Olmaz dedik, ne kadar eğilsen de, diz çöksen de olmaz, yaranamazsın dedik, “sarı öküzü” verdikten sonra artık teslimsindir dedik...
Ama dinletemedik!.. Korku dağları bekler misali, “ne istendiyse veren”, bir zamanların “Amiral Gemisi” Hürriyet Gazetesi ve tabii bilumum Doğan Grubu giderek küçüldü, cüceleşti, zavallılaştı...
Öyle ki, iktidarın adamı pozundaki tetikçilerin “şunu at”, “bunu alma”, “o manşet hiç olmamış” türünden talimatlarına bile “eyvallah” deyip, zavallılığının altına adeta imza atıp resmileştirdi ne yazık ki...
Ancak her “peki” dediğinde biraz daha battı... Emin Çölaşan’la başlayan, Özdemir İnce, Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil’le süren “kurban törenleri” sonucu iş geldi temsilcilere, muhabirlere kadar dayandı, yine de bir türlü şöyle istediğince yaranamadı, rahat bir nefes alamadı...
Patron damadının, saray damadı ile yazışmaları, bu yazışmalardaki üslup, istek ve yeni “kurban töreni” tekliflerini okuduğumda benim yüzüm kızardı!.. Patron damadı, “tek başıma kaldım ama savaşa devam. Ankara Temsilcisi Deniz mutlaka gidecek. Sırada Genel Yayın Yönetmeni Sedat var. Yerine Ahmet Hakan’ı önereceğim” diyordu mesajlarında.. Önce kendisi gitti bu skandal ortalığa döküldüğü için ama dediği de çıktı; 15 Temmuz darbe girişimi sonrası “Deniz gitti, Hande geldi!”
Yıllar içinde milyar dolarlara varan para cezaları kesilen, “kedi-fare” oyununda sürekli fare rolü üstlenen doğan Medya Grubu ne yaptıysa olmadı, 20 yıllık genel yayın yönetmeni Ertuğrul’u feda etti olmadı, yerine gelen Enis, üstelik pek uyumlu, pek dikkatli davranmasına karşın yaranamadı, onun da “kellesi” sunuldu yine olmadı, yerine gelen gayet mülayim, gitar ustası Sedat bile kesmedi, son günlerini sayıyor!..
Bir, iki eski kalem dışında elinde yazar da kalmadı... Sade suya tirit, iktidar güzellemeleri yapan, yandaş medyadan transfer edilmiş ya da kalemini iktidarın “okşanmasına” adamış “yazar” sıfatlı muhteremlerin istilasına uğradı amiral gemisi..
-Gemiyi, elbirliğiyle “Taka” haline dönüştürmeyi başardılar!..

Bakın sırada kimler var!..


Doğan Grubu, 1 Kasım 2015 seçimlerinin hemen ardından aman dilemişti oysa..
Birinci sayfasından epey acıklı bir mektup yayınlayıp adeta özür dilemiş, her şekilde hükümetin arkasında olacaklarını ilan etmişti...
Hürriyet’in emekli genel yayın yönetmeni de daha gece yarısı, sonuçlar belli olur olmaz, tavrını şöyle açıklamıştı:
-Artık fabrika ayarlarıma geri dönüyorum!..
Nitekim aynen uyguladılar verdikleri sözü; uyguladılar ama istekler, yaptırımlar, baskılar sona ermedi; “kurban törenleri” artarak devam etti. Hele 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kıyım üstüne kıyım yapıldı...
Ancak ne yaparsa yapsın olmuyordu yine de; son olarak “en büyük Türk büyüklerinin” hiç haz etmediği Washington temsilcisinin de ipi çekildi, yerine “uslu, cici röportaj” ustası Cansu gönderildi ABD’ye...
Gazeteciler sitesinde yazan Nuran Yıldız’ın önemli bir gazeteciden aldığı duyuma göre bu yapılanlar da kesmemiş iktidar mahfilini; öncelikle zaten beklenen genel yayın yönetmeni değişikliği olacakmış . İddiaya göre, Sedat Ergin gidecek, uzun zamandan beri saray ve iktidarla “iyi ilişkilerini” geliştiren Fikret Bila gelecekmiş!.. O koltuğa oturabilmek için köşesini iktidarın tüm unsurlarına vakfeden Fatih Çekirge maalesef kabul görmemiş, ne yazık!..
Asıl bomba diğer iki isim; Nuran Yıldız, Mehmet Yılmaz ve Ertuğrul Özkök de gidici diye yazmış. Başkanlık rejimine “Hayır” diyen bu iki isim de yakında kızağa çekilecekmiş!.. Asla ve kat’a yazmaları istenmiyormuş!.. Tarih bile veriyor yazar:
-2. Tur anayasa oylamasından sonra!..
Haberi okuduğumda geçenlerde bir arkadaşımla aynı konu üzerinde yaptığımız konuşma aklıma geldi. “sahiden Hürriyet’e ya da tüm Doğan Medya’ya el koyarlar mı?” sorumu medyayı ve devleti iyi tanıyan bürokrat arkadaşım şöyle yanıtladı:
-El koyup ne yapsın? Yandaş medyanın hali ortada. Böylesi çok daha faydalı. Nasıl olsa ruhunu ele geçirmiş durumda!..
Haklıydı tabii; Amiral gemisi görünümlü bir taka çok daha ehvendi!..

Göz göre göre eriyor!..


Hüsnü Mahalli 25 gündür Cerrahpaşa hastanesinde tedavi altında...
Ancak tutuklu koşullarında... Bir gardiyan ve 5 jandarma gözetimi altında!.. Sağlık durumu ise çok ciddi. Kızı açıklamıştı, felç olma riski bulunduğunu.. Şimdi de avukatı Turan Aydoğan uyardı yetkilileri:
-Sağlık durumu pek iç açıcı değil. Mahalli’nin uygun ve hijyenik koşullarda ve stresten uzak kalması lazım...
Yanında 6 görevliyle hijyenik koşulların sağlanması tabii ki mümkün değil. Stres deseniz zaten boylu boyunca mevcut!. İki ciddi hastalıkla boğuşan, felç riski ve hayati tehlikesi bulunan bir gazeteciye reva görülen muamele bu!.. Cumhurbaşkanı’na ve kamu görevlilerine hakaret(!) suçundan tutuklanan Hüsnü Mahalli tutuksuz yargılansa, tedavisi insanca koşullarda yapılsa olmaz mı?..
-Olmaaaz, Yeni Türkiye Düzeninde bedel ödemeden olur mu hiç?!.