Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü Yıldönümü’nde Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’dan çarpıcı açıklamalar:

sukru-elekdag-ugur-dundar

Sevgili okurlarım,
Yarın, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın 94’üncü Yıldönümü’nü kutluyoruz. Lozan Barış Antlaşması, Türk Ulusu’nun yaşamsal haklarını ve amaçlarını tescil eden bir siyaset abidesi ve diplomatik zaferdir. Bu zaferin temelini ulusumuzun Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazandığı Kurtuluş Savaşı oluşturur. Ancak Lozan Zaferi’nde, Türkleri tarih sahnesinden silmek isteyen emperyalist güçler karşısında kaya gibi direnç gösteren ve müzakereleri büyük diplomatik başarıyla sonuçlandıran, İnönü Savaşları’nın kahramanı İsmet İnönü’nün katkısını unutmamak lazımdır.
Ama geçen yıl Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türklük tarihinin bu emsalsiz başarısı hakkında şu talihsiz açıklamayı yaptı:
“1920’de bize Sevr Antlaşması’nı gösterdiler, 1923’te bizi Lozan’a razı ettiler. Birileri de Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı...”
Zaferin 94’üncü yıldönümü nedeniyle öngörüleri daima doğru çıkan bilge diplomat, Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yaptığımız söyleşiye, Cumhurbaşkanı’nın geçen yılki değerlendirmesi hakkında ne düşündüğünü sorarak başlıyorum.

* * *

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E.): 29 Eylül 2016’da Beştepe’de muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı’nın bu sözlerle Lozan Antlaşması’nın bir zafer değil, gerçekte bir “hezimet” (büyük yenilgi) olduğunu vurgulamak istediği açıkça belli oluyor. Ancak sayın Erdoğan bu ağır eleştirilerde bulunurken, 24 Temmuz 2016 tarihinde yaptığı resmi açıklamayla, Lozan Antlaşması’nı “Milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer” ve “Türkiye’nin tapusu” olarak niteleyip övdüğünü unutmuş olmalı!.. İki ayı biraz geçen bir zaman dilimi içinde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan Lozan Antlaşması hakkında Cumhurbaşkanı’nın yaptığı birbirine tamamen ters düşen değerlendirmeler, düşündürücü ve kaygı vericidir. Türklere düşmanlıklarıyla ün yapmış Batılı devlet adamları ve tarihçiler hüsran içinde bu antlaşmanın kendileri için bir yenilgi ve Türkler için bir başarı olduğunu söylerken, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bunun tersini iddia etmesi, Türk kamuoyu için son derece kafa karıştırıcı ve moral bozucudur!..
UĞUR DÜNDAR (U.D.): Peki sizce Lozan Antlaşması neden yenilgi olarak gösterilmek isteniyor?

LOZAN ZAFERİ, BATI’NIN TÜRKLÜĞÜ TARİHTEN SİLME PROJESİNİ YIKTI

(Ş.E.): Bunun iki nedeni var. Birincisi, Sevr (Sevres) Antlaşması’nın Türklüğü tarihten silme ve Türkleri Avrupa’dan ve Anadolu’dan kovma projesi olduğunun ve Kurtuluş Savaşı’yla da bu alçak ve soysuz projenin önlendiğinin anlaşılmamasıdır. Batılı devletlerin Sevr Antlaşması ile güttükleri esas amaç, asırlar boyunca biriktirdikleri kinin etkisiyle Türklüğü tarihten silmek, Türkleri Avrupa’dan ve Anadolu’dan kopartarak gelmiş oldukları Orta Asya’ya sürmek ve Anadolu’yu sömürge haline getirmekti. Sevr Antlaşması, Anadolu’nun coğrafi, kültürel ve siyasi birliğini sona erdirecek ve Türk ulusal şuurunu zayıflatarak zamanla yok edecek şekilde dizayn edilmişti. Nitekim antlaşma hükümleri, batıda Trakya ile İzmir ve havalisini kapsayacak bir Yunan devletinin, doğuda bağımsız bir Ermenistan devletinin, Irak ve Suriye arasındaki bölgede ise bağımsız Kürdistan’ın kurulmasını öngörüyordu. Ayrıca Anadolu nüfuz bölgelerine ayrılarak, İtalyanların, Fransızların ve İngilizlerin yönetimine veriliyor, İstanbul ve Marmara Bölgesi uluslararası statü altına alınıyordu. Türklere bırakılan bölge ise egemenlik hakları en ağır şekilde sınırlanmış olan Ankara ile Kastamonu vilayetlerinden ve civarından ibaretti. Osmanlı’nın maliyesi, adliyesi, savunması ve tüm kurum ve kuruluşları yabancı kontrolü altında olacaktı. Kapitülasyonlar genişletilerek Türk milleti köle konumuna, yabancılar ve gayri Müslim ahali de Türk milletinin efendisi statüsüne getiriliyordu. Zavallı bir kukla konumuna indirgenen Padişah ve hükümet, uluslararası kontrol altındaki İstanbul’da ikamet edecekti.

