, koşamaz
olmuş bacakları.
Bakıyorlar her akşam elimize,
Bir şey sormak ister
gibi hepimize.
Benizleri sapsarı, hasta.
Çocuklar bedbaht bu yaşta.
Kim getirip koymuş
onları yanımıza:
Bakıyorlar çizgi çizgi
alnımıza...”

*  *  *

Öylesine saf, öylesine çocukça ve öylesine umutsuz bakıyorlardı ki, dayanamayıp arabamı kenara çektim ve ilk kez yapmamam gerekeni yaptım!..
Ellerinde ne varsa aldım...
Neden mi?..
Çünkü bu masum, birbirinden güzel ama birbirinden bahtsız çocukları çocuk gibi yaşatamayanlar adına insanlığımdan utandım.