Bu nasıl bir kindir, bu nasıl bir nefrettir, bu nasıl bir sevgisizliktir, bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür, inanın insan olarak anlamaktan acizim...
-Kindar, dindar diye tarif edilen nesle mi aitler bilemiyorum...
Ancak, söylediklerine, yaptıklarına, tavırlarına bakınca bir “ortaçağ karanlığı” ile karşılaşmışım hissine kapılıyorum... Hani bu kırattaki zavallı mahlukatın elinden gelse, “Hayır” diyenlerin tümünü bir çırpıda yok edecekler; artık gaz odaları mı olur, devasa fırınlar mı tercih edilir, çarmıha mı gererler, meydanlarda mı sallandırırlar bu onların çok kısıtlı hayal dünyalarına kalmış...
Bunlardan biri, bir yargıç... Adı Yıldırım Bayrak... Daha bir kaç ay önce HSYK kararnamesi ile İstanbul’dan Ankara Hakimliği’ne atanmış... Asli görevi adalet dağıtmak, önüne gelen davalarda tarafsızlığını koruyarak en doğru kararı vermek... İşte bu muhterem referandum süreciyle birlikte tüm bu asli görevlerinden arınmış, bir “Evet cengaveri” kesilmiş!.. İnsanlar şu ya da bu tarafa sempati duyabilir, bir ideolojiyi benimseyebilir hatta o uğurda çalışabilir de... Ancak adaleti temsil eden bu muhterem, sanırım bir yerlere yaranmak amacıyla çalışma sahası olarak sosyal medyayı seçmiş!.. Bakalım ne tür mesajlar atıp, iç dünyasını dışa vurmuş:
-Necdet Sezer gibileri bir daha Başkan olarak görmek istemiyorsanız EVET...
Millete yedirilmek istenen “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” nin nasıl büyük bir aldatmaca olduğunu bu zatın mesajından anlamanız bir yana, Sezer başkan değil, Cumhurbaşkanı idi!.. Bu referandumdan ise her şeyi tek elde toplamış bir ‘Başkan’ çıkacak!.. Neyse, devam edelim:
-FETÖ de hayır diyor. Hayır cephesi çok renkli!..
Bir de Osmanlı damarları kabarmış olacak ki, Abdülhamit’in torununa sahip çıkıyor. Cumhuriyete olan hıncını da kusarak:
-Nilhan Sultan yalnız değilsiniz. O devirler çoktaaan geçti...
Bunları okuduğumda bir an kendimi bu “hakim” kılıklı hazretin mahkemesinde hayal ettim, tüylerim ürperdi... Bu zat mesajlar ortaya çıkınca kullanıcı adını ve profil fotoğrafını değiştirdi, tüm tweetleri de sildi. O kadar aslan yürekli yani!.. HSYK hakkında inceleme izni verdi. Ne çıkar dersiniz?!..

“Sarhoşların Cumhuriyeti!..”


Bir diğerinin adı Cumali Doğan...
Malatya Akçadağ Meclis Üyesi... O da aslanlar gibi referandumda “Evet” oyları için çalışıyor... Çalışsın, anasının ak sütü kadar helaldir; ancak bu muhterem, çalışmalarını Cumhuriyete küfür ve hakaret üzerine inşa ediyor!.. Şu paylaştığı mesaja bakın:
-94 yıllık sarhoşların kurduğu rüyalar bitti. Tabii ki evet!..
Sövdüklerinin arasında yok yok!.. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’nın tüm kahramanları, kadroları bu sövgüden payına düşeni alıyor doğal olarak!.. Tabii mesaj çok büyük tepki alınca AKP il yönetimi bu herifi apar topar ihraç etmek zorunda kaldı. İl başkanı üyesinin savunmasını şöyle açıkladı:
-Savunmasında Atatürk ve İnönü’yü hedef alarak paylaşım yapmadığını sadece başka birinin attığı mesajı paylaştığını söyledi!..
Hey be aslanım, şu cesarete, şu gözü pekliğe bak, sanırsın Köroğlu mübarek!.. Böylesine alçakça bir mesaj atacaksın, bu ülkenin kahramanlarına “sarhoşlar” diye küfür edeceksin, büyük tepki alınca da kuyruğunu kıstırıp, “valla paylaşımı paylaştım” diye ağlayacaksın...
-Biraz omurgalı olun yahu!..

Kılıçtan geçirmek!..


Bir diğerinin ise adı yok, itin teki...Üstelik babası yaşındaki yaşlı bir adama en ağır küfürleri savurup, üstüne saldıracak kadar da şeref yoksunu bir mahluk!..
İstanbul’da bir İETT otobüsünde referandumla ilgili tartışma yaşandı. Tartışma alevlenince “Erdoğan’a benim canım feda” diye bağıran kişi, yaşlı yolcuya önce sözlü olarak saldırdı, hırsını alamayınca hakaret ederek yumruklamaya kalkıştı. Diğer yolcuların araya girmesiyle otobüsten indirilen saldırgan bakın inerken neler söyledi:
-Nisana kadar ulan sizin sonunuz. Osmanlı gelecek, alayınızı kılıçtan geçirecek!..
İşte size iki güne sığan üç ayrı olay, üç ayrı kişi... Bunlara nasıl bir sıfat takmalı acaba diye düşünürken yakın tarihimizin ünlü simalarından Süleyman Nazif’le özdeşleştirilen bir hikaye geldi:
-Bir yemek sohbetinde söz dönmüş dolaşmış hiç kimsenin sevmediği ahlaksız bir adama gelmiş... Sofradakilerden biri “ne aşağılık bir heriftir, değil mi üstadım” diyerek Süleyman Nazif’e dönmüş. Üstad “Hayır değildir” diye karşılık verince herkes pek şaşırmış; bilirlermiş ki o herifi en çok da Nazif sevmez... “Aman üstadım”, “nasıl olur basbayağı aşağılıktır” denilince Süleyman Nazif cevap vermiş: “Aşağılığın da bir seviyesi vardır, bu
herif çukurdur, çukur!..”
Kıssadan hisse; ne yaparsanız yapın, seviyeden, ahlak ve faziletten taviz vermeyin... Bakarsınız bir çukurun taa en dibindesiniz...
-Çıkmanız hiç de mümkün değildir!..