BATI, TÜRK ULUSU KAVRAMINI LOZAN SONRASINDA KABUL ETTİ

(U.D.): Ama bir şey unutulmuş. O da büyük önder Atatürk’ün bu feci kaderi Kurtuluş Savaşı zaferiyle önleyeceği ve böylece Türk Ulusu’na can vereceği!..
(Ş.E.): Evet. Lozan Antlaşması’nın en önemli işlevlerinden biri de, “Türk Ulusu”, “Türk Milleti” kavramının kabul edilmesine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tek ulus, yani “üniterlik” temeline dayandırılmasına zemin hazırlaması olmuştur. İsmet Paşa, çok ağır baskılara rağmen Lozan’da etnisite ve dil konularına girilmesini reddetmiş ve Müslüman olmayanlar dışında azınlık kabul etmemiştir. Bu tutumla güdülen amaç, Türkiye Cumhuriyeti’ni “kültür ulusçuluğu” üzerine inşa etmekti. Nitekim, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, kökenlerine bakmadan bireyleri ortak bir kültüre mensup oldukları bilinci etrafında toplamak ve onları tek ulus yapısı içinde kaynaştırıp bütünleştirmektir. Esasında bu bilinç, bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasının dayandığı ve toprakları üzerinde egemenlik ve bağımsızlığını sağlayan temel ögedir.

EGE DENİZİ’NDEKİ ADALARI LOZAN ANTLAŞMASI DEĞİL OSMANLI VERDİ

(U.D.): Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’de, “Şöyle bağırsan sesinin duyurulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. İşte bunun nedeni, o anlaşmada masaya oturanların, bunun hakkını vermemeleridir” demişti. Bu eleştiride haklılık payı var mı?
(Ş.E.): Tamamen haksız!.. Çünkü Cumhurbaşkanı’nın iddia ettiği gibi Ege Denizi’ndeki adalar Lozan’da elden çıkarılmadı!.. 12 Adalar, Osmanlı Devleti’nin 1912’de imzaladığı Uşi Antlaşması ile İtalya’ya bırakılmıştı. Kuzey Ege adalarına gelince, bunları Balkan Savaşları sırasında Yunanistan, Averof zırhlısıyla tek kurşun atmadan işgal etmiş ve asker çıkarmıştı. Osmanlı’nın buna karşı koyacak donanması yoktu.

(U.D.): Peki, Lozan’ın yenilgi gibi gösterilmek istenmesinin ikinci sebebi nedir?
(Ş.E.): Esas hedef Atatürk’tür... Atatürk sevgisi halkımızın kalbinde kök saldığı için Atatürk’e doğrudan hücum etme yerine, onun eseri ve Türk Milleti’nin tarihindeki en büyük siyasi zafer olan Lozan Antlaşması kötüleniyor. Bu şekilde Atatürk itibarsızlaştırılmak isteniyor. Son yıllarda Atatürk’e ve devrimlerine karşı yoğun bir karalama ve itibarsızlaştırma kampanyası yürütüldüğüne tanık oluyoruz. Bu çevreler Atatürk’ü diktatör, faşist ve din düşmanı olarak ilan etmek hususunda birbirleriyle yarışıyor. Atatürk’e karşı tahammülsüzlüğün çarpıcı örneklerini bu ülkenin başbakanının “iki ayyaş” söyleminde ve yeni açıklanan müfredat programında Atatürk’e “göstermelik ve içi boşaltılarak yer verilmesinde” görüyoruz.

(UD): Bu tahammülsüzlük nereden kaynaklanıyor?

BATILI DEVLETLER TÜRKLERE KARŞI LOZAN’DA BOYUN EĞDİLER

(ŞE): Bu tutumun arkasında, laik hukuk sistemine dayalı bir siyasal yapıya sahip Cumhuriyet’le sağlıksız bir hesaplaşma duygusu yatıyor!.. Bakınız, İngiltere’nin ünlü Başbakanı Winston Churchill hatıratında, “Lozan Antlaşması Sevr Antlaşması’yla yapılmak istenenin tam tersini gerçekleştirmiştir. Türklere kendi barış koşullarını dayatmak ve Türk Ulusu’nu tahrip etmek isteyen büyük devletler, şimdi Türklere boyun eğmek durumunda kalmışlardır” diyerek, Lozan’da Batı’nın, Atatürk Türkiyesi karşısında başını eğdiğini teslim etmiştir. Bu nedenle, asılsız ve mesnetsiz iddialarla Atatürk’ü Lozan Antlaşması üzerinden itibarsızlaştırmaya çalışma girişimlerini etik bir davranış olarak bulmuyor ve kınıyorum.
Bu düşüncelerle, Lozan Antlaşması’nın 94. Yıldönümü’nde, büyük devlet adamlığı ve askeri dehasıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün ve Lozan müzakerelerini örnek bir dirayetle yürüten ve ülkemizde çok partili dönemi başlatan İsmet İnönü’nün aziz hatıraları önünde minnet ve şükran duygularıyla eğiliyorum.

(U.D.): Ben de duygularınıza katılıyor ve “Ulusumuz, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan Lozan Antlaşması’nı unutmamalı ve unutturmamalıdır” diyorum!..