Adı Mustafa Armağan...
Dedikodularla, ipe sapa gelmez yalanlarla, çirkef iftiralarla bezediği dergisinin adı tam da ruh halini, yaşadığı hayatın özetini yansıtıyor:
-Derin Tarih!..
Yaşamı hep derinlerde geçti... En büyük takıntısı Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet’ti... Pek sevdiği, yanında olmak için parçalandığı, göze girmek, Cemaat’te iyi bir yer kapmak için hakkında kitaplar yazdığı muhterem şahsiyet ise Fetullah Gülen’di! FETÖ’ye övgüler düzen ilk kitabın adı zaten bu şahsın “derinliğini” ortaya koyuyordu:
-Medya Aynasında Fetullah Gülen (Kozadan Kelebeğe!)
Kelebeğin(!) ABD’ye tüydüğü yıl çıkan kitabı Cemaat’in önemli yazarlarından Ali Ünal ile birlikte hazırlamıştı... Hemen ertesi yıl, bu kez Fetullah Efendi için yazılan yazıları derlediği kitabı piyasaya çıkardı:
-Diyaloğa Adanmış Hayat!..
Her iki kitap da Cemaat’in kurduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından basıldı!.. Tabii övgüler yalnızca kitaplarla sınırlı değildi. Dönemin Başbakanı Erdoğan’da bu muhteremin tepkisine hedef olmuş, Cemaat ile savaşın zirveye çıktığı sıralarda Zaman Gazetesi’ne verdiği demeçte şöyle demişti:
-Zaman zaman dışarıdan yardım da alan bir cinayet şebekesi ve eli kanlı örgüt olarak on yıllarca Sünni İslam alemine darbe üstüne darbe indirmiş bulunan Haşhaşilerin yaptıklarını Hizmet Hareketi mensuplarına yakıştırmak, anakronizme düşmek bir yana, hakkaniyetle bağdaşmamaktadır!..
Epey ağır değil mi?.. Karşılığını da alıyordu tabii; Tarih aynası isimli “Derin programını” Cemaat’in kanalı olan Mehtap TV’ye pazarlamıştı bile!.. Ayrıca Zaman Gazetesi de kollarını ardına kadar açmıştı bu muhtereme!.. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yayın bölümü yöneticiliğini de üstlenmişti...
-Ekmek elden su gölden yaşayıp gidiyordu!..

İktidar cenahına transfer!..


Derin tarihçi, 2015 yılı Ekim ayında Zaman’dan ayrıldı, iktidara yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak Gazetesi’ne transfer oldu. İlk yazısının başlığı yeni yuvasında yapacaklarının özeti gibiydi:
-Derin Merhaba!..
İlk olarak ne yaptı dersiniz?.. Süratle geçmişini silmeye başladı!.. Mesela yeni gazetesinin “Yazarın Hayatı” bölümünde arkadaşın yıllar süren Cemaat geçmişi hakkında tek bir satır bile yer almıyordu; ne zaman yazarlığı, ne Gülen’e övgüler düzdüğü kitaplar, ne Cemaat kanallarında yaptığı “derin programlar” ne de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nda üstlendiği görevler, bir ima dahi yoktu!..
Evet, harıl harıl geçmişini siliyordu ancak ne yazık ki arşivler unutmuyordu!.. Geçtiğimiz aylarda “Derin Tarih” adını verdiği dergi kalıntısına Latife Hanım’ın fotoğrafını basıp, altına şu başlığı attı:
-Latife Hanım’ın 91 yıllık mektubu: “Kemal Paşa Çakma Napolyon’dur!..
91 yıl önce “çakma” diye bir sözcüğün olmaması bir yana, Latife Hanım’ın böyle bir mektubu da yoktu, iyi mi!.. Derin tarihçi savcılıkta verdiği ifadesinde mektubun aslının kendisinde olmadığını ancak böyle bir mektubun varlığı ile ilgili duyumları olduğunu söyledi hiç utanıp sıkılmadan!..
Ehh böyle “pek derin” araştırmaları fos çıkınca birileri de onun bir vidosunu sosyal medyada paylaşıverdiler... Videoda sunduğu programda Nietzche’nin “Gülen aslanlar gelmelidir” sözlerini alıntılayıp sonra da şöyle diyordu:
-Acaba bugün o gülen aslanlar nerede, ne yapıyorlar, hangi seyahatlerde geziyorlar. Bunlar herhalde bizim eğitim gönüllülerimizin elinde bir bayrak olarak dünya ufuklarında geziniyor diyebiliriz..
Şu güzellemenin güzelliğine bakınız!..

Arkadaşlarını satan derin tarihçi!..


Daha birçok örnek verebilirim...
Derin tarihçi Armağan külliyatı bile çıkarabilirim ama değmez!.. Bu muhterem aylar önce kendi “kılığında” iki zatla birlikte bir yandaş kanalda yayınlanan “Derin Tarih” isimli programda bu kez Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan’a bulaştı!..
Bu programda öylesine aşağılık, öylesine alçakça sözler söylendi ki, hep birlikte mahkemelik oldular!.. Aynı isimli paçavra derginin 2017 Mayıs sayısında işlenen “Latife Hanım Çankaya’nın ikinci First Lady’si miydi?” sunumuyla hazırlanan programda iftiralar, hakaretler yıvışık gülüşler eşliğinde art arda sıralandı.
Üstelik bu alçakça sözler, inanmayacaksınız ama delil olarak “çok kuvvetli tahminler” üzerine söyleniyordu!.. Programın en hararetli bölümünde Akit yazarı Yavuz Bahadıroğlu pişkin bir gülüşle “Güzel miydi?” diye soruyor, Armağan ise şöyle yanıt veriyordu:
-Gençliğinde güzeldi ancak sonradan şişmanlıyor!..
Bu haysiyetten, onurdan uzak, kindar program sonrası bu üç kafadar savcılığa çağrıldı. Ne yaptılar biliyor musunuz?
-Birbirlerini sattılar!..
Üçü de suçu birbirlerinin üzerine attılar!.. böylesine de şeref ve onur sahibiydiler yani!.. Sonuçta Mustafa Armağan 1 yıl 3 ay hapse mahkum oldu ve cezası ertelenmedi... Süleyman Yeşilyurt da aynı cezaya çarptırıldı ancak onun cezası ertelendi.. Yavuz Bahadıroğlu ise beklemede... İçeri girip girmemeleri umurumda değil:
-Kendi arkadaşını bile satan için ardından söylenen sözler en büyük cezadır!..