Konu yine malum zat: Ayhan Oğan!..
Daha yazdıklarımın mürekkebi kurumadan çıktı ortaya, maşallah öyle kıvırdı, öyle gerdan büktü ki, Nesrin Topkapı beceremezdi vallahi!..
Yahu bu “adam” değil miydi, “Cumhuriyetin kurucusu Atatürk değildir, TBMM’dir” diyen?.. Bu muhterem değil miydi “Biz yeni devlet kuruyoruz. Beğenin, beğenmeyin bunun kurucusu Tayyip Erdoğan’dır” diye ortalığı ayağa kaldıran?.. Çok tepki çekince, hatta kendi partisi tarafından “Ayhan Oğan isimli biri” aşağılamasıyla ortada bırakılınca, diğer bazı liderleri de Reis’inin peşine ekleyip, tümünü AKP’nin hanesine yazıp, “Yeni devletin kurucu partisi AKP’dir, engellemeye kimsenin gücü yetmez” diyen?.
-Değilmiş!!!
Valla ben kendisinin yalancısıyım! Kendisine kucak açan yanaşma gazeteye koşup, bu kez şöyle konuştu:
-Türkiye’yi yıkmaya kimsenin gücü yetmez!
Şu ikiyüzlülüğe, şu riyakarlığa, şu tiksinti verici takiyeciliğe bakar mısınız?.. Be birader, bu kadar omurgasızlık, bu denli zavallılık olur mu?.. Arkasında duramayacaksan niçin söyledin? Neden seni eleştirenleri, başta pek methettiğin Devlet Bahçeli olmak üzere “aciz yaratıklar” diye karaladın?. Sonra da niçin 180 derece çark ettin?.. Değer miydi, söylediklerini afiyetle yalayıp yutmaya...
-Hiç utanıp, sıkılmadın mı? Birazcık olsun yüzün kızarmadı mı?..

Meğer sözleri çarpıtılmış!..

Bu “adamın” neler söylediği, nasıl söylediği, sosyal medyada yazdıkları, eleştirenlere hakaretleri nal gibi ortada!..
Ama ne gam! Her zaman ki gibi, kendi arkadaşlarının yüzlerce kez yaptığı gibi aynı ipe sarıldı muhterem:
-Sözlerim çarpıtıldı!..
Ben kendi hesabıma böyle bir şeyin olacağından emindim; tıpkı düşündüğüm şekilde kıvırdı muhterem!.. Hele daha sonra söyledikleri yerlerde sürünüyordu:
-Bu millet her zaman devletine sahip çıkmıştır. Bu yıkım manasına gelmez. Yeniden inşa, yeniden yapılandırma demektir. Türkiye’yi yıkıp da yerine başka bir şey getirmek zaten mümkün değildir!..
Korkaklık, cingözlükle birleşince ortaya işte böylesine mide kaldıran bir savunma örneği çıkıyor, ne yazık ki!. Ne çare ki, bununla da kalmıyor, muhterem kargaları bile bırakın güldürmeyi, gözyaşlarına boğacak şu sözleri de savuruyor:
-Türkiye’nin kaynaklarını yabancılara peşkeş çekerek Türkiye’yi sömüren bir zihniyetin, 15 Temmuz itibarıyla halk tarafından bitirildiğini ve ülkenin gidişatına halkın el koyduğunu kastettik...
Çok sevdiğim ve yeri geldiğinde kullandığım bir atasözü vardır:
-Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler!
Şu anlama gelir: çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler!.. Bu muhterem de aynen böyle yapmış; 15 Temmuz’daki direnişi, halkın Türkiye’yi sömüren, kaynakları yabancılara peşkeş çeken zihniyeti bitirdiğini anlatayım, öveyim derken pek acıklı bir itirafta bulunmuş, arz edeyim:
Darbe girişimi 16 Temmuz 2016’da yapıldı. Bunun öncesinde tam 14 yıllık AKP iktidarı vardı! O iktidar 2014 17/25 Aralık faciasına kadar ülkeyi Fethullahçılar ile kol kola yönetti!.. Arşivler yalan söylemez; bu birlikteliğin şarkısı bile vardı:
-Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda!..

Devletin kaynaklarını peşkeş çekenler!..

Bitmedi; peki, o yıllarda neler oldu derseniz onu da arz edeyim:
-Devletin kaynakları neredeyse tümüyle yabancıya ve yerli işbirlikçilere peşkeş çekildi... devletin elinde üç banka ile birkaç kuruluş ve maden dışında hiçbir şey kalmadı!.. Kalanlar da (Bankalar, THY, Çaykur gibi) taliplisine pazarlanmak üzere Varlık Fonu’na devredildi!.. Devlet yüz milyarlarca dolar borcun altında ezildi; bu iktidarın her yıl ödemesi gereken borç miktarı 200 milyar doların üzerinde ve gittikçe artıyor. İşsizlik rakamları, enflasyon ve büyüme oranları ise kocaman bir balon!..
Daha yazacak, anlatacak çok şey var ama bu kadarı şimdilik yeter!.. Hazret bir de utanmadan Türkiye’yi sömüren zihniyetten söz ediyor; kafasını kaldırıp baksa, açlık ve yoksulluk sınırını, her bebeğin bile binlerce dolar borçla doğduğunu, batan yüzbinlerce KOBİ’yi, denizin, derelerin, madenlerin bile peşkeş çekildiğini görecek... Aslında bal gibi görüyor ama ne gam:
-Yeni Türkiye’nin cengaverleri ancak bu kıratta oluyor!..
Bu muhterem aslında kendi cenahının hedefini anlatırken doğruyu söylüyordu; ancak zaman ile mekanı tutturamadı!.. Öyle olunca da “hamamın namusunun kurtarılması” için feda edildi... Hep böyledir zaten:
-Piyonlar, Şah’ın var olması için vardır ve ilk harcanan da hep onlardır!..