Türkiye, 3 Kasım 2002 seçimlerine doğru koşuyordu.
Anketlerde Tayyip Erdoğan’ın Genel Başkanlığını yaptığı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) birinci, Deniz Baykal’ın liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise ikinci sırada görünüyordu.
Seçimlere kısa bir süre kala, önce Erdoğan’a “Sizi ve Deniz Baykal’ı bir tartışma programında buluşturmayı düşünüyorum. Kabul eder misiniz” diye sordum. Hiç düşünmeden “Sizin dürüst ve tarafsız bir yönetim sergileyeceğinizden kuşku duymuyorum. Tabii ki katılırım” dedi.
Deniz Baykal da kabul edince, “Büyük Buluşma” adını verdiğimiz programın hazırlığına başladık.

*  *  *

Erdoğan ön görüşmeler için günümüzün Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik’i, Baykal da kamuoyu araştırmacısı Bülent Tanla’yı görevlendirdi.
Ömer Çelik, gazetedeki köşe yazılarında, hazırlanan parti programında ve benimle olan görüşmelerinde, AKP’nin iktidara gelmesiyle, ülkenin muhafazakar-laik sentezini gerçekleştirme şansını yakalayacağını ve böylece çok rahatlayacağını ifade ediyordu.
Ona göre, çevrede yaşayan muhafazakar, mütedeyyin kitle, merkezi doldurma iddiasındaki AKP iktidarıyla birlikte sistemden pay alarak modernleşecek ve katı laik toplum katmanlarıyla buluşarak Cumhuriyet’in başlangıcından bu yana bir türlü sağlanamayan kaynaşma gerçekleşecekti.
Ömer Çelik bunları anlatırken “İşte bu sentez çatışmanın sonunu getirecek” diyordu.

*  *  *

İki liderin de adil yönetim anlayışım nedeniyle tebrik ettikleri “Büyük Buluşma” gerçekleşti, seçimler oldu ve AKP tek başına iktidar koltuğuna oturdu.

*  *  *

Aradan 14 yıl geçti...
Ömer Çelik’in gururla savunduğu “sentezden, rahatlamadan, huzurdan, oluşmasını özlemle beklediğimiz muhafazakar-laik kaynaşmasından” eser var mı?
Tam tersine, gerilim dolu, kutuplaşmanın doruğa çıktığı, iktidar gibi düşünmeyenlerin başına her an her türlü kötü şeyin gelebileceği bir Türkiye oluştu!

*  *  *

Kısa bir süre öncesine kadar Kültür Bakanı olan Ömer Çelik’e gelince...
Halkın beğeniyle seyrettiği televizyon dizileriyle sinema filmlerinde başarıyla oynayan birçok oyuncunun yetiştiği kültür ve sanat kurumu olan Müjdat Gezen Sanat Merkezi kundaklandıktan sonra bir geçmiş olsun telefonu bile etmedi!

*  *  *

Sevgili okurlarım,
Mesele Müjdat Gezen, o, bu, şu meselesi değil.
Mesele başka!
İstiyorlar ki, Müjdat Gezen gibi muhalif sanatçılar olmasın, herkes biat etsin!..
Ama bunu söylerken bir şeyi unutuyorlar!
Müjdat gibi seyirciden başka hiçbir gücün önünde eğilip bükülmeyen bir avuç yiğit ismin “Sanatkar el öpmez, sanatkarın eli öpülür” diyen Mustafa Kemal’in askeri olduklarını!..