Önceki gece, SÖZCÜ’yü anlatmayı düşündüğüm bir yazı için arşiv çalışması yaparken Şırnak’tan yüreğimizi yakan haber geldi. Helikopter kazasında birbirinden değerli 13 Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubunu şehit verdiğimizi öğrenince kahroldum. Kendimi biraz toparladıktan sonra, medyadaki şehit haberlerini taramaya başladım. Bir kez daha gördüm ki, bugün bir terör örgütüyle bağlantılıymış gibi gösterilmeye çalışılan SÖZCÜ, tüm yayın organları arasında terörle mücadeleye en büyük desteği veren, şehitlerin ardından en anlamlı ve en saygı dolu haberleri yapan gazete olmuş!..

*  *  *

Şehitlerimizi rahmetle anıp, acılı yakınlarına, TSK’ya ve ulusumuza baş sağlığı diledikten sonra, bu gazete hakkında bilemediğiniz bazı gerçekleri anlatmayı sürdüreyim.

*  *  *

2011 sonları...
Star Televizyonu’nda Haber Dairesi Başkanıyım. Yüz milyon dolardan fazla para harcanmasına karşın, dizi ve programları bir türlü reyting alamayan televizyonun haberlerini, değerli kardeşim Yılmaz Özdil’le başarıdan başarıya koşturuyoruz. Öyle ki aynı yıl yapılan genel seçimlerin sonucunu, her siyasi görüşten seyirci, yani tüm Türkiye, Star TV ekranlarına kilitlenerek izliyor. O geceki yayınlarımız tüm kanalları açık ara geride bırakıyor.
Ama Aydın Doğan, küçülmeye zorlandığı için, Star TV’yi Doğuş Grubu ve NTV’nin sahibi Ferit Şahenk’e satma kararı alıyor. Satışın ardından Şahenk, Yılmaz’la bana bir teşekkür bile etmeden kadro oluşturmaya başlıyor.
Aydın Doğan beni kovmuyor! Son görüşmemizde, yayıncılığımı ve kişiliğimi ne kadar takdir ettiğini belirttikten sonra “Star Televizyonu ölüydü, sen ölüyü dirilttin” diyor. Bu arada Kanal-D ve CNNTürk’te kadroların dolu olduğunu, bu nedenle sadece Hürriyet’te spor yazıları yazdırabileceğini söylüyor!
Bu öneriyi kabul edemeyeceğimi belirterek, yıllardır severek çalıştığım Doğan Grubu’na veda ediyorum.

*  *  *

Yaşadığım bu süreci anlattığım çok satan kitabım “İyi Uykular Sayın Seyirciler” üzerinde çalışırken, SÖZCÜ’nün sahibi Burak Akbay arayıp bir öğle yemeğine davet ediyor.
Bu arada kadim dostum Emin Çölaşan da köşesinden SÖZCÜ’de yazmam için çağrıda bulunuyor.
Burak Bey daha yemeğe başlamadan, SÖZCÜ ailesine katılmamı istiyor.
Yemek boyunca paradan puldan hiç konuşmuyoruz. Ona yaşadığım sıkıntıları, iftiralarına hedef olduğum o zamanki adıyla “Cemaat”in beni cezaevine tıkmak için fırsat kolladığını, bu nedenle gazetenin de başını belaya sokabileceğimi anlatıyorum.
Burak Akbay gülerek dinledikten sonra “Merak etmeyin” diyor. “Bu gazetede yazarlara hiçbir müdahale olmaz. Arkadaşlarımız toplumun gerçekleri öğrenme hakkına evrensel meslek ilkeleri doğrultusunda hizmet ettikleri için yazılarını özgürce kaleme alırlar. Biz de bu ‘Cemaat’ denilen çetenin hedefindeyiz. Çünkü Ergenekon ve Balyoz gibi kumpaslarla zindana atılan yurtsever, Atatürkçü subaylar, aydınlar, gazeteciler ve siyasetçilerin suçsuz olduklarını savunuyoruz. Bizim kırmızı çizgilerimiz; bayrağımız, Cumhuriyetimiz, vatanımızın devleti-milletiyle bölünmez bütünlüğü ve Büyük Önder Atatürk’tür. Sizin de bu ülkeyi ne kadar sevdiğinizi, Cumhuriyet ve Atatürk devrimlerine gönülden bağlı olduğunuzu biliyoruz. Bu özellikleriniz, dürüst ve cesur kişiliğiniz nedeniyle sizi SÖZCÜ’ye davet ediyoruz...”
Burak Bey’in önerisini hiç düşünmeden kabul ediyor ve Mayıs 2012’de SÖZCÜ’ye yazmaya başlıyorum. Arkamdan sevgili Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil de SÖZCÜ ailesine katılıyor.
Ve SÖZCÜ’nün tirajı füze gibi yükseliyor.

*  *  *

İşte yurtsever, cesur gazetecilerin buluştukları, medyada bağımsızlığın son kalesi SÖZCÜ, şimdi yargıya FETÖ’ye karşı en büyük mücadeleyi veren yayın kuruluşu olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Tıpkı Türkiye’nin arkalarından ağladığı Şırnak şehitlerinden Tümgeneral Aydoğan Aydın ve Jandarma Yarbay Songül Yakut’un, iftiralara karşı vermek zorunda bırakıldıkları mücadelede olduğu gibi...