AKP Genel Başkanı bir açıldı, pir açıldı...
Hiddetinden, hedefinden ne içerde ne de dışarda olanlar kurtulabiliyor... Biliyorsunuz; Almanya ile son sıralarda deyim yerindeyse birbirimize girmiş durumdayız... İş o dereceye geldi ki; Erdoğan, Almanya’da yaşayan Türklere “Türk Düşmanı partilere, Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi’ne, Yeşillere ve Sosyal Demokrat Parti’ye oy vermeyin” çağrısında bulundu!..
Geriye kim kalıyor acaba diye baktım; ya aşırı sağ, ırkçı, kafatasçı partiler ya da Sosyal Demokratların solunda kalan Komünist Parti ve benzerleri!.. Neyse, AKP Genel Başkanı, önceki gün de Merkel’e “Almanya’nın başındaki hanımefendi” sıfatını yakıştırdıktan sonra Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’e de şöyle seslendi:
-Bir dışişleri bakanları var ki evlere şenlik. Haddini bilmiyor. Haddini bil. Yaşın kaç senin?..
Merak bu ya baktım; Alman Dışişleri Bakanı Gabriel 58 yaşında... Göttingen Üniversitesi’nden dereceyle mezun. Siyaset Felsefesi dahil 4 ayrı doktorası, yayınlanmış 100’den fazla makalesi var. Almancanın dışında iki dili daha anadili gibi konuşuyor. Klasik müzik aşığı, keman çalıyor. Güzel havalarda bakanlığa bisikletiyle gidiyor. Market alışverişini Berlin’deyse kendisi, değilse eşi yapıyor. Yurtdışı gezilerine Lufthansa’nın tarifeli seferleriyle, Almanya içinde ise hızlı trenle çıkıyor...
Gerçekten böylelerinde hadsizlik had safhadadır, ne söylesen anlamaz... Hadsiz işte!..

Değil Avrupa Dünya titremeye başladı bile!..


AKP Genel Başkanı böyle konuşunca, Avrupalı siyasetçileri korku sardı tabii...
Örneğin Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, ülkede Ekim ayında yapılacak seçimleri kastederek, “Erdoğan, ekimde bize de aynı şeyi yapmasın?” diye feveran etti!.. üstelik bu Kurz, daha çocuk, 27 Ağustos 1986 doğumlu, yani 31 yaşında yahu... Dışişleri Bakanı olduğunda ise yalnızca 27 yaşındaydı!.. Alman dışişleri Bakanı 58 yaşındaki Gabriel’e “hadsiz, yaşın kaç?” diye soran asrın liderimiz, bu çocuğa acaba neler sayar düşünemiyorum dahi...
Haa, bir de ülkesinde yabancılar dahil çok sevilen, üyesi bulunduğu Halk Partisi’nin gelecekteki lideri ve ülkenin başbakanı olarak gösteriliyor!..
-Hadsizliğin dibi desek yeridir...
Durum böyle olunca tabii öncelikle Türkiye’nin İnterpol aracılığı ile istediği Alman vatandaşı yazar Doğan Akhanlı’yı şartlı serbest bırakan İspanya, referandum öncesi Saray’ın pek canını sıkan Hollanda ve Belçika da sıraya dahil oluveriyor... İşe bakın ki bu ülkelerin başbakan ve bakan düzeyinde ki siyasetçileri de “yaşın kaç?” denebilecek kategoriye dahil!.. Dünyanın geri kalanını saymıyorum bile...
-Demek ki salvoya devam!..

Muhalefet de nankör be kardeşim!..


AKP Genel Başkanı, Alman bakana ağzının payını verdiği konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na da şöyle seslenmişti:
-E mitingini de yaptın. Sana bu imkanı sağlayan Ak Parti hükümeti ya...
Önce “bi teşekkürü bile çok gördün diye gönül koyuyor gerçekten bu muhalefet iyilikten anlamıyor kardeşim” diye düşündüm... Sonra baktım, düpedüz her yurttaşın anayasal hakkı olan “miting ve yürüyüş hakkını” iktidarın inayetine bağlıyor!.. Önce düzeltelim; dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde partilerin, derneklerin, yurttaşların yaptığı miting, yürüyüş, gösteri gibi eylemler İktidarın lütfu filan değildir. Tümü adı üstünde haktır! İktidarın görevi anayasa teminatında olan bu eylemlerin yapılması sırasında güvenlik tedbirlerini almaktır, o kadar!..
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, bir iktidar yetkilisi, “bizim sayemizde yapabildin o mitingi” demeyi bırakın söylemeyi, aklından bile geçiremez!.. Şayet bir ana muhalefet partisi liderine hem de halka açık bir konuşmada bu tür bir üslupla böyle bir cümleyi edebiliyorsanız, o zaman zaten o ülkede gerçek bir demokrasi kültüründen söz etmek olanaksızdır!..
-Dünya klasmanındaki yeriniz de bunun mührüdür!..