Bilin bakalım hangi medyadan söz ediyorum?..
Hayret, nasıl da bildiniz; tabii ki Amerikan medyasından!.. Ancak başlıktaki sözler bana ait değil, ABD Başkanı Donald Trump tarafından daha dün söylendi... Trump, Kanada Başbakanı Justin Trudeau’yu Beyaz Saray’da kabulünde, bazı medya kuruluşlarından söz ederek aynen şöyle dedi:
-Dürüstçe söylemek gerekirse medyanın her istediğini yazabiliyor olması iğrenç bir şey!..
Medyanın “her istediğini mi”, “birilerinin istediğini mi”, “yalnızca istenilenleri mi” yazması gerektiği ezelden bu yana tartışılan bir konu; ancak demokratik rejimlerde değil!.. Böyle bir tartışma ancak demokrasiden hazzetmeyen bir liderin ağzına yakışır!..
Aslına bakarsanız Trump’ın medya ile arası işadamlığından bu yana pek parlak bir çizgi izlemedi... Seçim kampanyası sırasında da medyanın ve sanat dünyasının büyük çoğunluğu da Trump’ı yerden yere vurdu... O da Başkan seçildikten sonra, özellikle medya ile bırakın ılımlı bir ilişki kurmayı, tam tersine olabildiğince aşağılamayı, düşmanca davranmayı adeta en önemli görevi olarak benimsedi!.. Tabii ırkçı, Ku Klux Klan’cı, popülist medya yani “yandaşlar” değildi hedefindeki gazete ve televizyonlar...
-Eleştiren, uyaran, yanlışları yazan, söyleyen medya idi!..

Trump’ın nükleer kondisyon şehveti!..


Trump’ın hedefinde bu kez Amerikan NBC kanalı vardı...
Bu kanalda temmuz ayında yer alan bir haberde şu iddia ortaya atılmıştı:
-Pentagon’daki bir toplantıda Başkan Trump, ABD’nin bugünkünden 10 kat daha fazla nükleer silaha sahip olması gerektiğini söyledi!..
Önce Savunma Bakanı James Mattis, ardından da Trump bu iddiayı kesin dille yalanladı. Hatta Trump daha da ileri giderek aslında ne söylediğini şöyle anlattı:
-Asla nükleer silahların sayısının artırılmasını tartışmadım. Sadece bu silahların en iyi kondisyonda olması gerektiğini konuştuk. Şu anda çok sayıda nükleer silahımız var zaten ve bunların iyi durumda olmasını istiyorum...
Ben arada ne fark olduğunu pek anlamadım ama şöyle bir bakalım; televizyon kanalına belli ki haber içerden sızmış “nükleer silah sayısını artıralım” şeklinde hem de 10 kat şeklinde!.. Trump ne diyor? “bizde zaten çok var, iyi kondisyonda olsunlar istedim!” O zaman soru şu:
-Yüzlerce nükleer silahın iyi kondisyonda olmasını istemek haber değil mi?..
Ayrıca böylesine dikkat çekici bir haber konusunda, böylesine önemli bir televizyon kanalının yanlış yapacağını da düşünmüyorum doğrusu!.. Trump’ın öfkeden deliye dönmesi ve NBC’yi lisansını iptal imasıyla tehdit etmesi, haberin düpedüz gerçek olduğunu doğrulamıyor mu sizce?!.
ABD’de, yönetimin medya üzerinde böylesine baskı kurmaya kalkışmasını gerçekten üzüntüyle izliyorum. Trump, Adamcağızlara neredeyse nefes aldırmayacak vallahi! Acaba nereden alıyor böyle “faşist tavsiyeleri” diye düşündüm açıkçası... Tanrıya şükür bizde böyle şeyler yok; gül gibi medyamız var... Hapishanelerde 170 civarında gazeteci var, dünyada birinciyiz mi dediniz?..
-Asrın liderimiz onların gazeteci olmadığını söyledi ya, bozgunculuk yapmayalım!..

Vana meselesi!..


Kuzey Irak referandumunun üzerinden iki hafta geçti...
Türkiye’nin geleceğini etkileyecek, başına büyük dertler açması kuvvetle muhtemel bu olay muhterem yanaşma medyamızın gündeminden düştü bile!.. Halbuki ilk günler maşallah kalemlerinden, manşetlerinden kan damlıyordu; anımsayalım manşetleri: “Bir gece ansızın gelebiliriz”, “hava sahasını kapatıyoruz”, “sınır kapısını kapatıyoruz” filan...
Ama ben en çok Saray’ın şu sözlerini anımsıyorum:
-Bundan sonra Kuzey Irak yerel yönetimi bakalım petrolünü hangi kanalla satacak. Vana bizde, vanayı kapattığımız anda o iş biter!..
Etkileyici bir açıklamaydı tabii! Gerçi önce Putin “vana kapatmakla olmaz” diye hafiften taş koyma pozisyonu almış, ardından bizim Ticaretten sorumlu bakanımız mealen şöyle laflar etmişti:
-İşler o şekilde yürümez. İki taraf da büyük zarar görür. Mısır ve İsrail’le bile aramız gerginken ticaret devam etmişti!..
Daha sonra zaten içinde “vana” lafı geçen bir konuşma da duymadık. Dediğim gibi aradan iki hafta geçti. Önceki gün Tanker Tracker adlı internet sitesi müjdeyi verdi:
-Kuzey Irak referandumunu takip eden iki hafta içinde, Kuzey Irak’ta çıkarılan günlük 510 bin varil petrolün Ceyhan üzerinden dağıtımı herhangi bir kesintiye uğramadı!..
Vallahi tıpkı şarkıdaki gibi:
-Ah vana, vah vana sen neymişsin sen, ne hallere düştük senin yüzünden!..