Hindistan’dan döndü, ayağının tozuyla 33 aydır adımını atmadığı AKP Genel Merkezi’ne gitti, gözyaşları içinde imzayı attı veee... Partili Cumhurbaşkanı oluverdi...
-21 Mayıs’ta da genel başkan olacak inşallah!..
Geçenlerde yazmıştım, AKP’de özellikle referandumdan sonra “depremin ayak sesleri” en sağır kulaklar tarafından duyuluyordu... Karşılıklı suçlamalar, gruplaşmalar, sosyal medyaya akseden hakaretler, parti içinde ve iktidarın, Saray’ın etrafında kümelenen yandaşlar arasında ciddi bir ayrışmanın yaşandığını gözler önüne seriyordu...
Cumhurbaşkanı, işte bu nedenle partinin başına geçmek için çok acele etti. Kanımca, epey zamandır kafasında şekillenen planı bir an önce hayata geçirmesi gerektiğini gördü Tayyip Bey...
-Yoksa durum kangren haline dönüşecek gibi görünüyordu!..
Hindistan dönüşü söylediği “barut yüklü” açıklamalara birazdan değineceğim; ancak partiye üye olduktan sonra yaptığı konuşma da az buz değildi... öncelikle Tayyip Bey dürüst davranıp, “bu ayrılık aslında sadece bir resmi ayrılıktı. Muhabbetimiz rüzgara göre yön değiştirmez” dedi. Türkçeye çevirirsek; en başından beri, 979 gündür, yani tarafsızlık yemini ederek göreve başladığından bu yana “sevdam, aşkım, yuvam, beşinci çocuğum” dediği partisine tarafsız kalmadığını açıklamış oldu!..
-Aslına bakarsanız, bu da malumun ilanıydı!..
Partili Cumhurbaşkanı olarak en vurucu sözlerini de bir zamanların dava arkadaşı, AKP’nin 2 numaralı kurucusu Abdullah Gül için söyledi:
-Bugüne kadar bu davaya, partiye sırtını dönüp de iflah olan kimse görmedim!..

“Tekkeye mürit aramıyoruz!..”


Uluhiyet nedir? İlahlık vasfı veya tanrılık vasfı demektir!..
İşte Tayyip Bey Hindistan’dan dönerken, uçakta bu sözcüğe vurgu yaptı!.. Biliyorsunuz son günlerde özellikle yandaş kalemler arasında “İslamcı olanlar, olmayanlar”, “Reisçi, rantçı” tartışmaları bol hakaret ve küfür eşliğinde, üstelik giderek artan dozda seyrediyordu... Milliyet gazetesinden Nagehan Alçı bu konuyla ilgili soru sordu.
Alçı, kendi yorumuyla “Erdoğan’ın keskin bir yorumdan kaçınarak, yumuşak geçiş yapacağını” düşünüyordu ama tam tersi oldu; Tayyip Bey son derece sert ifadelerle “birilerini” yerden yere vurdu!.. Örneğin şu mesajı verdi:
-AK Parti’yi destekleyen iki kanat yok. AK Parti’yi hâlâ destekleyen yazarlarla, geçmişte desteklemiş ve zaman içinde belli hadiselerde zoru görünce davayı satmış yazarlar var!..
Off ki of! Karalar bağlamış, öfke ve üzüntüden ne yapacağını şaşırmış yandaşların kıvranışını yanı başlarındaymış gibi görebiliyorum ve de çok merak ediyorum, ne yazacaklar, yazabilecekler!..
Cumhurbaşkanı burada da bırakmadı; kimleri işaret ettiğini gayet açıkça belirtti de... İslamcı olanların atıldığı, İslamcı olmayanların getirildiği yorumlarına değinerek şunları söyledi:
-Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki, esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır!..
Tayyip Bey bu sözlerle de yetinmedi, “kimsenin, kendisi de dahil, başkasını yanlış olarak nitelendirmeye hakkının olmadığına” vurgu yaptıktan sonra bir takım adreslere şu mesajı verdi:
-Hele hele çok ağır olacak ama uluhiyet davasına da kimse girmesin!..
Cumhurbaşkanı üzerinden yıllardır “uluhiyet davası” güden, haşa huzurdan onu ilahlaştıran çevreler ve tipler olduğunu zaten biliyorduk; ilk kez kendi ağzından rahatsızlığını görmüş olduk, iyi de oldu!..
Ayrıca önümüzdeki dönem kimlerin forsunu yitireceği, hangi yandaşların öne çıkacağı, daha da önemlisi milliyetçiliğin kimselere bırakılmayacağı ve ABD-İsrail çizgisiyle arada pürüz kalmayacağı da belli oldu!..
Baksanıza İslamcı yandaşların yüklendiği Cem Küçük, Cumhurbaşkanı’nın bu konuşmasının hemen ardından hem de isim vererek kendisine saldıranları istifaya çağırdı!..
Kısacası “İslamcı” yandaşlar fena bir gol yedi!..
-Bakalım nasıl çıkaracaklar!..

RTÜK’ün gücü yetmez!..


Biliyorsunuz, Kanun Hükmünde Kararname ile “evlilik programlarının” kaldırıldığı iddia edilmiş, sonrasında doğru olmadığı söylenmişti...
AKP’ye yakın isimlerde Fatih Tezcan sosyal medyadaki hesabından “RTÜK’ün ATV’deki evlilik programını kaldırmaya gücü yetmeyeceğini” yazdı, iyi mi!.. Daha da ileri gitti, şöyle yazdı:
-RTÜK yöneticileri harcanırlar!..
Tezcan “Sizce bu ülkede herhangi bir konuda Turkuvaz Grubu ve ATV’ye müdahale edebilecek siyasi güce sahip özerk bir kurum var mı?” diye sorduktan sonra, dudak uçuklatacak şu bilgileri paylaştı:
-ATV dahil, tüm kanallardaki evlilik programlarında dönen reklam vesaire paralarından haberiniz var mı? Bir dostum “kimse inanamaz” demişti!..
Muhafazakar hedef kitleyi ekrana mıhlamak için İzmir erkeklerinin “yakından” tanıdığı bir hatunun ekrana başörtüsü ile çıkarıldığını ve saf halkımızın da bunu yediğini ileri süren Tezcan, kanalların başta ATV olmak üzere bu ahlaksız rol model oyunları sayesinde hem dindar kesimi ahlaksızlaştırdıklarını hem de korkunç paralar vurduklarını yazdı!..
Bu programların kaldırılması için devlet ihalelerini alan ATV’nin sahibi Kalyoncular’ı ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikna edebileceğini ama onun da bu gruba müdahaleyi hiç tasvip etmeyeceğini anlatan Fatih Tezcan mesajını şöyle tamamladı:
-Kısacası; bu ülkede Turkuvaz Medya istemeden Turkuvaz Medya’ya program yaptırtacak, kaldırtacak biri yok!..
İşte bu kepazeliğin içeriden görünüşü, perde arkası böyle... Siz dışarıdan nasıl görüyorsunuz eyy okuyucu?!..