Çok zekiceydi doğrusu!..
Milletin kamuda çalışan bölümü kendisine bahşedilen(!) on günlük bayram tatiline başlamak için saatleri sayar, özel sektördekiler ise tatilin tümünden yararlanabilmek için çırpınırken, Kanun hükmünde kararnameyi son gün şak diye ortaya çıkarmak dahice bir fikirdi zannımca!..
Yeni adıyla KHTK, yani “Kanun Hükmünde Tayyip Kararnamesi” ile 2019 Başkanlık seçimlerinden yaklaşık 2,5 yıl önce bugünün Cumhurbaşkanı, o günün yetkilerine kavuşuverdi!.. Diğer bir deyişle, seçime bile gerek kalmadı diyebilirler günün birinde!..
Ne oldu peki? Çok basit; tüm milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılıverdi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açacağı bir soruşturmaya teslim edildi!. Böylece, örneğin AKP’den yeni kurulacak partiye bir kayış yaşanması tehlikesi tamamen ortadan kaldırılmış oldu!. Boynunuzun üzerinde “Fetö’cü ilan edilme” kılıcı sallanırken gidebileceğiniz tek yer evinizin gözden uzak köşesidir yalnızca!..
Bir de MİT direkt Cumhurbaşkanı’na bağlandı tabii; diğer bir deyişle, yurttaşın kaderi önem sıralaması şartıyla saraya bağlandı mı, bağlandı… Artık muktedirin bir zamanlar, bir 23 Nisan bayramında, Başbakan koltuğuna oturan çocuğa öğüt verdiği zamanlara ulaştık; ne demişti yavrucağa anımsayalım:
-İster asarsın, ister kesersin!..

Tek kişilik bir oyun!..


Bu durumda TBMM’nin artık hiçbir işlevi kalmadı..
Değil 600, bin 600, 5 bin 600 kişilik de olsa, Meclis’in de milletvekillerinin de hiçbir önemi yok, bu şartlar altında olması da olanaksız!..
Peki başka neler oldu ve yakın gelecekte neler olacak diye bir sual edecek olursanız, şu yanıt yakışır derim:
-Yaşadıklarımız, yaşayacaklarımızın teminatıdır!..
Anımsayacaksınız, yalnızca birkaç hafta önce bazı gazetelerde sakallı, takkeli, şalvarlı bir polis memurunun resmi polis arabası kullanırken görüntüleri yayınlanmıştı… Görüntü tıpkı Suudi Arabistan, Nijerya ya da Sudan gibiydi… Tepki çekince o gerici ortadan yok oldu. Soruşturma filan gibi bir şeyler gevelendi, o kadar. Peki sonuç ne oldu?
-Bilmiyoruz!..
Açıkçası ben hiç şaşırmamıştım! Gericilerin, yobazların polis okullarında fink atmaya başlaması, kendi kadrolarını kanırta kanırta teşkilatın kilit yerlerine yerleştirmesi marifeti o kadar eski yıllara dayanıyordu ki inanın hiçbir hayret belirtisi göstermedim! Bunun üstüne bir de 15 yıllık “Beraber yürüdük biz bu yollarda/ beraber ıslandık yağan yağmurda” şarkısını eklerseniz asıl şaşırılması gerekenin bu tür görüntülerle karşılaşmamak olduğunu teslim edersiniz sanırım!..
Ancak birkaç gün evvel SÖZCÜ Gazetesi’nin manşetindeki “asker olduğu” söylenen genç adamın görüntüsü ve söyledikleri içimi çok acıttı… Bu asker “İsmailağa cemaatindenim, çarşıya şeyhimin öğütleri doğrultusunda çıkmak istiyorum” demişti; yani takkeli, cübbeli ve şalvarlı olarak!.. Gazetenin manşetinde gördüğüm o askerin kıyafeti, 15 yılda bu ülkenin sürüklendiği “Kabile Devleti” çukurunun kanlı, canlı özeti hüviyetindeydi!..

“Dünya düzdür!”


Bu akıllara seza iddiayı yıllar önce Mısır’daki şeriat üniversitesi El-Ezher’de ders veren bir yobazın ağzından duymuş,gözlerime, kulaklarıma inanamamış, insanları yokluğa, hiçliğe mahkum eden bu kafaya lanet etmiştim. Demişti ki o ilkel kafa;
-Sakın inanmayın, dünya yuvarlak değil, düzdür!..
Meşhur KHTK, nin yayınlanmasından yalnızca sekiz gün sonra, AKP Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı, üzerine Çevre, ve Şehir, Kültür Birim Başkanı Tolgay Demir isimli muhterem, yazdığı makalede dünyanın düz olduğunu, yuvarlak diyenlerin mason olduğunu ileri sürdü, iyi mi!..
Bu arkadaş, NASA’nın fotoğraflarının photoshop olduğunu, aslında dünyanın dışına hiç çıkılmadığını, aya gidilmesinin komplo olduğunu yazdı!..
Bu muhteremin bu saçmalıkları yazdığı sıralarda yani aynı zaman diliminde, bir türlü istenilen oranda imam hatip öğrencisi toplayamayan kafanın bu okullara başvuran öğrencilere aylık 250 TL burs vereceğini öğrendik. Yine aynı sıralarda Kuran kurslarının artık üniversitelere kadar uzandığını da öğrendik!.. Gidilen, hedeflenen yol bellidir eyy halkım; okumayan, öğrenmeyen, biat eden, karşı çıkanı ise yok eden bir toplum düzeni kurmak… Şimdi, aydınlanma devriminden yüz yıl sonra, iyice düşün:
-Biz buna layık mıyız?
Yanıt “Evet” ise zaten mesele yok… Ama “hayır” ise o zaman tek yürek olarak karşı çıkmanın zamanı gelmiş hatta geçmektedir:
-Ayağa kalk, hakkına, geleceğine sahip çık ey halkım!..