Geçenlerde yılların başarılı şovmeni Mehmet Ali Erbil’in, Kıbrıs’taki bir kumarhanede, (Casino) 500 bin lira civarında para kazandığı haberini okurken, aklıma sevilen şarkıcı Serdar Ortaç’la ilgili benzer haber geldi.
Yaklaşık bir yıl önceki haberde Serdar Ortaç’ın aynı kumarhanede Mehmet Ali Erbil kadar para kazandığı duyurulmuş, böylece kumar ve kumarhane reklamı yapılmıştı!..
Türkiye’dekiler kapandığı için, kumarhaneler, yıllar önce yakın ülkelere, özellikle de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne taşındılar.
Böylece bu turizm cenneti kısa sürede bir kumar cennetine dönüştü!..

*  *  *

Aklınıza “Peki Türkiye’dekiler niçin kapanmıştı” sorusunun geleceğini bildiğim için hemen anlatayım.
Hürriyet’te çalışırken, gazetenin o dönemdeki sahibi merhum Erol Simavi, çok önemli bir konuyu paylaşacağını söyleyerek yanına çağırdı. Erol Bey bağımsız ve meslek ilkelerine çok saygılı bir patrondu. Genel Yayın Yönetmenimiz (basın şehidi) Çetin Emeç’in hep manşetlere taşıdığı haberlerime asla müdahale etmezdi. Görüşmemizde lüks otellerde “Casino” adı altında faaliyet gösteren kumarhanelerde dönen dolapları, yapılan hileleri ve halkın nasıl soyulduğunu anlattı. Bunların yakında orta halli insanlarımızın yaşadıkları semtlere yayılarak sosyal felaketlere yol açacağını belirtip, bunu önlememiz gerektiğini söyledi. Bu bilgileri kendisine bir kumarhane sahibinin verdiğini vurgulamayı da ihmal etmedi. Ayrılırken ”Araştır, sözlerimin doğruluğunu sen de göreceksin” dedi.
Nitekim anlattıklarını doğrulayan bir gelişme İstanbul’un Topkapı semtinde yaşanmış, üç yıldızlı bir otele, “Casino” açma izni verilmişti.

*  *  *

Hemen kolları sıvayıp çalışmaya başladık.
Geceleri kumarhaneleri dolaşıyor, sabaha doğru da Topkapı’daki otelin önüne giderek, cebindeki tüm parasını kaptırdığı gibi, üstüne bir de senet imzalamak zorunda bırakılan kumar tutkunlarıyla konuşuyorduk. Görüntüler öylesine acıydı ki, anlatamam. Saşkınlıktan ceketini ters giyen, tek ayakkabısını orada unuttuğunun bile farkında olmadan sokağa çıkanlarla karşılaşıyorduk!..

*  *  *

Araştırmayı derinleştirdikçe, kumarhanelerde tezgahlanan oyunları ve hileleri de ortaya çıkarıyorduk. Örneğin bir kumarhanede elektronik kumar makinelerinin bakımını üstlenen bir teknik görevli “tek kollu canavar” olarak bilinen makinelerin elektronik beyinleriyle oynayarak orijinal kazanma oranlarını değiştirdiğini ve sürekli “Casino” sahibine kazandıracak hale getirdiğini itiraf ediyordu. Hem de kameralar önünde ve uygulamalı olarak!..

*  *  *

Kısa sürede kazanan tek kişinin kumarhane patronları olduğunu belgelemiştik.
Elimizde neler yoktu ki? Ocakları sönenler, yuvaları yıkılanlar, işinden gücünden olanlar, senetle borçlananlar, tapularını kaptıranlar, çaresizlikten intiharı düşünenler, verecek hiçbir şeyi kalmayınca kolu bacağı kırılıp otoyollara atılanlar!...
Belgelediğimiz bu gerçekleri Hürriyet’te manşetten yayımlamaya başladık. Ardından da çok izlenen televizyon programları yaptık.
O tarihte, erdemli bir siyasetçi olduğundan asla kuşku duymadığımız, Vefa Lisesi’nden okul arkadaşımız Mustafa Tınaz Titiz, Kültür ve Turizm Bakanı idi. Dürüst bakan Titiz, ilk iş olarak Türk vatandaşlarının kumarhanelere girmelerini yasakladı.
Böylece tarihe, halkın kumarhaneciler eliyle soyulmasını engellemeye çalışan ilk bakan olarak geçti.

*  *  *

Ancak “Horhor Çeşmesi” gibi akan ve vergilendirilmeyen kara paraları gayrimenkuller ve çok değerli ressamların tablolarına yatırarak aklamaya alışmış olan kumarhaneciler, bu ballı kazançtan vazgeçmeye asla niyetli değildiler.
Nitekim, Tınaz Titiz’in bakanlıktan ayrılmasından sonra “Casino”ları, kısa sürede tekrar “eski hamam, eski tas” haline getirdiler.
Aralarından Ömer Lütfü Topal adında bir “Kumarhaneler Kralı” bile çıkardılar.
Kazanılan paraların inanılmaz boyuta varması ve kokain gibi uyuşturucuların da girmesiyle, kumar lobisi giderek siyasete de ağırlığını koymaya başladı. İşte ne olduysa bu aşamada oldu. Ömer Lütfü Topal, Ankara’daki kimi etkin çevrelere milyonlarca dolar dağıtmasına karşın adını ölüm listesinden çıkartamadı ve bir gece evinin önünde gerçekleşen infazdan kurtulamadı.
“Su testisi su yolunda kırıldı” demedik ve devletin bu cinayeti de aydınlatması için çok uğraştık. Mahkemelerde tanıklık yaptık, ancak tüm çabamıza karşın başarılı olamadık.

*  *  *

Ömer Lütfü Topal’ın infazından sonra diğer büyük “Casino”cu Sudi Özkan, çareyi yurt dışına, ta Karayip Adaları’na kadar gitmekte buldu. Sami Hoştan ve Ali Fevzi Bir ise “Susurluk Çetesi”nden yargılanıp hüküm giydiler ve cezaevine girdiler.
Bu konuda öylesine dolu ve öylesine bilgiliyim ki, kitap değil, kitaplar yazabilirim.

*  *  *

Antalya Lara’daki bir otelin kumarhanesi önünde saatler boyu şakağına dayadığı silahla bir Allah’ın kulunun gelip kendisini intihardan vazgeçirmesini bekledikten sonra kafasına kurşunu sıkan kumar kurbanının yürek yakan görüntüleri ise, yıllar boyu rüyalarımı bölen kâbusum oldu.

*  *  *

Sonuçta dürüst ve cesur bir siyasetçi daha çıktı. Kültür ve Turizm Bakanı Bahattin Yücel, kumarhane lobisinin “Buralar kapatılırsa yer altı kumarhaneleri hortlar” şeklindeki gerçekle hiçbir ilgisi olmayan yönlendirme çabalarına aldırmadan “Casino”ların kapısına kilit vurulması kararını aldı.

*  *  *

Yaşanmış bunca acıya ve toplumsal felaket boyutuna varan soyguna rağmen Mehmet Ali Erbil ve Serdar Ortaç’ın suç teşkil eden kumarhane reklamına alet olmalarını üzüntüyle izliyor, onların da bu illetten bir an önce kurtulmalarını diliyorum.
Tek kollu canavarlara ve rulet masalarına servetlerinden sonra hayatlarını da bırakacak olan bağımlılara da, kumarda tek kazananın kumarhane sahipleri olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum!..