Biliyorduk, gözlüyorduk, bekliyorduk!.. 10 Ay önce, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası kendilerine utanıp sıkılmadan “gazete” sıfatını yakıştıran yanaşma paçavraların kardeş gazetemiz SÖZCÜ’ye vicdansızca, alçakça iftiralar döşenmelerinden biliyorduk... Bu iftiralar sonrası bir iddianameye sokulan iki sözcük, İstanbul’da üzerine “gizlilik” kılıfı geçirilen, hiç kimsenin ne olduğunu bilmediği soruşturma nedeniyle bekliyorduk. Bir yerlerden savcılara büyük baskılar yapıldığını, tam 5 savcının “dosyanın içinin bomboş olduğu” gerekçesiyle soruşturma açmayı, hele gözaltı kararı gibi bir uygulamayı reddettiğini, sonunda Batman’dan İstanbul’a bir kaç gün önce tayin edilmiş bir savcının arama ve el koyma kararı verdiğini de bu karar uygulamaya sokulduğunda öğrendik!.. SÖZCÜ Yayın Grubu’nun sahibi, gazetecilik ve yayıncılık dışında hiçbir işi olmayan Burak Akbay’a kirli kalemler tarafından bulaştırılmaya çalışılan “çamur” kumpasını da dikkatle izliyor, gözlüyorduk... -Ama, inanın bu kadarını tahmin edememiştik!.. Büyük Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’ü, Cumhuriyeti, devrimleri bayrak yapmış, FETÖ denilen çeteyi defalarca afişe etmiş, ulusal bayramlara sıkı sıkıya sarılmış Türkiye’nin en büyük, en çok okunan gazetesine hem de en büyük ulusal bayramlarımızdan birinde, Kurtuluş ve Kuruluşun yolunu açan 19 Mayıs’ta operasyon yapacaklarını hiç düşünmemiştik... -Ne kadar övünseler
yeridir!..

“Mega kentin başsavcısı suç işlemiştir!..”

O kadar düşünmemiştik ki, polisler savcıdan aldığı emirle Burak Akbay, muhabir arkadaşımız Gökmen Ulu, Mali İşler Müdürü Yonca Yücekaleli ve İnternet Sorumlu Müdürü Mediha Olgun’un evine ulaşıp arama başlattığında haberimiz oldu bu bayram operasyonundan!.. Üstelik İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın operasyonu doğrularken Yayın Grubu sahibi Burak Akbay hakkında “şu anda zaten firari” diyerek açıkça suç işlediğini de avukatımız Celal Ülgen’den öğrendik!.. Hakkında yakalama kararı olmayan, daha referandum günü İstanbul’da oyunu kullandıktan sonra hiçbir kısıtlamaya uğramadan yurtdışına çıkan, ardından anneannesinin ölümü üzerine apar topar yine ülkesine dönen bir gazete sahibine “firari” demek, apaçık “iftira”, “zan altında bırakma” “algı yaratma” demek değilse nedir, öncelikle Adalet Bakanı sıfatını taşıyan Bekir Bozdağ’a, sonra da vicdanı olan herkese soruyoruz... Biliyor musunuz ki, şu satırların yazıldığı saatlerde muhabir arkadaşımız Gökmen Ulu, evinin kapısının önünde hâlâ arama yapmaya gelecek polisleri bekliyor!.. -Umuyoruz ki arkadaşımız “kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutuklanmaz!.. Son olarak sözüm grubumuza yönelik her türlü alçaklığı esirgemeyen, kapatılması, kayyum atanması için her türlü iftirayı sakınmayan yanaşma paçavralara ve onların beş para etmeyen tetikçilerinedir: -Bu gazete sahibinden yayın yönetmenlerine, yazı işlerine, yazarlarından teknik ekibine, sekreteryasından çaycısına kadar tek yürektir. Başta SÖZCÜ olmak üzere hiçbir gazetemiz, yazarlarımız susmayacak, doğru bildiği yolda, Cumhuriyet için, çağdaş bir Türkiye için haykırmaya devam edecektir!.. -Çünkü biliyoruz ki, SÖZCÜ SUSARSA TÜRKİYE SUSAR!.. Yarın (bugün) bir Sözcü almayı unutmayın, torunlarınıza büyük bir gururla miras bırakacağınız, Türkiye’nin gazetesinin ve yazarlarının yürekli kararlılığını göreceksiniz!...