“Değerli Uğur Bey, Milli Mücadele’nin müzesi Dumlupınar’da yaptığınız programı izlerken gözlerim yaşardı.

Çünkü iki yaşımda kaybettiğim babam, henüz 17 yaşında iken Çanakkale Savaşları’na katılmış. Daha sonra Kurtuluş Savaşı ve Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde sergilediği kahramanlık nedeniyle de İstiklal Madalyası’na layık görülmüş.

Kurtlu baklaları ve vurabildikleri kargaları yiyerek vatana gencecik bedenlerini siper eden bu kahramanları Dumlupınar’a giderek genç kuşaklara anlattığınız için size çok teşekkür ederim.

Sağolun, varolun...

* * *

Benim hayattaki en büyük varlığım olan kahraman babamın madalyasını çalışma odamın baş köşesinde saklıyorum.

Onu hiç tanımadım ama 23 yaşında dul kalan annemin anlattıklarından ve merhum büyük tarihçi Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” adlı kitabında yazdıklarından tanımış kadar oldum. Orada adı geçen Rasim Bey’in babam olduğunu sanıyorum.

04ugurbey30cm

* * *

Değerli Uğur Bey,
Siz de başka bir devrin vatanını çok seven kahramanlarındansınız.

SÖZCÜ’deki değerli arkadaşlarınız ve Halk Arenası’na katılan cesur konuşmacı konuklarınızla Cumhuriyet ve demokrasi için tarihe geçecek bir mücadele veriyorsunuz...”

* * *

Sevgili okurlarım,
Çok uzaklardan gelen mektubun sahibi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1958 yılında annesiyle birlikte Manisa adlı şilebe binip Amerika’ya giden Kadıköy-Mühürdarlı Yılmaz Erolgaç...

Finans sektörünün kalbi sayılan Wall Street’te bulaşıkçılıkla hayata atılan Erolgaç, daha sonra finans şirketlerinde çalışmaya başlamış. Zamanla dünya çapındaki bir kuruluşun önemli yöneticilerinden biri olmayı başarmış. Bu arada filmlere, romanlara konu olabilecek hayat hikayesini “Amerika’da 40 Yıl” adlı kitabında anlatmış. Emekliye ayrıldıktan sonra yaz aylarında Türkiye’de yaşayan Yılmaz Bey, ülkesinden uzak kaldığı 59 yıl boyunca gittiği her yere, kocaman yüreğinde büyütüp sakladığı vatan sevgisini taşımış...

* * *

Geliyoruz mektubundaki en can alıcı bölüme... Çünkü o satırlarda bu mektubu yazmasının asıl nedenini anlatıyor:

“Yaşım ilerledi. Vasiyetnamemde benim gibi babasız büyüyen yoksul çocukların eğitimlerinde kullanılmak üzere bir vakfa, alın teriyle kazanılmış 500 bin dolar bağışlayacağım. Size çok güveniyorum. Bana hangi vakfı önerirsiniz?..”

* * *

Gördünüz mü gerçek yurtseveri, gerçek hayırseveri?..

Değerli Yılmaz Erolgaç’ın yazdıkları yoruma gerek bırakmıyor!

Hem ağlatıyor, hem de alkışlatıyor...