Adam bildiğiniz fetvacı!..
Maşallah Saray’ın Şeyhülislam’ı gibi çalışıyor... İlim-bilim konusunda derya olsa gerek; önüne gelen her şeyi bir bakışta kavrıyor, dakikasında mantığını çözüyor, aynı dakika içinde fetvayı yapıştırıveriyor!..
Adı Hayrettin Karaman... Nam-ı diğer “Saray fetvacısı!” Onca zorlu işin arasında köşe yazarlığı da yapıyor; aslında iyi de yapıyor çünkü hazretin verdiği “fetvalar” biz şanslı kullar tarafından da böylelikle öğreniliyor!..
Öylesine engin bilgiye, görgüye sahip ki, bu doğal olarak vicdanına da yansımış tabii; bir merhamet, bir acıma, bir şevkat anca o kadar olur yani... Geçen gün de referandumda “Hayır” oyu kullanacak gafillerle ilgili pek merhametli bir fetva verdi, kelimesi kelimesine şöyle:
-Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla “iyilik ve adalet çerçevesinde” ilişki kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette tanıyacaklardır...
Şu ulviliğe, şu yüceliğe, şu insanlığa bakar mısınız?. Gözlerim yaşardı, huşu içinde tekrar tekrar okudum vallahi!.. Bu arada “Hayır” diyecek biri olarak nerede bulunduğumu, hangi yere hapsolduğumu da gayet iyi anladım.
-Muhterem fetvacının “kendi insanlarındanım” amma velakin, değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış bir parçacığım!..
Yazıklar olsun bana! Tanrı’ya şükür böyle yüce fetvacılar var da ne olduğumun farkına varıyorum, eziliyorum, büzülüyorum, ardından bir ferahlama değmeyin bana!.. Üstelik referandumdan sonra yaşama hakkı garantisi de var, daha ne istiyorum, bir ötesi bela istemek!.. O nedenle işte haykırıyorum:
-Sağ ol, var ol, daim ol yüce fetvacı!..

Hem Bankacı Hem Fetvacı!..


Ben böyle ulvi duygular içinde debelenirken, fitneci alçaklar boş durmamış tabii...
Önüme bir haber düşmesin mi; yüreğime zehirli ok saplandı desem yeridir... Buyurun okuyun:
-Yeni Şafak yazarı, ilahiyatçı Hayrettin Karaman’ın faizsiz bankacılık faaliyeti yürütmek için kurulan Ziraat Katılım iştiraki Ziraat Portföy ile Ziraat Emeklilik’in Danışma Kurulu Üyesi olduğu ortaya çıktı!..
Hadi bakalım, yine akçeli, ballı, börekli işler... Danışma Kurulu Üyesi ne demek?. Para demek, bol para demek, koltuk demek, şöyle en pahalısından, en gıcırından koltuk demek!.. Üstelik bu yüce zat, bir de o koltuğu kapmak için gazetedeki köşesini bile kullanmaktan, koltuğa alet etmekten çekinmemiş iyi mi! Ziraat Katılım’ın kuruluş aşamasında ballı bir yazı döşenmiş:
-Katılım bankacılığının yaygınlaşması sermaye piyasaları açısından yenilikçiliğin önünü açacak. Faizsiz iş modeli, ortaklığa dayalı yatırım kollarının gelişmesini sağlayacak... ekonomik büyüme düzeyi üzerinde olumlu etki meydana getirecek.
Gördüğünüz üzere Hayrettin Hoca’da ilimin sınırı yok!.. İlahiyatçı ama ekonominin dibini bile şıp diye anlayıveriyor!.. Ama yine de olmuyor be Hoca; o koltuğa oturup, o parayı aldığın an verdiğin fetvaların beş paralık değeri kalmıyor be Hoca!.. Yapılır mı biz “öz medeniyetine yabancılaşmış parçacıklara” bu kötülük...
-Kaldık mı yine elimiz böğrümüzde!..

Savulun Jet Fadıl geliyor!..


Türkiye’nin gelmiş geçmiş en cingöz girişimcilerinin başında geliyor...
Adı Fadıl Akgündüz ancak herkes onu “Jet Fadıl” olarak biliyor. İşte bu muhterem zat yatırımcıları dolandırdığı iddiası ve 2 bin 442 yıl hapis istemiyle tutuklu olarak yargılandığı mahkeme tarafından tahliye edildi.
Ben size son yaptığı marifeti hatırlatayım; İstanbul Bayrampaşa’da Caprice Gold ve tee Maldivler’de Caprice Maldivler gayrimenkul projelerinde devre mülk satışı yaptığı yüzlerce kişiden topladığı paraları iç etmiş, projeler de buharlaşıvermişti!..
Bu uyanık projede yanında bir de fetvacısı vardı! Bayrampaşa Caprice Gold devre mülk projesinin ne kadar “dine uygun”, nasıl da “İslami kurallar çerçevesinde” yapıldığını anlatıyordu o muhterem kişilik de... Kim olduğunu hemen anladınız tabii:
-Cübbeli Ahmet Hoca!..
Takke düşüp kel görününce, dolandırıldıklarını anlayan yatırımcılar Cüppeli’ye de lanet etmişler ve “peygamberimizin terliğini” bile hediyesi 130 lirada pazarlayan muhteremden şu yanıtı almışlardı:
-Fadıl bey’in otelinden yer alın demedim sadece fetva soranlara “caiz” dedim. Ben dünya işinden anlamam, adamın yanında sözüm var, sen bunları duymayıp enayilik ettiysen ben de enayilik ettim. Benim de bir kaç dairem gitti...
Kimse de çıkıp “kardeşim dünya işlerimden anlamayan sen o bir kaç daireyi paranla mı aldın yoksa fetva yoluyla mı?” diye sormadı, iyi mi?!.
Yaa, işte böyle!. Jet Fadıl binlerce yılla yargılanıyor ancak 14 ay yattı, çıktı... Çıktığında ilk sözleri ne oldu derseniz tam bir ders niteliğindeydi:
-Doğu hayat bulacak, Türkiye kalkınacak!..
Doğu’daki yurttaşlarımıza sesleniyorum: cebinize mukayyet olun!..