Bizim marşlarımız coşkuludur...
Dizelerinde yaşanan gerçekler, ölümüne direnişler, zaferler, kan ile, can ile kurtarılan, şehit kanlarıyla işgalden kurtarılan vatan, taş taş üstüne kurulan cumhuriyet anlatılır...
İstiklal Marşı işte o nedenle “Korkma” diye başlar...
-Sönmez bu şafaklarda yüzen Alsancak...
Alın 10. Yıl Marşı’nı mesela; Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren 10 yıl içinde yapılanları büyük bir coşkuyla anlatır.
-Çıktık açık alınla on yılda her savaştan/ on yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan/ Başta bütün dünyanın saydığı başkumandan/ demir ağlarla ördük yurdu dört baştan...
Söylerken, gururla, kıvançla dolar insanın içi.. hele o dizelere sıra gelince coşkuyla haykırır söyleyen yurttaşlar:
-Türk’üz Cumhuriyet’in göğsümüz tunç siperi/ Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri...
İzmir Marşı ise kurtuluşu, işgalin sona erişini, Türk askerinin İzmir’e bayrağı dikişini anlatır:
-İzmir’in dağlarında çiçekler açar/ Altın güneş orda sırmalar saçar/ Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa/ adın yazılacak mücevher taşa...
Dünyanın en güzel, en anlamlı, en şanlı, en coşkulu marşlarından biridir. Bir milletin yeniden doğuşunun, vatan savaşının zafere ulaşmasının şiirsel anlatımıdır...
-Ancak, birileri için de kabustur, karabasandır!..

* * *

“Konya hariç!..”

İşte o “birilerinden” biri, Konyaspor Başkanı Ahmet Şan, durup dururken şu cevheri yumurtladı:
-Bugün Türkiye’de tüm statlar maalesef İzmir Marşı’nı söylüyor... Konya hariç!..
Maalesef diyor... Bütün statlar diyor... Kendisini özenle ayırıyor! Peki acaba niçin bu kadar rahatsız oluyor?.. İzmir’in dağlarında çiçekler açmasından mı? Yoksa Mustafa Kemal Paşa’dan mı! Yoksa, yoksa vatanın kurtuluşundan, düşmanın bozguna uğramasından mı? O güzelim marşın içinde bunların dışında insan olana batacak bir şey yok!..
Haa, eğer Fesli efendi gibi “keşke savaşı Yunan kazansaydı, şeriatı gönlümüzce yaşardık” yobazlığının arkasında saf tutuyorsa başka!.. Hain Mustafa Sabri gibi, kaçtığı Yunanistan’dan “Allah’ım beni Türklükten azat et” diye yakınıyorsa tamamdır!.. Bir zamanlar televizyona çıkan kızcağızın “keşke İngiliz mandası altında kalsaydık” dileğine katılıyorsa anlarız tabii!..
Çünkü bu kafa, Kurtuluş Savaşı’nı asla hazmedememiş, Kuvayı Milliye Kuvvetlerinin üzerine padişahın kuvvetlerinin İngiliz desteğinde saldırmasını sevinçle desteklemiş yobaz güruhunun torunu olmakla övünür!..
Çünkü bu kafa, Cumhuriyetin ilanını karalar bağlayarak karşılamış, yüzyıllardır kandırdığı, cahil bıraktığı, köle ettiği halkın uyanışından hayıflanmış, geriye, ortaçağa dönmek için yüz yıla yakın süre çalışmış gerici düşüncenin bugünkü evladıdır!..
Ancak bilinmelidir ki, bu aziz vatanın toprakları üzerinde İzmir Marşı da, Onuncu Yıl Marşı da, İstiklal Marşı da ilelebet çalınacak, bu ülkenin aziz halkı tarafından tüm statlarda, tüm salonlarda, tüm alanlarda, tüm sokaklarda en gür, en coşkulu şekilde söylenecektir...
-Böyle biline!.

* * *
Ayrımcılığın ilanı mı?


15 Temmuz şehitlerini anma günü yapıldı...
Bir halkın canını dişine takıp sokaklara döküldüğü, ordusunun, polisinin yanında durduğu, bu uğurda 249 şehit verdiği günün birinci yılında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Şehitler Köprüsü’ndeki törende yaptığı konuşmada aynen şöyle dedi:
-Biz 15 Temmuz gecesi 250 kahramanı toprağa verdik. Karşılığında 50 milyonluk Türkiye’nin istikbalini kurtardık!..
Şimdii, zirveye tırmanmış bir siyasetçinin Türkiye’nin nüfusuyla ilgili neredeyse 30 milyonluk bir hesap hatası yapacağını düşünmek gerçekten komik olur... O zaman ne söylemek istediğini, bu cümlenin hemen ardından gelen şu sözlerde mi arayacağız:
-Biz milletiz onlar illet, farkımız bu!..
Bu, eğer birilerinin iddia ettiği gibi “dil sürçmesi” değilse Tarihte yapılmış en büyük ayrımcılık, en korkunç ötekileştirme olarak kayıtlara geçer...
Erdoğan, AKP Genel Başkanı kimliğine büründükten sonra Cumhurbaşkanlığı’nın “tüm halkı kapsama” niteliğinden uzaklaşmış görüntüsü veriyor mu, vermiyor mu şu konuşmaya bakarak bir düşünün lütfen... Ben mi ne düşünüyorum?
-Yazık, çok yazık!..