“Arap Baharı” 2010 sonlarında başlayan hareketin adıydı...
Görünürde Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları talepleriyle ortaya çıkmış; bölgesel, toplumsal bir siyasi ve de silahlı hareketti... Protestolarla başladı, dev mitinglerle devam etti, kanlı çatışmalarla sonuca ilerledi... Dünya medyasında “özgürlük çığlığı” şeklinde lanse edildi...
-Ancak bal gibi bir emperyalist restorasyondu!..
İlk olarak Tunus göze kestirilmişti. 17 Aralık 2010’da bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan olaylar kısa sürede bir çok Arap ülkesine sıçradı. Zenginliklerden payını alamayan, çoğu yine Batı’ya bağlı diktatörler tarafından yönetilen Arap halkları özgürlük ve demokrasi adına spekülatör Soros ve onun gibilerin eliyle Batı’nın ve tabii ABD’nin tüm Ortadoğu ülkelerini kapsayan kanlı planına alet oldu...
-Büyük Ortadoğu Projesi!..
Üstelik öyle gizli saklı da değildi; uzun yıllar önce Başkan Bush’un Dışişleri Bakanı Condelizza Rice gayet açık bir ifadeyle “24 ülkenin yapısının ve rejiminin yeniden düzenleneceğini” söylemişti!.. Peki hangi ülkeler etkilendi bu operasyondan?..
-Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Ürdün, Yemen!..
Tunus’ta Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin ülkeden kaçtı. Halkın bu zaferinden sonra Tunus, siyasetçilerin sağduyusu nedeniyle çabuk toparlandı. Ancak diğerlerinde öyle olmadı!..
Mısır’da önce Hüsnü Mübarek devrildi. Seçimlerde kazanan Müslüman Kardeşler (İhvan) Hareketi lideri Muhammed Mursi, anayasayla oynayıp, diktatörlüğe yönelince o da bir askeri darbeyle yıkıldı... Şu anda ABD’nin sadık müttefiki, darbenin lideri Sisi tarafından yönetiliyor!..
Suriye’de oynanan oyunları zaten izliyorsunuz... Yemen’de ABD destekli Suudi Arabistan’ın Şii halka uyguladığı vahşete dair pek az haber çıkıyor ancak orada da durum hiç iç açıcı değil!..
-Ama ben size bugün Libya’nın trajedisini anlatacağım!..

Batı 42 yıl sonra Kaddafi’nin diktatör olduğunu anladı!..


Libya’da da tıpkısının aynısı bir oyun sergilendi...
Önce “özgürlük, demokrasi, insan hakları” çığlıkları yükseldi... Ardından protesto gösterileri, mitingler yaygınlaşmaya başladı... Kaçınılmaz olarak Muammer Kaddafi’nin güçleriyle protestocular karşı karşıya geldi... Çatışmalar giderek kanlı boğazlaşmalara dönüştü... Sonra ne oldu bilin bakalım?..
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bu insanlık trajedisine daha fazla tahammül edemeyeceğini açıklayarak Birleşmiş Milletlere müdahale çağrısı yaptı. Bu müdahaleyi isteyen Sarkozy daha çok kısa bir süre önce Muammer Kaddafi’yi Elize Sarayı’nda ağırlamış, Saray’ın bahçesine çadır kurmasına nasıl da bir sevecenlikle yaklaşmıştı bilemezsiniz yani!.. Demek ki o zamana kadar Kaddafi’nin diktatör olduğunu bilmiyordu; şu mide bulandıran ikiyüzlülüğe bakın!..
Tabii BM süratle karar aldı ve 19 Mart 2011’de NATO güçleri Libya’ya müdahale etti. Fransa başı çekiyordu tabii... Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı “NATO’nun ne işi var Libya’da” dedikten yalnızca bir gün sonra müdahaleye katılan, acilen uçak ve gemilerini gönderen ülke olarak işgal tarihindeki yerini alacaktı!..
Gayet usturuplu bir şekilde bir ülkenin kendi rejimini, egemenliğini koruma hakkı elinden alınmış ve iç savaş başlatılmıştı!.. Kaddafi böylesine devasa ve organize bir güce karşı koyamazdı elbette... 20 ekim 2011’de Sirte’de linç edilerek öldürüldü!..
Sonra ne oldu dersiniz? Libya’ya vaat edilen demokrasi, özgürlük, insan hakları geldi mi? Halk huzura kavuştu mu? Ne gezer!..
-Libya paramparça oldu!..

Batı’nın eseri: Bir devlet üç hükümet!..


Libya müdahale sonrası hiç huzur bulamadı!..
Kaddafi’nin ölümünden sonra başlayan iç savaş kanlı bir şekilde hala sürüyor... Batı’nın getirdiği “demokrasi” sonucu Libya’da son durum şöyle:
-Biri Trablus’ta diğeri de Tobruk’ta olmak üzere iki ayrı hükümet oluştu!.. Birleşmiş Milletlerin Fas’ta oluşturduğu “Uzlaşı Hükümeti” ile birlikte Libya’nın tam 3 hükümeti bulunuyor!..
Peki, 2014’te başlayan “2. Libya iç savaşında” kimler savaşıyor? Buyurun okuyun lütfen:
-Libya Ulusal Ordusu, Zintan Tugayı... Libya şafağı, Misrata Güçleri... IŞİD, Ensar’uş Şeria gibi cihatçı örgütler... Tuareg Kabilesi... Tebu Kabilesi... Berberiler/ Amazigh
Nasıl buldunuz? Tam bir kabile savaşı değil mi?!. Bu tablo Batı medeniyetinin demokrasi palavrasıyla petrol için yaptığı yıkımın utanç fotoğrafı olarak geçti tarihe!..
Bitmedi; İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre ABD Başkanı Trump’ın yardımcılarından Sebastian Gorka, Avrupalı bir diplomatla buluşmasında Libya için çözümü bir peçeteye çizdiği haritayla açıkladı... Diğer bir deyişle koca bir ülkenin kaderi bir peçetede belirlendi!.. Peçete planına göre ABD üç ayrı devlet önerdi:
-Trablusgarp ve Sireneyka isimli denize kıyısı olan iki ayrı devlet.. Ayrıca Çad sınırına yakın Fizan bölgesinde de ayrı bir devlet!..
Yani Libya yüz yıl öncesine döndürülüyor ve sömürgeleşiyor!.. Peki şu sıralar Libya’da yeni ne var diye soracak olursanız, onu da Uluslararası Göç Örgütü açıkladı:
-Artık Libya’da kamuya açık köle pazarları kuruluyor!..
Yanlış okumadınız, Batı Afrikalı göçmenler köle pazarlarında açıkça satılıyor!.. İşte emperyalizmin “ortaçağ demokrasisi” böylelikle köle pazarlarında son buluyor!.. midem kalktı ama şaşırmadım; Diktatörlüğü yaratan da işi bitince çöplüğe süpüren de onlar...
-Ne de olsa bir ülkeye “Tek adamı” süpürerek egemen olmak çok daha kolay!..
Üstünde düşünmeniz için 3 gününüz kaldı...