İmam yine kükredi…
Denizli’de imam hatip lisesi açtı. Karşısında çocukları gördüğünden olsa gerek bir coştu, pir coştu ve aynen şöyle dedi:
-28 Şubat sürecinde imam hatiplerden korkanlar, öcü gibi görenler bu okulların kapısına kilit vurmuşlardı. Terörist yetiştirmediği, anarşist yetiştirmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? Vatana hizmet aşkıyla yandıkları için mi imam hatip okullarını kapattınız?..
Sonra da kendisi ve
bakan arkadaşının imam hatip mezunu olarak, bu okullara itibarlarını iade etmenin gururunu, heyecanını yaşadıklarını anlattı…
Şimdiii; bu konuşmanın ne kadar büyük bir ayrımcılık olduğu, diğer okullarda okuyanların potansiyel terörist ilan edildiği, ilerde Tanrı korusun, bu öğrencilerin birbirine girmesi halinde bunun günahını kimin defterine yazmak gerektiği gibi gerçekleri bi yana koyalım.. Acaba söyledikleri ne kadar doğru ona bakalım... Sevgili kardeşim Mehmet Faraç’ın kaleminden soralım:
-İmam hatip liselerinden hiç anarşist-terörist çıkmadı mı acaba?.. Acaba Güneydoğu’da yüzlerce kişiyi katleden Hizbullah örgütünün kurucuları ve binlerce militanının kaçı imam hatipliydi?..
-Ya da İstanbul’da 15-20 Kasım 2003’te bir ramazan günü 4 intihar saldırısında 60’tan fazla masumu öldüren El kaidecilerin kaçı imam hatip liselerinden mezun olmuştu?..
-Meclis hazır faili meçhulleri araştırırken ve de Hizbullah tetikçilerinin isimleri de TBMM’ye ulaşmışken, Başbakan bu okul-anarşist ilişkisini bir sorgulatsa kötü mü olur acaba?..
Cevabı bekliyoruz, sevaptır valla…
Tabii Türkiye’nin imamı böyle konuşunca, adamları durur mu, “sıfır sorun” Hariciye nazırı muhterem de açtı ağzını yumdu gözünü ve “hedef 2023” sloganının ana hedefini açıklayıverdi:
-Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi!..

Ulus devlete düşman kafa!..


Bakın siz şu muhtereme!.. Neden hesaplaşılması gerektiğini de kendi “stratejik derinliği” kadar anlattı:
-19. Yüzyıl ideolojisi olan ulusçuluk Avrupa’da feodalite ile bölünmüş yapıları bütünleştirdi. Bizde ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici, suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi…
Deveye “neden boynun eğri” diye sormuşlar, “nerem doğru ki” demiş!.. Şimdi ben bu sözlerin neresini düzelteyim?. Organik yapılar dediği, 600 yıllık Osmanlı’nın iyice çürümüş “kulluk düzeni” ve bir ahtapot gibi ümmetin boğazına sarılmış gerici, çağdışı tarikatlar, cemaatlerdi. Geçici, suni karşıtlıklar dediği de Türkiye Cumhuriyeti’nin ta kendisi!.. Suni kimlikler ise kul olmaktan yurttaş olmaya geçiş yapan insanlarımız!..
Yeni Osmanlı hayali içinde sörf yapan muhterem, Osmanlı’nın son yüzyılını bir devlet değil, bir parya olarak geçirdiğini, yabancı elçilerin sadrazam atadığını, Osmanlı devlet adamlarının İngilizci, Rusçu, Fransızcı, Almancı olarak bölük bölük saf tuttuğunu bilmez mi?.
1881’de emperyalist efendilerin Osmanlı’dan borçlarını tahsil etmek için Düyun-u Umumiye’yi kurdukları andan itibaren Osmanlı’nın bir parya kadar bile değeri kalmadığını, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun büyük bir iştahla paylaşıldığını, İstanbul’un iki kez işgal edildiğini, İslam-Teali, Kürt Teali cemiyetlerinin, Vahdettin’in, Damat Ferit’in, Şeyhülislam Dürrizade ile Mustafa Sabri efendilerin alçakça ihanetlerini, Yunan ordusunu “halifenin ordusu” olarak ilan edecek kadar alçaldıklarını bilmiyorsa belgeleriyle öğrenmenin çok kolay, basit bir yolu var:
-Silivri iddianamelerinde “1 numaralı delil” olarak adı geçen NUTUK’u okusun…
Emin olabilir, ufku genişleyecek, hayaller içinde yüzmekten kurtulacaktır…
ÖNEMLİ NOT: Sakın unutmayın; Okyanus ötesindeki zat da 2005 tarihinde “Ulusalcı dalgayı aşacağız” buyurmuştu. Van, Şemdinli ve Silivri tertipleri bu açıklamadan sonra art arda patladı. Hariciye Nazırı muhteremin sözleri ne kadar benzeşiyor, değil mi?..

Hayaller yıkıldı geriye “Kabile Devleti” kaldı!..


Artık Cumhurbaşkanı olan muhterem zat 5 yıl önce, yani yukarıdaki yazının yazıldığı tarihte cansiperane şekilde imam hatipleri savunuyor, yüceltiyordu... İktidarın “Hariciye Nazırı” FETÖ ile aynı ağzı kullanıyordu!..
Ne kadar ilginç değil mi; yalnızca 5 yıl içinde, imam hatiplerin nasıl bir balon olduğu, yalnızca “biat toplumu” yaratmaya yaradığı, çocuklarımızı birer “Mankurt” haline getirdiği ortaya serildi!..
Yine aynı süre içinde Fetullah’ın nasıl bir “kara tehlike” olduğu, iktidarı elde etmek için her türden namertliğe imza atacağı yadsınmaz şekilde ortaya çıktı!..
Bu süreç, Fetullah’la aynı ağzı kullanan muhteremin “Sadrazamlığa” dek yükselip, sonra defterinin dürülmesini beraberinde getirdi!.
“Stratejik Derinlik”
dediği şeyin, tamamen sığ, ülkeyi felakete sürükleyen “Yeni Osmanlıcılık” olduğunu da ispatladı!.. Ulusçuluğun Yeni Dünya Düzeninde ayakta kalmak için biricik çıkış yolu olduğunu da kanırta kanırta gözlerine soktu!
Heyhat, “en büyük Türk büyükleri”, durumdan ders çıkaracaklarına hâlâ Cumhuriyeti kendi kafalarındaki rejime dönüştürmek, hâlâ “biat eden bir güruh” yaratmak için eğitim sistemiyle oynamak, hâlâ “günlük dış politika oyunlarıyla” akılları sıra bölgeyi ve dünyayı kandırma peşinde koşuyorlar!..
Yine tarikatlarla, yine Arap ülkelerinin bazılarıyla, yine Barzani ile, yine beş para etmez yanaşmalarla iç ve dış politika ürettiklerini zannediyorlar!..
Yani değişen hiçbir şey yok! Değişen yalnızca muktedirin etrafını saran zevat! Bu gidişle yeni felaketlerle yüzleşmek ise kaçınılmaz!
-Bu karabasanı değiştirecek biricik güç ise yine Türk milleti!..