Bir vali ile Yüksek Seçim Kurulu yetkilisi eksik kalmıştı, onlar da tamamına erdi hayırlısıyla!..
Aslında en baştan başlamak lazım; daha Meclis’te yasalaşan anayasa paketi onay için Saray’a gönderilmedi, yani resmi süreç bile başlamadı... Ama maşallah topçusundan popçusuna “evet” kampanyası başladı... Bunu gören siyasiler de ”Şeytan’a uyarak” aynı doğrultuda propagandaya balıklama dalıverdiler!.. Slogan şu:
-Güçlü Türkiye için evet, kardeşim ..... var mısın?
Çağrıyı yapan muhterem, noktalı yere hitap ettiği kişinin adını koyup çektiği videoyu sosyal medyaya sallayıveriyor, işlem tamam!..
Etki tepkiyi tetikledi tabi; “Hayır” taraftarları da daha incelikli, esprili hayır videolarını internette görücüye çıkarmaya başladı doğal olarak. Ancak bu videolar savaşına bir anda bugüne dek görülmemiş, görülmesi bile düşünülemeyecek bir kesim de var gücüyle omuz verdi:
-Yüksek düzey bürokratlar!..
Siz onlara kısaca “devlet memuru” diyorsunuz!.. Tabii, devlet hizmetindeki muhterem zevatın siyasi görüşünü, desteklediği partiyi asla açık etmemesi, tarafsızlığını koruması gibi “etik” durumlar var olduğunu sanıyorsunuz, halt ediyorsunuz!.. Geçti o günler hanımlar, beyler, Yeni Türkiye’de tam tersi söz konusu artık; ne kadar “biat” o kadar “koltuk” zamanlarından geçiyoruz... Bunu bilen cingöz bürokratlar da en hararetli “evet” videolarını piyasaya sürmekte gecikmediler...
-Bir bürokrat çocuğu olarak utandım, içim
kan ağladı...

Ucu açık kepazelik!..


Önce “parti devleti” nin kaymakamları sahne aldı...
Kahramanmaraş Çağlayancerit Kaymakamı Oğuz Cem Murat “Şeytan Topçu” muhteremin çağrısına şu çağrı ile karşılık verdi:
-Devlet-i Ebed Müddet için ve Türkiye’de istikrarın sürekliliği için ben de varım “Evet”
Denizli Beyağaç Kaymakamı Necdet Özdemir durur mu, o da klavyeye sarılıp, “Ben de varım, güçlü bir Türkiye için elbette varım” mesajını salladı göğsünü gere gere...
Uşak Ulubey Kaymakamı Ahmet Solmaz da geri kalmamalıydı tabii “Güçlü ve istikrarlı Türkiye’m için ben de varım” diye yazdı twitter hesabına...
“Olur mu böyle olur mu” derken üniversite rektörleri çıkıverdi sahneye!.. Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cavit Bircan hemen bir çağrı videosu yayınladı. Mesaj anında Mardin Artuklu Üniversitesi Ahmet Ağırakça tarafından yanıtlandı:
-Cavit Bircan kardeşim, çağrını aldım ben de büyük ve güçlü bir Türkiye için “evet” diyorum. Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektörü Talip Gül kardeşim siz de var mısınız?
Prof. Gül çağrıya yanıt verdi mi bilmiyorum ancak Düzce ve Pamukkale Üniversitesi rektörleri de anında “evet” diyerek katıldılar kampanyaya!..
Diyeceksiniz ki “e hani bunun valisi?” Merak buyurmayın o açığı da Yozgat Valisi Kemal Yurtnaç güçlü bir “evet” ile kapattı!..
Ancak en büyük sürprizi Yüksek Seçim Kurulu Malatya İl Seçim Müdürü Gürsel Dursun yaptı... Referandumda oyların emanet edileceği kişilerden biri olan bu muhterem, bir evetçi yurttaşın şu mesajını Facebook hesabına alıntıladı:
-Vallahi evet, billahi evet, tallahi evet. Kılıçdaroğlu’nun başı için, fakir fukaranın aşı için, anaların gözyaşı için, şehitlerin naaşı için.
Herhalde “artık YSK’nın baş koltuğuna yükselirim” diye düşünüyordu ki, büyük bir tepkiyle karşılaşınca ne yapacağını şaşırdı, hemen bir özür mesajı yayınladı:
-O mesajı ben değil, reşit olmayan çocuğum paylaşmıştır. Başta sayın Genel Başkan olmak üzere tüm vatandaşlarımızdan özür diliyorum!..
Paçayı kurtarmak için çocuğunu bile öne süren muhterem müdür, o görevde kalacak mıdır göreceğiz... Bu hazrete söylenecek tek söz var:
- Omurgasızlığın bu kadarına da pes be birader!..

Direnişin marşı!..


Yukarıda sıraladığım örnekler bana tek bir şey anlatıyor:
-Evet cephesi fena halde korkuyor!..
Öyle ki, bakan seviyesindeki muhteremler dahil propagandanın seviyesi giderek düşüyor, hakaret, tahdit, şantaj, baskı giderek ön plana çıkıyor. Başbakan Yardımcısı Numan Bey’in “güçlü evet çıkarsa terör biter” şeklindeki skandal açıklamasından sonra sağlık bakanı sıfatlı hazret te “hayırcıların korkak olduğunu” iddia etti iyi mi!..
Yetmiyor, yasal bir parti olan TKP’nin “hayır afişleri” üstelik devletin yöneticileri tarafından yasaklanıyor, toplatılıyor... Aydın’da Barış Manço’nun “Hayır” isimli şarkısındaki sözleri pankart yapan gençler emniyete götürülüp tutanak düzenleniyor, beş saat gözaltında tutuluyor!..
Ancak olmuyor, işe yaramıyor; stadyumlardan, salonlardan, sokaklardan, üniversitelerden hep aynı marş yükseliyor:
-İzmir’in dağlarında çiçekler açar...
Hiçbir güç, hiçbir emir, hiçbir cop, biber gazı, plastik mermi ve gaz bombasının engelleyemeyeceği denli büyük bir haykırış bu... Çok güçlü, bir o kadar da içten gelen, baskıya, zulme karşı direnişin simgesi olan bu güzelim marş daha sonra şu dizeyle devam ediyor çünkü:
-Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa, adın yazılacak mücevher taşa!..
Çünkü o mücevher taş bu asil milletin ruhudur, sinesidir!.. Ve bu millet o baskıları silip süpürecek cesarete de güce de sahiptir. Daha iyi anlaşılması için, daha basit dille anlatayım:
-Referandum dediğiniz “piyes” bu millete işlemez!..