Sağcılık derseniz elbette mümkündür...
Ama zordur, çok zordur!.. Sağcı kafanın bağlandığı kapıdan kurtulması, ilk şekillenmeye başladığı yıllardan itibaren kafasına doldurulan ırkçı, ümmetçi ya da işbirlikçi-liberal yaftalı fikri bozukluklardan kurtulması hiç de kolay değildir...
Yobazın “ağaç yaşken eğilir” mantığıyla karanlık bir cendere içinde yetiştirdiği kulun, aydınlanmayı, yurttaş olmayı öğrenmesi ne denli zorsa; kendisini “milliyetçi” olarak tanımlayan ırkçı kafanın, yurtseverlik bilincini kavrayabilmesi de bir o kadar zordur...
Sağcılığın “liberal etiketli mandacı-işbirlikçi aşaması” ise en vahimidir. Sonradan olma sağcılar sayesinde büyük etkinlik kazanan bu aşamada ilkeler, etik değerler, yurttaşlık, aidiyet duygusu gibi kavramlar tamamen iflas etmiştir. Mazlumdan yana olmak tiksindirici biçimde köylülük olarak algılanır. Emekten, eşitlikten, hukukun üstünlüğünden, savaş karşıtlığından söz edenler ise bu kafaya göre “loser-kaybeden” kültürünün üyeleri olarak kalmaya mahkumdur!..
Bu kafa iktidarın uzağında kalmaya dayanamaz, ölür!.. Her ne şart altında ya da hangi milliyetten olursa olsun gücü temsil edenin yakınında bulunmak yaşam nedenidir. Bu yüzden muhalif olmak nedir, karşı çıkmak nedir, terk edilemez değerler uğruna savaşmak nedir hiçbir zaman anlayamaz. Öğrenmek de istemez!..
Bunun üzerine bir de “cepsel avanta vaziyetleri” eklendiği zaman kişinin sağdan sola doğru yol alması neredeyse olanaksızlaşır!..
-Ama yine de olanaksız değildir...

Maskesi düşen solcu eskileri!..


Ben en çok sonradan olma sağcılardan korkarım!..
Bunlar geçmişlerinde genellikle “Marksist” çizgide solcu olanlardır. Yıllar yılı en ateşli biçimde bu ideolojiyi savunmuşlardır. Bazıları geçmişten gelen şöhretini de solculuğa borçludur. Kimi kitaplarıyla, kimi köşe yazılarıyla, kimi de televizyon programlarıyla ününe ün katmıştır. Hatta aralarında eline silahı alıp dağa çıkan, yetinmeyip soluğu Filistin’de alanlar bile vardır..
-Sonra?..
On yıl arayla gelen iki “sağ darbe” bu sapına kadar solcu(!) arkadaşların,istikbalin “sağ” tarafta olduğunun bilincine varmalarını sağlamıştır. Hiç vakit yitirmeden yakalarına “liberal” rozetini takıvermişlerdir.
O dönem ülkeyi dönüştürme çabasındaki dış destekli iktidarların da bu gibilere çok ihtiyacı olduğu için her iki tarafın menfaatleri çakışmış ve böylece “eski solcu” yeni liberallerin önlenemez yükseliş dönemi başlamıştır.. Düşündüklerinin çok ötesinde şan şöhret ve makam sahibi olmuşlar, boğaza nazır villalarda oturmaya, en üst düzey yetkili ve etkili şahsiyetlerle düşüp kalkmaya başlamışlardır. Bu ihtişama karşılık olarak bütün istenen, istendiği zaman kalemlerinin, hitabet güçlerinin ve de televizyon programlarının istenen güce hizmet etmesinden ibaret olmuştur...
-Onlar, aldıklarının karşılığını fazlasıyla vermişlerdir!..

Yeni Dünya Düzeni’nin Paralı Askerleri!..


Aslında aradan geçen yıllar yeni sağcıların maskesini de indirmiştir...
Özellikle 1990’ların başından itibaren ne yazdıkları, ne söyledikleri, ne de ileriye yönelik kehanetleri gerçekleşmemiştir. Arşivler yeni sağ liberallerin eskittiği liderler, eskittiği fikirler ve yüz kızartıcı yüzlerce “dönüş”le doludur!..
Ama bu onlar için mesele değildir!.. Çünkü onlar asıl amaç olan “Yeni Dünya Düzeni” ne istenenin çok üzerinde faydalı olmuşlardır. Görevlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir.Ama hâlâ bazı pürüzler vardır...
Türkiye’ye biçilen role karşı çıkan, çıkmaya cesaret eden kesimler vardır.. Bir türlü ortadan kaldıramadıkları Kemalistler vardır.. Aydınlar, solcular, yurtseverler vardır.. Ve bu direncin acilen kırılması gerekmektedir...
Dikkatli izleyin göreceksiniz; yeni görevleri mazlum olmayı, köylü olmayı, emekçi olmayı, solcu ve ilerici olmayı alabildiğince aşağılamak, küresel patronu olabildiğince yüceltmek, savaş batağında “piyon” olmaya karşı çıkanları karalamak, bir sömürge yönetiminin ekonomik, siyasal ve toplumsal şartlarını bir an önce yaratmak olarak öne çıkmıştır... Ama bu, ruhunu kiralamaktan, işbirlikçi olmaktan çok daha zor bir iştir!..
Geçmişinin ağırlığı altında ezilen, aynaya bakmaktan utananların 80 yıl öncesini çok iyi anımsamaları tavsiye edilir!.. Tedavi meselesine gelince;
-Sonradan olma sağcıların tedavisi olanaksızdır... Gidecek yerleri de yoktur!!!
…………
Neredeyse çeyrek asır önce tarafımdan yapılan bu saptama milimi milimine doğru çıktı… Bu haysiyetsiz ve “haysiyet celladı” güruh sayesinde “paydaşı” oldukları kafa Türkiye’yi ikinci sınıf bir “Kabile Devletine” dönüştürdü!..
-Onlar da sütre gerisine çekiliverdiler!..
Kimi tam anlamıyla bir “yanaşma” kılığına büründü, kimi yurtdışına kapağı attı… Kimisi de “yanlış ata” oynama hatasına düştüğü için bir zamanlar yurtseverleri olmadık yalana ve kumpaslarla attırdığı Silivri zindanına tıkıldı!..
Daha arsız ve yüzsüz olan bazıları ise şimdilerde “muhalif” rolü oynuyor, yeni oluşumların etrafında siftinecek yeni “kemik” arayışında acıklı “kurtarın bizi” tiradları atıyor!..
-Ama olmuyor, pek sırıtıyor!..
Çünkü maskeleri tamamen düştü! Bu millete yaptıkları olmadık kötülükler, silinmesi olanaksız binlerce arşivde yüzlerine çarpılacak zamanı bekliyor…
-Hiç kuşkunuz olmasın, o günler çok ama çok yakındır!
Ortak oldukları, “paydaş” oldukları tüm yalanların, zulümlerin, kumpasların hesabı bu milet tarafından bir bir sorulacaktır!..