Referandumun eli kulağında, bir sonraki pazar günü sandığa gidiyoruz...
Doğal olarak, anketler, yönlendirmeler, kitle imal(!) silahları, bol keseden üfürmeler de devrede... Ruhunu paraya, güce endekslemiş bir takım şirketler, yandaş kalemler dışında sözüne güvenilir kamuoyu araştırma şirketlerinin sonuçlarına bakıldığında, “Evet-Hayır” oylarının genel olarak başa baş bir seyir izlediği görülüyor...
Diğer bir deyişle referandum sonucu “bıçak sırtı” rakamlarda düğümlenmiş görünüyor. Örneğin Gezici Araştırma Şirketi’nin son anketi “Evet” oylarının burun farkıyla öne geçtiğini haber veriyor... Muhalefetin etkisizliğini bir tarafa koyarsak, “Hayır” oyları sürekli öndeyken niçin böyle oldu sorusunun yanıtı ise şöyle:
-Katılımın bugün itibarıyla yüzde 82-83 dolayında gerçekleşeceği öngörüldüğünde “Evet” kıl payı öne geçiyor. Katılım yüzde 85’in üzerine doğru yükselişe geçerse “Hayır” oylarının öne geçeceği hesap ediliyor!..
Peki bu ne demek?. Çok basit; sandığa gitmeyecek, oy kullanmayacak olan yurttaşların ezici çoğunluğunun “hayır” oyu yanlısı olduğu demek!.. SONAR Araştırma Şirketi Başkanı Hakan Bayrakçı ise katılımın beklenenden çok daha yüksek olacağı düşüncesinde. Oranların birbirine çok yakın olmasının seçmeni sandığa yönlendireceğini söyleyen Bayrakçı şöyle diyor:
-Hayırcılar yüzde 51’i duyduğu için o gün 42 derece ateşli olsa bile sandığa gidecek!..
Benim görüşüm de o yönde; insanlar çocuklarının, ülkenin geleceğini düşünerek sandığa gideceklerine inanıyorum.. Konsensus Araştırma Şirketi Başkanı’nın söyledikleri de benim bu düşüncemi destekliyor; Murat Sarı, referandumda boykot öngörmediklerini belirtiyor ve katılım oranının yüzde 85-90 arasında olacağını vurguluyor... NET Araştırma Şirketi’nin son anketinde de kararsızlar dağıtıldığında ortaya çıkan tabloyu şöyle duyurdu:
-Evet yüzde 49.2, Hayır yüzde 50.8
Diğer bir deyişle katılım arttıkça aradaki bu minnacık farkın daha da açılacağı açıkça görülüyor... Tabii bu işin sandıkla ilgili tarafı; madalyonun diğer yüzünde ise seçim sistemi ile ilgili kaygılar var...

-SEÇSİS tehlikesi!..  “SEÇSİS arıza kesinti ve siber saldırıya açık!..”


Bilgisayar Mühendisleri Odası Seçim Bilişim Sistemi SEÇSİS ile ilgili raporunu açıkladı...
Öncelikle bilmemiz gereken yaşamsal ayrıntı şu:
-Seçim sistemi kamuoyu denetimine açık!..
Oda Başkanı Birkan Sarıfakoğlu referandum güvenliği için siyasi partileri ve yurttaşları 16 Nisan günü gerekli denetimleri almaya çağırdı. Hazırladıkları raporda “Riskler” başlıklı bölümde şöyle deniliyor:
-Yapılan incelemelerde SEÇSİS’in arıza, kesinti, siber saldırı ya da yıkıma açık olduğu gözlendi!..
Yok artık dediğinizi duyar gibiyim! Ancak raporda “Öneriler” bölümü de var. YSK’ya, siyasi partilere ve yurttaşlara yönelik önerilerden özellikle son ikisi çok önemli:
-Siyasi Partilere: kendi bilişim uygulamalarınızı geliştirin. Kuşku duyulan durumları nedenleriyle kamuoyuyla paylaşın. Oy kullanan seçmenin kimlik bilgileriyle sandık seçmen listesindeki bilgileri dikkatle karşılaştırın. Sandıklardaki imzalanmış sonuç tutanağının kopyasını alın. Karşılaştırma yapıp kamuoyuna açıklayın...
Bildiğim kadarıyla ana muhalefet partisi ve bazı barolar bu yönde sıkı bir çalışma içinde... SEÇSİS’i aynı anda izleyecek ve karşılaştırmaları anında yapacak bilişim sistemleri hazır. Ancak yurttaşlara da önemli sorumluluk ve görev düşüyor:
-Yurttaşlara öneriler: SEÇSİS’i yakından gözlemleyin. Seçmen bilgilerini doğrulayın. Oy sayım sürecini izleyin...
Bu öneriler tüm yurttaşların görevi olduğu kadar hakkı da!.. Sandık başlarında herhangi bir görevlinin, bir yurttaşı uzaklaştırmaya kalkışması anayasa suçudur, cezası vardır, bunu aklınızdan çıkarmayın... Yorulacaksınız, tartışacaksınız, öfkeleneceksiniz, tüm bunları biliyorum...
-Ama sonuçta ülkenizin ve yavrularınızın geleceğini kurtaracaksınız!..

Bir kimyasal gaz yalanı daha!..


Yıllar önce Suriye’nin Guta bölgesinde de aynı yalanı söylemişlerdi!..
Birleşmiş Milletler’in görevlendirdiği uzmanlar bölgeye “kimyasal silah” araştırması yapmaya gelmeden bir gün önce 3 bini aşkın sivil kimyasal gazla vahşice katledilmiş, Suriye rejimi suçlanmıştı.
Ancak kısa sürede uzman raporlarıyla saldırıyı Esad kuvvetlerinin yapmadığı ortaya çıkarılmıştı!.. Yıllar sonra aynı karanlık senaryo İdlib vilayetinin Han Şeyhun bölgesinde sahneye konuldu. Suriye ordusu ile Rusya’nın İdlib ve Huma’ya yönelik askeri operasyonuna saatler kala kimyasal gazla çoluk çocuk yüzlerce sivil katledildi, yaralandı..
Han Şeyhun bölgesinin El Kaide kontrolü altında olduğu biliniyor...
Rusya, suçlamalar karşısında Suriye’nin arkasında yer aldı... Bunun üzerine ABD Başkanı Trump, Esad’ı suçlayarak “Tek başımıza hareket ederiz” resti çekti... Bu ne demek? Yeni bir oyun sahneye konulmak isteniyor demek tabii!..
Bir süredir CIA’nın binlerce kişilik dinci militanı “ılımlı muhalif” adı altında savaşa sürmeye hazırlandığı iddiası seslendiriliyordu. Aydınlık yazarı Mehmet Yuva, “Kimyasal kışkırtma neyi hedefliyor?” başlıklı yazısında dikkat çekici bir yorum yaptı:
-Suriye’de sahnelenen “Kimyasal Senaryo” ile birden fazla kuş avlanmak isteniyor. Türkiye’nin Astana sürecini rafa kaldırması, yeniden Rusya, İran ve Suriye ile kapışmaya zorlanması hedefleniyor!..
Son gelişmelere bakınca, Türkiye üzerinde oynanan oyunları, bölge ülkeleriyle iyi ilişkilerin sabote edilmeye çalışıldığını görmemek için çok saf olmak lazım gerçekten!..
-Şu örnek bile ülkenin kaderini “tek adama” teslim etmenin nasıl bir aymazlık olabileceğini göstermiyor mu?!.