-10 Aralık 2016... Saat 22.29.. Yer İstanbul Beşiktaş Vodafone Arena ve Maçka Demokrasi Parkı...
Çevik Kuvvet otobüsünün yanında patlatılan araç ve park yakınında kendisini patlatan canlı bombanın saldırısında 37 polis şehit oldu, 8 yurttaş yaşamını yitirdi...
-17 Aralık 2016... Beşiktaş saldırısından yalnızca bir hafta sonra... Saat 08.45... Yer Kayseri Erciyes Üniversitesi önü... Çarşı iznine çıkan Komando Tugayı er ve erbaşlarını taşıyan otobüse canlı bomba saldırısında 14 askerimiz şehit oldu, 56 kişi yaralandı...
-19 Aralık 2016... Kayseri saldırısından yalnızca 2 gün sonra... Saat 19.30.. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov bir serginin açılış konuşmasını yaparken, Ankara Çevik Kuvvet polisi tarafından canlı yayında katledildi...
-01 Ocak 2017... Suikasttan yalnızca 12 gün sonra... Saat 01.15... Yer İstanbul, Ortaköy Reina Gece kulübü... Elinde otomatik tüfekle tek başına kulübe giren terörist içeride yeni yıl kutlaması yapan insanların üzerine ateş açtı; 39 kişiyi öldürdü, 65 kişiyi yaraladı ve adeta buharlaşarak ortadan yok oldu...
İlk saldırıyla sonuncu arasındaki tarihler dikkatinizi çekti mi; dört büyük saldırının tümü yalnızca 3 hafta içinde gerçekleşti!.. Biri Türkiye’nin başkentinde, ikisi dünyaca ünlü mega kentinde, birisi de ünlü komando tugayının bulunduğu kentinde üstelik askere karşı gerçekleştirildi...
Sonuncusuna, daha yeni yılın ilk saatinde yaşanan katliama bakalım; nasıl gerçekleşti biliyor musunuz?.. Terörist taksi ile geldi, koca silahla etrafı tarayarak içeri girdi, ilk saptamalara göre tam 180 mermi harcadı, 6 şarjör değiştirdi, 7 dakikada işini bitirdi, üstünü de değiştirdi, sonra da yine taksiyle gitti!.. Buna ne derler biliyor musunuz?..
-Terör elini kolunu sallayarak geldi, vurdu ve gitti derler!..

“Geliyorum” diye haykırarak geldi!..


Üç hafta içinde, 4 büyük terör eylemi...
Ve ortada istihbarat namına en ufak bir görüntü yok!.. Kocaman bir sıfır, kocaman bir fiyasko... Milli İstihbarat adı verilen bir teşkilatımız var mıydı, yoksa biz hayal mi görüyorduk, bu hayali teşkilatın bir başkanı var mıydı, yoksa biz kendi kendimize var... mış gibi mi yapıyorduk, bilemiyorum!..
Üstelik, sonuncusu göstere, göstere, davul zurnayla, hedef gösterilerek geldi!.. Dün iktidarın gazetecisi, katliamdan yalnızca bir gün önce ABD’den “eylem istihbaratı” alındığını yazdı!.. Emniyet güçleri özellikle saldırının gerçekleştiği Ortaköy ve çevresinde muazzam tedbirler alındığını bildirdi. Öyle ki, gazetecilerin, televizyon muhabirlerinin fotoğraf makinelerine, kameralarına varana dek sıkı aramalar yapılmıştı... O halde terörist, onca arama noktasından, o koca silahla nasıl geçebilmiş, 7 dakika gibi uzun süre, defalarca şarjör değiştirerek insanları tarayarak nasıl içeride kalabilmişti?.. Ortaköy’deki polis karakolu, Reina’ya yürüyerek sadece 1-2 dakika mesafedeyken bu saldırıyı böylesine rahat nasıl kotarabilmişti?..
-Yanıt şimdilik sıfır!..
Saldırıyı IŞİD şu açıklamayla üstlendi.
-İslam Devleti’nin haçlıların koruyucusu Türkiye’ye karşı kutsal operasyonunun devamında, halifeliğin kahraman bir askeri Hristiyanların mürted bayramlarını kutladığı en ünlü gece kulüplerinden birine saldırdı!..
Gayet açık bir bildiri... Pekii, böyle bir olasılığın hem de çok güçlü biçimde bulunduğu bilinmiyor muydu? Üstelik daha “Noel” ile “Yeni yıl kutlamasını” bile birbirine karıştıracak denli cahil karanlık yobazların en pespaye söz ve yazılarla yeni yıl kutlamalarını hedef gösterdiği görülmüyor muydu?!. Bu katliam adeta bağırarak geldi... Teröristin kimliği ne olursa olsun hiç önem arz etmiyor ne yazık ki...
-O kafada kaç yobaz etrafta geziniyor, fırsat kolluyor acaba, önemli olan bu!..

Katliama davetiye!..


Son bir kaç günün arşivlerine bakın, orada vahametin derecesini göreceksiniz!..
Yeni yılı “kutlama!” manşetlerini, Diyanet işlerinin hazırladığı, tüm camilerde okutulan “uyarı” hutbelerini, Milli eğitim il ve ilçe müdürlüklerinin okullara gönderdiği “kültürümüze aykırıdır” içerikli resmi yazılarını, Noel Baba’nın kafasına silah dayayan Alperenleri, yine Noel Baba’ya yumruk atan fesli Osmanlı kabadayısını bulacaksınız o arşivlerde!..
Bitmedi; gazeteci kılıklı yobazların televizyon ekranından yaptığı şu kan dondurucu mesajları da göreceksiniz:
-Yılbaşına sonuna kadar karşıyız. Yılbaşı kutlamaları, yılbaşında içki içilmesi sonuna kadar kumardır. Biz bununla sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kim ortalığı havaya kaldırırsa, uçurursa uçursun, bu başka mesele o başka mesele...
Yeni Şafak gazetesinde Yusuf Kaplan isimli “köşe yazarı” yeni yıl kutlamalarına nefret kustuğu, laik insanları “celladına aşık tasmalı çekirge” olarak tarif ettiği yazısında bakın ne diyordu:
-10 yılda, gelecek 100 yılın tohumlarını ekemezsek, celladına aşık tasmalı çekirgelerin bizi yok olmanın eşiğine sürükleyen aymazlıklarından kurtulamayız Vesselam...
Daha bir çok örnek var, yapılan bu alçakça katliama sevinen, ellerini ovuşturan kararmış ruhlar var, emin olabilirsiniz!.. Böylesine kıskaca alınmış, kabile düzenine hapsedilmiş, ayrıştırılmış, düşmanlaştırılmış bir toplumda katliamın failini mi arıyorsunuz?..
-Pakistan’a, Afganistan’a, Suriye’den ithal edilen “cihatçılara”, sonra da dönüp zavallı ülkemize bakın, şak diye bulacaksınız!..