Yer Sinop, Boyabat...
Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “Evet” mitingi için yurttaşlar alanda toplanmış... Ne demiş, hangi vaatlerde bulunmuş benim için zerre kadar önemi yok! O miting, bir çocuk üzerinden yapılan ahlaksız, vicdansız, terbiyesiz bir pankart ve suratlardaki iğrenç gülücüklerle anılacak!..
Fotoğrafta, ön sırada en büyük Türk büyüklerinden Özhaseki’yi otururken görüyoruz... Her iki yanındaki muhteremler büyük olasılıkla yerel yöneticiler. Başta oturan hazret ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy. Hemen arkalarında ise ayakta AKP flamaları sallayan yurttaş topluluğu.. Bakan sıfatlı muhteremin kucağına tünemiş 6-7 yaşlarında bir çocuk ve elinde boyu kadar bir pankart; üzerinde aynen şöyle yazıyor:
-Hükümeti indireceklermiş, siz benim donumu bile indiremezsiniz!..
Ne kadar manalı, ne denli zarif, ne de muhteşem bir propaganda değil mi?!. Arkadaki eşraf, çok önemli bir şey yaptığını zannedip sırıtan çocukcağızı hararetle destekleyip, kahkahalarla gülüyor, iyi mi!..
-Bir çocuğun eline tutuşturulmuş “donumu bile indiremezsiniz” pankartı...
Arkasında gülüşen bir bakan, bir bakan yardımcısı ve koskocaman bir yığın adam... O bakan yardımcısı ki, aileyi, bireyi ve özellikle çocukları her türlü şiddet ve istismardan korumakla görevli bir bakanlığın iki numaralı ismi!..
-Yazıklar olsun!..
Yapılan düpedüz çocuk istismarı! Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır, bu hep övünerek gözümüze sokulan muhafazakarlığın neresine sığmaktadır söyler misiniz lütfen?.. Üstelik çocuk istismarının her çeşidinden manşetleri süslediği bir ortamda bu nasıl bir rezilliktir, bu nasıl bir haysiyet düşkünlüğüdür anlamaktan acizim...
O bakan, o bakan yardımcısı böyle bir pankartı acaba kendi çocuklarının eline tutuşturup, öyle bir fotoğraf çektirir, gevrek gevrek gülerek poz verir miydi?.. Öyle olmalı ki, hiç sıkılmadan gülebiliyorlar...
-Bu kafayı, bu kafanın getireceği “yeni Türkiye” düzenini kavrayabilmek için bu pankart tek başına yeter aslında!..

Büyüklerimiz için istifanın “De” hali geçerlidir!..


Cumhurbaşkanı, önceki akşam televizyonda kükredi:
-Diyor ki, Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshetme yetkisi var. Ya yalan söyleme. Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i feshetme yetkisi yok. Eyy Kılıçdaroğlu, böyle bir şey varsa ispat et, ben Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa edeceğim!..
Duyunca gerçekten şaşırdım. Daha önce de söylemişti Saray bunu, tabii etrafındakiler de durur mu onlar da savunmuşlardı. Habertürk’te katıldığım programda şöyle demiştim:
-Ya ben okuduğumu anlamıyorum ya da sayın Cumhurbaşkanı etrafındaki danışmanları tarafından fena halde kandırılıyor!..
Bir olasılık daha var tabii; kötü niyetli yaratıklar AKP’nin yeni sistemi tanıtmak için hazırladığı kitapçığa korsan giriş yapmışlar!!! Bakın ne diyor AKP kitapçığında:
-Fesih yetkisi yeni sistemde seçimlerin karşılıklı olarak yenilenmesi yoluyla gerçekleştirilebilir. Meclis beşte üç çoğunlukla, Cumhurbaşkanı da dilediği zaman bu yetkiyi tek başına kullanabilir!..
Adına “fesih” değil patates de deseniz sonuç değişmiyor sayın izleyiciler; Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i “hal etme” yetkisi kabak gibi ortada duruyor!..
CHP’liler topu kapınca, bu kitapçığı ellerinde sallayarak “ne zaman istifa ediyorsunuz?” diye sormaya başladılar. Aslında haklılar tabii ama bizim “Türk tipi siyaseti” henüz anlamamışlar!.. Büyük deha sahibi siyasetçilerimiz için istifanın “De” hali geçerlidir her daim:
-İstifaDE!..

“957 Kralcık!”


Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu “Başkanlık Anayasası” sında gözlerden kaçan dehşet verici bir ayrıntıyı daha açıkladı...
Feyzioğlu, anayasa değişikliğinde 108. Madde’ye eklenen iki sözcükle AKP ilçe başkanlarının yerel yönetimlerde seçimle gelmemelerine rağmen en etkili isimler haline geleceklerini söyledi, tarifini de şöyle yaptı:
-Eğer anayasa kabul edilirse 957 kralcık ortaya çıkacak!..
Feyzioğlu 108. Madde’ye ilave edilen iki sözcük ile Cumhurbaşkanı’na Türkiye genelinde 3.5 milyon kamu görevlisi hakkında disiplin soruşturması açma yetkisi verdiğini, bunun “iki başlılığı kaldırıyoruz” söyleminin nasıl boş olduğunu, ülkedeki 957 ilçenin her birinde bir “kralcık” yarattığını anlattı. Bakın nasıl:
-Bu anayasaya göre Cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanı olacak. Böylece bir ilçe başkanı bile ona cep telefonuyla ulaşabilecek. Diyelim ki bir ilçenin başkanı o ilçenin mesela emniyet müdürüne her konuda talimat verebilecek konuma ulaşacak. Siz tarım müdürü, hakim, savcı, milli eğitim müdürü de diyebilirsiniz. Bu kamu görevlisi sicil dosyasının kimin elinde olduğunun bilincinde olarak o ilçe başkanına hayır diyebilir mi acaba?!.
Nasıl, şahane bir denetim ve yaptırım sistemi değil mi?!. Şimdi malum koro “Cumhurbaşkanı bunlarla mı uğraşır canım” diyerek karşı çıkacaklardır. Feyzioğlu da zaten Cumhurbaşkanı demiyor ki...
-Parti Genel Başkanı diyor!..
Kendisinin birebir uğraşmasına da hiç gerek yok gördüğünüz gibi, kamu görevlilerini “muma çevirmek” için 957 kralcık ne güne duruyor!..
-Zaten literatürde buna boşuna “Parti Devleti” denmiyor!..