Olağanüstü Hal (OHAL) ortamına ne zaman ve de niçin geçtik hatırlıyor musunuz?
Bu iktidarın uzun yıllar “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını el ele, kol kola, diz dize çığırdığı, kendi elleriyle ordunun, polisin, jandarmanın içine yerleştirdiği, yargının içine blok olarak yerleştirmek adına referandum bile yaptığı sevgili ortağı Fethullah’ın çetesi 15 Temmuz 2016’da darbe girişiminde bulundu, yüzlerce insanımız can verdi, bir felaketin eşiğinden dönüldü!..
Ülkenin Cumhurbaşkanı’nın daha darbe girişimi sabahı, Atatürk Havalimanı’nda “bu bize Allah’ın lütfu” dediği bu alçakça girişimden yalnızca 5 gün sonra, 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan edildi... Gerekçe neydi peki?
-Devletin içine güle oynaya çöreklenmiş FETÖ’yü bitirmek!..
OHAL’i de yurttaşlara karşı değil, yurttaşı devletin içindeki çetelerden korumak olarak ilan ettiler!.. Tehlike daha geçmemişti, yeniden bir darbe denemesi olabilirdi denilerek “demir mengene” misali bir düzen kurdular. İlk cicim günleri geçtikten sonra “kazın ayağının” pek de öyle olmadığı gayet aççık ve seççik biçimde ortaya çıkmaya başladı!..
O günden başlayarak ülke Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetilmeye başlandı. Yüz binin üzerinde insan ihraç edildi, gözaltına alındı, tutuklandı. TBMM tamamen devreden çıkarıldı.. hapishaneler öylesine doldu taştı ki, bir yığın hırsız, katil, tacizci serbest bırakılarak yeni gelecek olanlara yer açıldı!..
OHAL’in ilan edilişinin üzerinden 6.5 aydan fazla zaman geçti... Sayısını unuttuğum KHK’larla yine sayısını şaşırdığım operasyonlar hız kesmeden devam etti. İş öyle bir yere geldi ki; OHAL altında referandum yapılacak bir iklim oluşturuldu...
-Devleti kendilerinden olmayanlardan temizleme faaliyeti ise aynı hızla sürdü!..

Temizlik berdevam!..


Son KHK ile de kamudan ihraç edilen çalışanlara 4 bin 464 yurttaş daha katıldı!..
Bu memurların içinde FETÖ mensubu var mı, varsa kaç kişi var kimse bilmiyor... Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’nden 417, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan 2 bin 500 öğretmen, Jandarma Genel Komutanlığı’ndan 893, İçişleri Bakanlığı’ndan 49, Dışişleri Bakanlığı’ndan 48, TRT’den ise 80 kişi tüm hakları ellerinden alınarak ihraç edildi!..
Bitmedi, çeşitli üniversitelerden 330 akademisyen de bu kervana dahil edildi!.. Atılan öğretmenlerin çoğunluğunun ne FETÖ ile ne de iktidarla ilişkileri olduğu kesin. Tabii demokrat ve solcu kimliğiyle bilinen Eğitim-Sen’e üye oldukları da bir o kadar kesin...
-KHK’nın hedefinin ne olduğunun anlaşılması bakımından aydınlatıcı tabii!..
Şimdi bana söyler misiniz lütfen bu ülkenin yüz akı akademisyenlerinden anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu’nun FETÖ ile ne ilgisi var?.. Hangi gerekçeyle Kaboğlu’nu ihraç ettiniz?..
Türk Tabipler Birliği eski Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan hangi “zararlı faaliyeti” sonucu atıldı yanıtlar mısınız?..
Türkiye’nin en iyi anayasa ve siyaset bilimi profesörlerinden Murat Sevinç acaba muhalif Diken dergisine yazdığı için mi ihraç edildi?.. Psikiyatri dalının en iyilerinden Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu’nun, Marmara Üniversitesi Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Taşkın’ın suçu günahı neydi Tanrı aşkına?!..
Liste böyle uzayıp gidiyor.. Örneğin yine ülkenin gurur skalasında yer alan orkestra şefi İbrahim Yazıcı , Fazıl Say ve Genco Erkal gibi iki dev sanatçıyla birlikte “Nazım Oratoryosunu” gerçekleştirmişti; bu dev sanatçıyı da bu nedenden ötürü mü yolladınız?.. Aynı ekipte yer alan Bursa Devlet Senfoni Orkestrası Keman Sanatçısı Filiz Özsoy bu “suç” nedeniyle mi atıldı?!..
-Nasıl bir kılıf uyduracaklar pek meraktayım!..

Yandaşların bile vicdanı sızladı!..


Daha çok, pek çok örnek var ama yerim dar...
Ancak o kadar vicdan yaralayıcı, iç acıtıcı bir “giyotin mekanizması” çalıştırılıyor ki, yandaş kalemler bile buna isyan etti. Mesela Yeni Şafak gazetesinin İslamcı yazarı Yusuf Kaplan “Şimdi tepem attı” diyerek sosyal medya hesabından şöyle yazdı:
-FETÖ ile ilgisi olmayan tertemiz insanlar ihraç ediliyor. Olmaz! Kim yapıyor bu temizliği? Erdoğan’ın altı oyuluyor!.. Uyarıyorum 3 FETÖ’cü dilekçe veriyor, Rektör ihraç ediliyor... Sinsi bir tezgah var!
Biz yazsak linç ederler valla ama yandaş yazar bile bunu yazmaktan kendini alamıyor!.. Bir diğer Saray yazarı Cem Küçük kendini tutamayıp şu mesajı attı örneğin:
-Üniversiteden atılanların listesini inceledim. Çok sayıda haksızlık var. Bu işin içinde iş var!..
Eski Taraf’çı, yeni Saraylı Yıldıray Oğur da ihraçlara şöyle tepki gösterdi:
-Bir bildiriyi imzaladıkları için yıllarını akademiye vermiş İbrahim Kaboğlu, Yüksel Taşkın gibi hocaların üniversiteden atılması haksızlıktır...
Gördüğünüz gibi “vicdan” denilen kavram işin içine girdi mi yandaş, muhalif fark etmiyor, “insan” kavramını hak eden varlık baş kaldırıyor!.. Bu baskı, bu zulüm, bu ötekileştirme, bu kanırtmaca tarihte hep tekrarlandığı üzere mazlumun zaferiyle sonuçlanacak, kuşkunuz olmasın!..
Bu yazıda, girdiğimiz karanlık dehlizde kara bir şaka gibi “Türkiye Varlık Fonu” adı verilen “kara deliğe” aktarılan milletin varlıklarını da anlatacaktım ama yerim kalmadı. Siz şimdilik çocukluğumuzun o meşhur şarkısıyla idare ediverin:
-Ali Baba’nın bir çiftliği var...