Geçenlerde bir dostumla Çeşme’de, denize bakan bir otel verandasında sohbet ederken, cep telefonuma Yunan Sahil Güvenlik botlarından bir Türk yük gemisine ateş açıldığı haberi düştü.
Meslekten arkadaşım “Hiç şaşırmadım” diyerek başından geçen çok düşündürücü bir olayı anlatmaya başladı:
“Bayramda ucuz bir turla Yunan Adaları’nı dolaşıyorduk. Gemimiz bir adaya yanaşırken, bagaj bölümüne teslim ettiğim bavulumdan bir şeyler almam gerekti. Danışmadaki görevli “Biraz bekleyin. Sizi oraya götürecek yetkiliyi çağırayım” dedi. Çok geçmeden iri kıyım biri geldi. Birlikte bagaj dairesine gittik. Onun gözetiminde eşyamı alıp yukarıya çıkarken, Yunan Deniz Kuvvetleri’nde SAT komandosu olduğunu söyledi. Bizim gemide 4 kişiymişler. Tüm yolcu gemilerinde olası terör eylemlerine karşı, SAT komandoları ve anti terör timleri görev yapıyormuş...”

* * *

Dostum yaz kış yaşamını sürdürdüğü Çeşme’deki turistik işletmelerin geçen yılın aynı dönemine oranla yarı yarıya boş olduklarını, bu nedenle masraflarını bile çıkaramadıklarını belirterek “Gördüğüm kadarıyla Avrupa turizmi tümüyle Yunanistan kıyılarına ve adalara kaymış. Buna zengin Rus turistler de dahil... Bize gelenler ise kuru kalabalık. Yani para bırakmayanlar...” deyip devam etti:
“O ana kadar gayet kibar bir şekilde konuşan deniz komandosu, işsiz bir Türk televizyon habercisi olduğumu öğrenince, birdenbire küstahlaşıverdi. Bana sürekli olarak yeni işgal ettikleri adalarda kalıcı olduklarını, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahale etme gibi bir düşüncesi varsa bundan derhal vazgeçmesi gerektiğini, zira karşı koyma konusunda her türlü hazırlığı yaptıklarını söylüyor, açıkça meydan okuyordu. Küstahlığı dayanılmaz boyuta varınca sözünü kesip “Anlaşılan siz 9 Eylül’den ve Kardak Kayalıkları’nda uğradığınız ağır yenilgiden gereken dersi almamışsınız. Eğer gerginliği tırmandırma gibi bir niyetiniz varsa şunu unutmayın; geldiğiniz gibi gidersiniz...” dedim.
“Peki sen bunları söyleyince yarma sustu mu?..”
“Ne gezer!.. Tam tersine, küstahlık çıtasını daha da yükseltip ‘O günler çok geride kaldı. Kardak’taki kahramanlarınız artık yoklar!.. Türk Silahlı Kuvvetleri’nden bize sığınan darbeci subayların anlattıklarından, donanmanızın bize Kardak’ta o büyük acıyı yaşatan güçte olmadığını biliyoruz. Aradan geçen süre içinde ordunuz zayıfladı, biz ise güçlendik...”

* * *

Arkadaşım, biraz ötemizdeki büyük otelin güzelim plajındaki boş şezlonglara bakarak derin bir nefes aldı.
“Söyledikleri çok ağrıma gitmişti. O anda içimden adamın boğazına sarılmak geldi. Ama sonrasında bana yaşatacaklarını düşününce vazgeçtim. Sadece “Söylediklerinizi tümüyle iade ediyor ve yine tokadı yiyerek pişman olacağınızı hatırlatıyorum” dedim.
Sonra da, tatilimi yarıda kesip ilk gemiyle geriye, vatanıma döndüm...”

* * *

İkimiz de susup kaldık.
Bir süre süt gibi köpükler saçarak kıyıya vuran dalgaları seyre daldık.
Konuşmuyor ama ikimiz de, küstah komandonun bu cesareti, bir zamanlar coğrafyasının en büyük caydırıcı gücüne sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, bu iktidar döneminde bilinçli olarak yapılan kumpaslardan ve bunlarla önü açılan FETÖ’cü hainlerin indirdiği darbelerden aldığını düşünüyorduk.